Sicilde Tebliğ Yokluğu ve Süre İlişkisi

Emsal Karar 1

ÖZETİ: Sicil işlemlerinde ilgililere yazılı bildirim yapılmadığından dava açma süresi de ilgilinin iptalini istediği sicile muttali olduğu tarihten itibaren başlamakta olup, kıdem sırasındaki yerinin değiştiğini gören personelin sadece bu durum nedeniyle dava konusu sicil işleminin tamamına muttali olduğu söylenemeyeceğinden dava açma süresi başlamayacaktır. 
  
Davacı, 29.01.2008 tarihinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde kayda geçen dilekçesinde özetle;  2000 yılında tebliğ edilen kıdem sırasında 73’üncü sıradan, 2001 yılında yayımlanan kıdem sıra kitabında 210’uncu sıraya gerilediğini, Subay Sicil Yönetmeliği gereğince sicil amiri tarafından 02 Mayıs 2001 tarihinde tebliğ edilen dört maddenin hepsinin ‘’A’’ şıkkı işaretli olduğunu, bu nedenle geri besleme ile görev performansının mükemmele yakın olduğunu değerlendirerek, 2001 yılı 1’inci, 2’nci sicil amirlerince verilen notların ve varsa olumsuz kanaatlerin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.  
  
Dava dosyası, özlük dosyaları ile sicil belge ve defterlerinin incelenmesi neticesinde; davacının 1998 yılından itibaren sicil almaya başladığı, genel olarak sicil ortalamalarının yüksek seviyede olduğu; dava konusu 2001 yılı sicil döneminde 1’inci sicil üstü tarafından “iyi” seviyesinde normal yıllık sicil düzenlendiği, 2’nci sicil üstünün 1’inci sicil üstü değerlendirmesine katıldığı, 3’üncü sicil üstü tarafından sicil düzenlenmediği, bu sicil döneminde takdir ve cezasının bulunmadığı, mesleki safahatı süresince 7 takdir ve 2 adet şerit rozetinin bulunduğu ve cezasının ise bulunmadığı görülmüştür.  
  
Subay Sicil Yönetmeliğinin “Sicil üstlerinin görev ve sorumluluğu” başlıklı 5’inci maddesinde; “Sicil üstleri emri altındakiler hakkında sicil düzenlerken; üstlük ve komutanlığın en önemli özelliği olan özel yetkilerinden birini kullanır. Sicil üstleri bu görevin önemini göz önünde tutarak, emri altındakiler hakkında sicil düzenlerken sicil belgelerindeki niteliklere tam bir tarafsızlık, adalet ve vicdani kanaatle not takdir etmelidir...”  denilmektedir.  
  
Bilindiği üzere, askerlik müessesesinde her türlü yükselme, taltif, yurtiçi ve yurtdışı kurs, öğrenim ve görevlendirmelerde personelin sicilleri büyük önem arz etmektedir. Bu nedenle sicil üstleri üstlük ve komutanlığın en önemli özel yetkilerinden olan sicil verme yetkisini kullanırken mutlaka objektif olmak durumundadırlar. Ayrıca her ne kadar sicil işlemlerinin idarenin diğer işlemlerine göre takdir yetkisinin daha yoğun olarak kullanıldığı işlemler grubunda olması ve T.C.Anayasasının 125/4 ve 1602 sayılı Kanunun 21/2’nci maddelerinde belirtildiği üzere, takdir yetkisini ortadan kaldıracak biçimde yargı kararı verilemeyeceği göz önünde tutulsa da, burada denetlenemeyecek olan husus hukuka uygun kullanıldığı tespit edilen takdir yetkisi olup, bu yetkinin hukuka aykırı ve yanlış kullanıldığının anlaşılması halinde, idarenin sicil tanzimi konusundaki takdir yetkisi de denetlenebilecektir.  
  
Sicil işlemlerindeki hukuka aykırılığın kendisini gösterdiği durum ise; uzun yıllar boyunca belirgin bir çoğunlukta çok yüksek sicil notları ve olumlu kanaatler ile takdir edilen personelin, genel gidişata ve uygulamaya istisna teşkil edecek biçimde ve göze çarpacak nitelikte, ayrıca birden bire düşüşü açıklayan makul nedenler öne sürülmeksizin düşük sicil notları ile takdir edilmesi ve hakkında olumsuz kanaatlerin belirtilmiş olmasıdır.  
  
Davalı idarece dava konusu olayda süre aşımında bulunulduğu öne sürülmüş ise de; bilindiği üzere sicil işlemlerinde ilgililere yazılı bildirim yapılmadığından dava açma süresi de ilgilinin iptalini istediği sicile muttali olduğu tarihten itibaren başlamakta olup, kıdem sırasındaki yerinin değiştiğini gören personelin sadece bu durum nedeniyle dava konusu sicil işleminin tamamına muttali olduğu söylenemeyeceğinden davalı idarece öne sürüldüğünün aksine dava konusu olayda süre aşımında bulunulmadığı sonucuna varılmıştır. 
  
Yukarıda belirtilen ölçütler doğrultusunda dava konusu sicil işlemleri değerlendirildiğinde; 2001 yılı sicil döneminde 1’inci ve 2’nci sicil üstlerince yapılan değerlendirmelerin (işaretlemelerin ve bunların nota tahvil edilmesi sonucunda ortaya çıkan sicil puanının) “iyi” seviyesinde olmakla; anılan sicil notunun davacının sicil safahatı ile uyumlu olmadığı, sicil safahatı içerisinde ani ve açık bir düşüş meydana getirdiği değerlendirilerek 2001 yılı sicil işleminin hukuka aykırı olduğu kararına ulaşılmıştır. 
  
Açıklanan nedenlerle; 
2001 yılı 1’inci ve 2’nci sicil üstleri sicil işlemlerinin İPTALİNE, 
  
(AYİM 1.D., 07.10.2008; E. 2008/256, K 2008/799) 
 

Emsal Karar 2

ÖZETİ: Sicil işlemlerinde idarece ilgililere bir yazılı bildirim yapılmadığından, dava açma süresi ilgilinin iptaline istediği sicile muttali olduğu tarihten başlar; kıdem sıra kitabındaki sıralamanın değişmiş olması, belirli bir sicilin/sicillerin ilgilisince bilindiği anlamına gelmez. 
Davacı,  17 Nisan 2001  tarihinde  kayda  geçen  dava dilekçesinde  özetle;  Kara Harp Okulundan Jandarma subayları arasında 5 nci, Jandarma Sınıf Okulundan ise 3 ncü olarak mezun olmasına rağmen emsalleri arasında kıdem sıralamasında gerilerde olduğunu, bunun sebebinin 1995 ve 1996 sicil döneminde   1 nci   sicil   üstü  olan Tb.K.nın bir yakını için açtırmış olduğu idari tahkikatı durdurmaması olduğunu tahmin ettiğini, dava konusu yıllarda başarılı görevler yaptığını, başarılarından dolayı kasıtlı olarak kendisine takdir yazmayan Tb.K.nın kendi Bölüğündeki yeni Kıt'aya çıkmış Teğmeni ödüllendirdiğini,  Tb.K.nın kendi bölüğünden uzakta olduğunu, yakın çalışma içinde bulunduğu Şihan Üs K. ile yakın birliklerde görev yapan personelin yazılı beyanlarını da  02 Temmuz 2001 tarihli cevaba cevap dilekçesine ekleyerek 1995 ve 1996 yılı 1 nci sicil üstünün subjektif değerlendirmelerle sicil takdir etmiş olabileceğini, kendisini çok iyi tanımayan 2 nci sicil üstlerinin de 1 nci sicil üstünden etkilenerek subjektif sicil değerlendirmelerinde bulunabileceğini belirterek 1995 ve 1996 yılı 1 nci ve 2 nci sicil üstü sicil  notları  ile  varsa  olumsuz  kanaatlerinin  iptali  istemiyle  bu  davayı  açtığı  görülmekte dir. 
Davacıya  ait  Kuvvet  Komutanlığında   bulunan özlük,  Kıt’a  özlük,  sicil  belgeleri   ve sicil  defterlerinin  incelenmesi  neticesinde,  30.08.1990 tarihinde Jandarma  Teğmen  olarak Türk Silahlı  Kuvvetlerinde  göreve  başlayan davacının  sicil almaya başladığı 1991 yılından  dava konusu 1995 yılına kadar çok iyi seviyede sicil notları ve olumlu kanaatler ile takdir edildiği, dava konusu 1995 ve 1996 yıllarında ise iyi seviyede sicil notları, 1996 yılı 2 nci sicil üstü hariç olumsuz kanaatler ile takdir edildiği, dava konusu yıllarda davacının herhangi bir takdiri yada  ceza ve uyarısının bulunmadığı, dava konusu sicil döneminden sonra davacının sicil üstleri tarafından çok iyi ve mükemmel seviyede sicil notları ve olumlu kanaatler ile takdir edildiği, davacının 31 Mayıs 1994 tarihinde Tb.K.V. tarafından yazılı olarak uyarıldığı, ancak bu konuda herhangi bir savunma ve tebligatın bulunamadığı, 27 Mayıs 1999 tarihinde 23-24 Şubat 1998 tarihli memuriyet görevini ihmal suçundan J.Gn.K.lığı Askeri Mahkemesinde açılan davadan beraat ettiği, davacının askerlik safahatı boyunca 2 adet J.Gn.K.lığı Eğitim ve Öğretim Şerit Rozeti ile ödüllendirildiği ve 8 adet yazı ile takdir edildiği görülmektedir.  
Subay Sicil Yönetmeliğinin “Sicil üstlerinin görev ve sorumluluğu” başlıklı 5 nci maddesinde, “Sicil üstleri emri altındakiler hakkında sicil düzenlerken; üstlük ve komutanlığın en önemli özelliği olan özel yetkilerinden birini kullanır. Sicil üstleri bu görevin önemini göz önünde tutarak, emri altındakiler hakkında sicil düzenlerken sicil belgelerindeki niteliklere tam bir tarafsızlık, adalet ve vicdani kanaatle not takdir etmelidir...” denilmektedir.  
Bilindiği üzere; askerlik müessesesinde her türlü yükselme, taltif, yurtiçi ve yurtdışı kurs, öğrenim ve görevlendirmelerde personelin sicilleri büyük önem arz etmektedir. Bu nedenle sicil üstleri üstlük ve komutanlığın en önemli özel yetkilerinden olan sicil verme yetkisini kullanırken mutlaka objektif olmak durumundadırlar. Ayrıca her ne kadar sicil işlemlerinin idarenin diğer işlemlerine göre takdir yetkisinin daha yoğun olarak kullanıldığı işlemler grubunda olması ve T.C.Anayasa’sının 125/4 ve 1602 sayılı Kanunun 21/2 nci maddelerinde belirtildiği üzere, takdir yetkisini ortadan kaldıracak biçimde yargı kararı verilemeyeceği göz 
önünde tutulsa da, burada denetlenemeyecek olan husus hukuka uygun yetkisini kullanırken mutlaka objektif olmak durumundadırlar. Ayrıca her ne kadar sicil işlemlerinin idarenin diğer işlemlerine göre takdir yetkisinin daha yoğun olarak kullanıldığı işlemler grubunda olması ve T.C.Anayasa’sının 125/4 ve 1602 sayılı Kanunun 21/2 nci maddelerinde belirtildiği üzere, takdir yetkisini ortadan kaldıracak biçimde yargı kararı verilemeyeceği göz önünde tutulsa da, burada denetlenemeyecek olan husus hukuka uygun kullanıldığı tesbit edilen takdir hakkı olup, bu hakkın hukuka aykırı ve yanlış kullanıldığının anlaşılması halinde, idarenin sicil tanzimi konusundaki takdir yetkisi de denetlenebilecektir. 
Sicil işlemlerindeki hukuka aykırılığın kendisini gösterdiği durum ise; uzun yıllar boyunca belirgin bir çoğunlukta çok yüksek sicil notları ve olumlu kanaatler ile takdir edilen personelin,  genel  gidişata  ve  uygulamaya  istisna  teşkil  edecek  biçimde  ve  göze  çarpaca k nitelikte, ayrıca birden bire düşüşü açıklayan makul nedenler öne sürülmeksizin düşük sicil notları ile takdir edilmesi ve hakkında olumsuz kanaatlerin belirtilmiş olmasıdır. 
Bu açıklamalar ışığında dava konusuna dönüldüğünde, davalı idarenin süre aşımı konusunda iddiası, sicil işlemlerinde yazılı bildirim yapılması söz konusu olmadığından sürenin ilgilinin iptali istenen işleme muttali olduğu tarihten itibaren başlayacağı uygulamada kabul edilen bir düşünce olduğu, kıdem sıra kitabındaki değişiklikleri bilmenin sicilleri bilmek anlamına gelmediği, bu hususun AYİM 1 nci Dairesinin yerleşik kararlarından olduğu, bu nedenle davada süre aşımı olmadığı, davacının 1995 yılı 1 nci ve 2 nci sicil üstü ile 1996 yılı 1 nci ve 2 nci sicil üstü tarafından takdir edilen sicil notlarının davacının sicil safahatı ile uyumlu olmadığı, sicil üstleri tarafından takdir edilen sicil notları ile olumsuz kanaatleri destekleyecek mahiyette   davacıya  herhangi  bir  ceza,  ikaz  gibi  adli  bir işlem yapılmadığı, bu nedenle bu sicillerin Subay Sicil Yönetmeliği  hükümlerine  uygun  şekilde  düzenlenmediği, somut  sebep  ve  gerekçeleri   ortaya  konulmaksızın   verilmiş  subjektif  siciller olduğu  kanaatine  varılmıştır. 
Açıklanan nedenlerle; 
1.  1995 yılı 1 nci ve  2 nci sicil üstü  tarafından takdir edilen sicil notu ve olumsuz kanaatlerinin   İPTALİNE, 
2. 1996 yılı 1 nci ve 2 nci sicil üstü tarafından takdir edilen sicil notunun   İPTALİNE, 
3. 1996 yılı 1 nci  sicil üstü tarafından takdir edilen olumsuz kanaatlerinin   İPTALİNE,  
4. 1996 yılı 2 nci sicil üstü tarafından olumsuz kanaat takdir edilmediğinden, olumsuz kanaatin iptali istemiyle açılan DAVANIN ESASI HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, 
(AYİM.1.D.6.11.2001;E.2001/1220,K.2001/1184) 
 

Sicil iptal davası dilekçe örneği

TSK sicil iptal davası 

Sicil iptal davası emsal karar

İdare mahkemesi sicil iptal davası dilekçe örneği

Sicil iptal davası nereye açılır?

Sicil notuna itiraz

Avukata Sor!


Diğer Başlıklar

Üyelik Hizmet Süresi Aidat Birleştirme

Emsal Karar 1Üç yılı geçmeyen ilk üyeliği sonunda kendisine 205 sayılı

13-10-2019

Farazi tereke nedir? Unsurları nelerdir? Farazi tereke nasıl bulunur?

Serbestçe tasarruf edebileceği değerde esas alınan terekeye, saklı payların tespitinde esas

25-09-2019

Meslekte kazanma gücü ile çalışma gücünün birbirinden farkı nedir?

Meslekte kazanma gücü, çalışmakta olduğu meslekteki kazanma gücüdür. Çalışma gücü ise o

15-09-2019