BELİRLİ SUÇLARDAN MAHKUMİYET NEDENİYLE SÖZLEŞMENİN FESHİ
Emsal Karar 1Mevsuf olmayan asta müessir fiil suçundan vaki mahkumiyetin bir
28-11-2019Emsal Karar 1
ÖZETİ: Sicil belgesi ile fotokopisinin farklılık içermesi subay sicil yönetmeliğinin 95 nci maddesine aykırılık teşkil ettiği gibi sicil üstlerinin subjektif hareket ettiklerinin de göstergesi olduğundan söz konusu sicil işleminin hukuka aykırılıkla sakatlandığı görülmektedir.
Davacı, 13.05.2005 tarihinde AYİM’de kayda giren dava dilekçesinde özetle; başarılı bir meslek safahatı olduğunu, başarılı çalışmalarından dolayı şerit rozet, ödül ve takdir belgeleri aldığını, birlikte çalıştığı sicil üstlerinin kendisini birçok kez yazılı ve sözlü olarak takdir ettiklerini ancak 2004 yılı sicil döneminde1 inci sicil üstünün sübjektif değerlendirmelerle kendisine olumsuz tutum takındığını ve buna bağlı olarak da mesleki geçmişiyle bağdaşmayan, hukuka aykırı, sübjektif ve ön yargılı olarak sicil düzenlediğini, 2 nci sicil üstünün de bundan etkilendiğini belirterek 2004 yılına ait 1 inci ve 2 nci sicil üstü sicil işlemlerinin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Dava dosyası, özlük dosyaları ile sicil belge ve defterlerinin incelenmesi neticesinde; 1981 yılından itibaren sicil almaya başlayan davacının, ortalamaları yüksek (çok iyi ve mükemmel ) seviyede olan bir sicil safahatı sergilediği, dava konusu 2004 yılı sicil döneminde; 1 ve 2 nci sicil üstlerince, yalnızca nitelik işaretlenmek suretiyle değerlendirme yapıldığı, ilave kanaat belirtilmediği, 3 üncü sicil üstünün ise değerlendirme yapmadığı, 1 ve 2 nci sicil üstlerince yapılan işaretlemelerin nota tahvil edilmesi sonucunda ortaya çıkan sicil notlarının “çok iyi” seviyede olduğu, 1 inci sicil üstünce niteliklerden 39 uncu maddeye ilişkin alt kıstasa menfi kanaat kabul edilen işaretleme yapıldığı, 2 nci sicil üstünce niteliklere ilişkin alt kıstaslara menfi kanaat kabul edilen bir işaretleme yapılmadığı, anılan sicil döneminde 2 nci sicil üstünce 24.12.2003 ve 21.01.2004 tarihlerinde yazı ile takdir edildiği, KKK. tarafından davacıya 13.10.2003 tarihinde Eğitim Öğretim Şerit Rozeti 19.12.2003 tarihinde de Üstün Birlik Yetiştirme Şerit Rozeti verildiği bu sicil döneminde cezası bulunmayan davacının meslek safahatı boyunca toplam 40 kez takdirname ile taltif edildiği, 04.09.1983 tarihinde 5 gün göz hapsi, 19.04.1985 tarihinde 3 gün göz hapsi, 05.08.1985 tarihinde 14 gün oda hapsi, 20.10.1986 tarihinde “şiddetli tevbih” cezaları ile cezalandırıldığı, Yurt İçi Doğu Bölge Komutanlığı Askeri Mahkemesinin 13.05.1986 tarihli kararıyla “asta müessir fiil” suçunu işlediği sabit görülerek para cezasına mahkum edilip cezasının ertelendiği anlaşılmıştır.
Bilindiği üzere, özünde değerlendirme unsurunu barındırdığı ve bir değerlendirme sürecinin sonunda ortaya çıktığı için, sicil işlemleri, idarenin diğer işlemlerine nazaran takdir yetkisini yoğun olarak kullandığı işlem grubu içerisinde yer alır. Bu bağlamda sicil işlemlerinin denetimi, takdir yetkisinin eşit, adil, objektif ve hizmet gereklerine uygun olarak kullanılıp kullanılmadığı, bu yetkinin kullanımında hukuka aykırı bir durumun bulunup bulunmadığı yönünden yapılmak durumundadır. Sicil üstünün, ast’ı hakkında sicil düzenlemesi işleminin, tamamen üst’ün hareket alanı içinde kaldığını varsaymak da mümkün değildir. Zira Anayasanın 125 inci maddesinin 4 üncü fıkrasında “takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemeyeceği” belirtilmiş, takdir yetkisinin denetlenmesi konusunda bir kısıtlama getirilmemiştir. Buna göre; yargı yerince denetlenemeyecek olan, hukuka uygun kullanıldığı tespit
edilen takdir yetkisi olup, bu yetkinin kullanılma sürecindeki hukuka aykırılık halleri ise denetlenebilecektir.
Subay Sicil Yönetmeliğinin “Sicil üstlerinin görev ve sorumluluğu” başlıklı 5 inci maddesinde; “Sicil üstleri emri altındakiler hakkında sicil düzenlerken; üstlük ve komutanlığın en önemli olan özel yetkilerinden birini kullanırlar. Sicil üstleri; bu görevin önemini göz önünde tutarak, sicil belgelerindeki nitelikleri tam bir tarafsızlık, adalet ve vicdani kanaatle değerlendirmekten sorumludurlar. Aksi durum, ehliyetli olmayanların layık olmadıkları rütbe ve makamlara yükselmelerini, dolayısıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinin yetenekten yoksun kişilerin elinde görevini yapamaz duruma düşmesi sonucunu doğurur. Hissi ve aşırı merhamet duygusuyla verilecek sicillerin, hak eden başka personelin hakkını ihlal edeceği, daima göz önünde bulundurulur…” denilmektedir.
Yine Sb. Sicil Yönetmeliğinin Özlük dosyasının ve ikinci sicil üstünde muhafaza edilen sicil belgeleri dosyasının açılması başlıklı 95 İnci maddesi; “Muvazzaf subayların her birine, subaylığa nasıpta ikişer adet özlük dosyası açılır. Birinci sicil üstü, o yıla ait sicil düzenleme zamanında niteliklere ait işaretleri ve kanaatlerini sicil belgesine yazar ve müteakiben sicil belgesini fotokopi veya suret ile çoğaltarak onaylar ve personelin şahsî dosyasına koyar. Belgenin aslını ikinci sicil üstüne gönderir. İkinci sicil üstü, sicil belgesinde değerlendirmesini yaptıktan sonra , sicil belgesinin fotokopisini veya suretini alır, onaylar ve “İkinci Sicil Üstünde Muhafaza Edilen Sicil Belgeleri Dosyası” adı altında bir dosyaya koyar ve sicil belgesinin aslını üçüncü sicil üstüne gönderir. Üçüncü sicil üstleri, sicil düzenlemek istedikleri takdirde, doğrudan doğruya sicil belgesindeki kendilerine ait haneye yazarlar. Sicil belgeleri ile fotokopileri veya suretlerindeki değerlendirme ve kanaatler birbirinden farklı olamaz. Farklılık var ise, sicil belgelerinin aslı geçerli sayılır. Sicil belgelerinin fotokopi veya suretinde, asıllarında bulunmayan menfi veya müspet işaretlemeler ve değerlendirmeler ile kanaatler, personelin lehine veya aleyhine herhangi bir işleme tâbi tutulmaz ve geçerli sayılmaz.” hükmünü haizdir.
Davacının 2004 yılı 1 nci sicil üstü sicil belgeleri incelendiğinde, 02.05.2004 tarihli 1nci sicil üstünün 2 nci sicil üstüne gönderdiği belge ile davacının 2 nci sicil üstü sicil defterine konulan sicil belge fotokopisinin aynı olmadığı, aralarında farklılık olduğu, asıl sicil belgesinden farklı kıstasların işaretlenmiş olduğu ve menfi kanaatler bulunduğu görülmüştür..Davacının Kuvvet Komutanlığına gönderilen asıl sicil belgesinde 1 inci ve 2 nci sicil üstleri sicil değerlendirilme kıstaslarında 6 kıstasta farklılık olmasına rağmen (2 nci sicil üstü 1 inci sicil üstünün işaretlediği 6 kıstasa katılmamıştır.) 2 nci sicil üstü sicil defterindeki sicil fotokopisinde 10 kıstasta (2 nci sicil üstü 1 inci sicil üstünün işaretlediği 10 kıstasa katılmamıştır.) farklılık bulunmaktadır. Söz konusu farklılık .Ulaştırma Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanlığının 12 Ekim 2005 tarihli MRK:Ş.:7310-28-05/İd.İşl.(1071) sayılı yazısı ile K.K.K.lığına da bildirilmiştir. Sicil belgesi ile fotokopisinin (asıl ile fotokopinin) farklı olamayacağı gerçeği karşısında bir sicil döneminde aynı tarihte aynı sicil üstlerince davacı hakkında birbirinden farklı sicil düzenlemesi yapıldığı gerçeğini ortaya çıkarmaktadır. Bu husus sicil düzenleyen üstlerin sübjektif hareket ettiklerini de göstermektedir. Dolayısıyla davacı hakkında 2004 yılı sicil işlemlerinin sübjektif biçimde hukuka aykırı olarak düzenlendiği ve işlemin iptalinin gerektiği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle;
Hukuka aykırı bulunan 2004 yılı sicil işleminin İPTALİNE,
(AYİM 1.D. 13.12.2005; E. 2005/705 K. 2005/1266)Emsal Karar 2
SİCİL NOTLARI VE KANAATLER
ÖZETİ: 2 nci sicil üstünce sicil belgesine geçirilmeden sadece sicil defterine yazılan menfi kanaatin, davacının menfaatini ihlal etmesi dolayısıyla iptal davasına konu yapılması mümkün olup iptali de gerekmektedir.
Davacı, 07 Nisan 2003 tarihinde AYİM kayıtlarına geçen dava dilekçesinde özetle; 1995 yılı sicil döneminde birlikte görev yaptığı 2 nci sicil üstünün, bir astsubay ile tartışması esnasında başlangıçta müdahale etmeyip daha sonra astsubayın 2 nci sicil üstüne fiili müdahalede bulunması üzerine iki subay arkadaşı ile birlikte aralarına girerek müdahale etmeleri nedeniyle; 1997 ve 1998 yılı sicil döneminde birlikte görev yaptığı Tb.Komutanı konumunda olan 1 nci sicil üstünün de, Tb.Komutanından izin aldıklarını iddia ederek sorumluluk bölgesine balık tutmak amacıyla girmek isteyen köylülere, verilmiş olan yazılı emir ve talimatlar doğrultusunda 1 nci sicil üstünden sözlü emir almadığı için müsaade etmemesi nedeniyle, kendisine olumsuz tavır alarak haksız yere düşük sicil verdiklerini, 1995 yılı 1 nci sicil üstünün ise 2 nci sicil üstünden olumsuz etkilendiğini belirterek 1995, 1997 ve 1998 yılı 1 ve 2 nci sicil üstü sicillerinin iptalini talep ve dava etmiştir.
Dava dosyası ile davacının getirtilen özlük ve sicil dosyalarında yer alan bilgi ve belgelerden, 1992 yılından itibaren sicil almaya başlayan davacının genel sicil eğiliminin yüksek seviyelerde olduğu,dava konusu 1998 yılında birinci sicil üstü tarafından iyi seviyesinin üst düzeylerinde,ikinci sicil üstü tarafından da iyi seviyesinin alt düzeylerinde sicil notlarıyla takdir edilip olumlu kanaat belirtildiği, ,ikinci sicil üstü tarafından sicil belgesine geçirilmeyen olumsuz bir kanaatin sicil defterine yazıldığı; 1997 yılında her iki sicil üstü tarafından iyi seviyesinin üst düzeylerinde sicil notlarıyla takdir edilip olumlu kanaat belirtildiği birinci sicil üstü tarafından ayrıca tesbit mahiyetinde olumsuz bir kanaat belirtildiği bu dönemde iki takdirle taltif edildiği;1998 yılında ise birinci sicil üstü tarafından iyi seviyesinin üst düzeylerinde,ikinci sicil üstü tarafından da iyi seviyesinin alt düzeylerinde sicil notlarıyla takdir edilip olumlu kanaat belirtildiği; meslek hayatı boyunca muhtelif ondokuz takdirle taltif edildiği, ceza ve ikazının mevcut olduğunu gösterir belge olmadığı görülmektedir.
Dava konusu sicil notlarının tanzim edildiği tarihte yürürlükte olan 1972 tarihli Mülga Subay Sicil Yönetmeliğinin “Sicil üstlerinin görev ve sorumluluğu” başlıklı 4 ncü maddesinde, “Sicil üstleri emri altındakiler hakkında sicil düzenlerken; üstlük ve komutanlığın en önemli olan özel yetkilerinden birini kullanırlar. Sicil üstleri bu görevin önemini göz önünde tutarak, emri altındakiler hakkında sicil düzenlerken sicil belgelerindeki niteliklere tam bir tarafsızlık, adalet ve vicdani kanaatle not takdir etmelidirler. Aksi hal ehliyetli olmayanların, layık olmadıkları rütbe ve makamlara yükselmelerini, dolayısı ile Türk Silahlı Kuvvetlerinin yetenekten yoksun kişilerin elinde görevini yapamaz duruma düşmesi sonucunu doğurur...Sicil üstleri düzenledikleri sicillerdeki isabet derecesine göre kendileri hakkında da hüküm verileceğini gözden uzak tutmamalıdırlar.” denilmektedir.
Bilindiği gibi, sicil işlemleri, idarenin diğer işlemlerine göre takdir yetkisinin yoğun olarak kullanıldığı bir işlem grubu olması nedeniyle farklılık arz etmekte olup, bunların denetimi, takdir yetkisinin eşit, adil, objektif ve hizmet gereklerine uygun olarak kullanılıp
kullanılmadığı, bu yetkinin kullanımında hukuka aykırı bir durumun bulunup bulunmadığı yönünden yapılmak durumundadır. Sicil üstünün astı hakkında sicil tanzim etmesi işleminin, tamamen üstün hareket alanı içinde kaldığını varsaymak mümkün değildir. Zira, Anayasa’nın 125/4 ncü madde ve fıkrasında, “takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemeyeceği” belirtilmiş, takdir hakkının denetlenmesi konusunda bir kısıtlama getirilmemiştir. Buna göre yargı yerince denetlenemeyecek olan husus hukuka uygun kullanıldığı tespit edilen takdir hakkı olmakla bu yetkinin kullanılma sürecindeki hukuka aykırılık halleri saptanmak suretiyle denetlenebilecektir.
Sicil işlemlerindeki hukuka aykırılığın kendisini gösterdiği durum ise; uzun yıllar boyunca belirgin bir çoğunlukta çok yüksek sicil notları ve olumlu kanaatler ile takdir edilen personelin, genel gidişata ve uygulamaya istisna teşkil edecek biçimde ve göze çarpacak nitelikte, ayrıca birdenbire düşüşü açıklayan makul nedenler öne sürülmeksizin düşük sicil notları ile takdir edilmesi ve hakkında olumsuz kanaatler belirtilmiş olmasıdır.
Diğer yandan aynı Yönetmeliğinin 103 ncü maddesi; “....sicil defteri ile sicil belgesine yazılan not, kanaatler birbirinden farklı olamaz. Sicil defteri ile sicil belgesindeki not ve kanaatler birbirinden farklı ise, bu takdirde işlemlerde sicil belgesindeki not ve kanaatler geçerli sayılır...” hükmünü içermektedir. Bu hüküm karşısında, sicil defterine yazılan ancak sicil belgesine yazılmamış bulunan menfi kanaatin geçersiz olduğu anlaşılmaktaysa da; sicil üstü defterinin de, yine Subay Sicil Yönetmeliğinin 103 ncü maddesi gereğince tutulmalarının zorunlu bulunduğu ve bu defterlere de 1 nci ve 2 nci sicil amirlerince, sicil belgesinden önce sicil yılına ait not ve kanaatlerin yazılmasının gerekli olması karşısında bu deftere yazılan not ve kanaatlerin idari işlem olduğu ve bu işlemle ilgilinin menfaati ihlal ediliyorsa yargı denetimine tabi olması gerektiğinden kuşku bulunmamaktadır.
Bu açıklamalardan sonra dava konumuza döndüğümüzde 1995 ve 1998 yıllarında ikinci sicil üstlerince takdir edilen sicil notlarının davacının hizmet safahatına ve uygulamaya istisna teşkil edecek şekilde ve göze çarpacak nitelikte düşük bir not olduğu, subjektif bir değerlendirmeye dayandığı, takdir yetkisinin eşit, adil ve hizmet gereklerine uygun olarak kullanılmadığı;1995 ve 1998 yıllarında birinci, 1997 yılında ise her iki sicil üstlerince takdir edilen sicil notlarının ise davacının sicil safahatı ile uyum içinde olduğu,1997 yılında birinci sicil üstü tarafından belirtilen menfi kanaatin ise bir tespitten ibaret bulunduğu , hukuka aykırı bir yönlerinin bulunmadığı, 1995 yılında ikinci sicil üstü tarafından sadece sicil defterine yazılan menfi kanaatin ise hükümsüz olduğu kanaatine varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle
1. 1995 ve 1998 yılı ikinci sicil üstü sicillerinin İPTALİNE,
2. 1995 yılında ikinci sicil üstü tarafından sicil defterine yazılan menfi kanaatin hükümsüz olduğundan İPTALİNE,
3. 1995 ve 1998 yılı birinci sicil üstü ile 1997 yılı sicilinin iptali istemlerinin REDDİNE,
(AYİM 1.D. 14.10.2003; E.2003/675, K.2003/1268)
Emsal Karar 3
ÖZETİ: 1nci sicil üstünce sicil defterine yazılmakla beraber, sicil belgesine geçirilmeyen menfi kanaatin, ilgilinin menfaatini ihlal etmesi dolayısıyla iptal davasına konu yapılması mümkün olduğu gibi, iptali gerektiği kuşkusuzdur.
Davacı, 24 Temmuz 2002 tarihinde AYİM. kayıtlarına geçen dava dilekçesinde özetle; 2001 yılında subaylık sınavlarına girerek yazılı sınavlarda birinci olduğunu ancak mülakatta elendiğini bunun üzerine sicil sıra kitaplarında yaptığı inceleme sonucunda 1998 yılında görev yaptığı kendisini sevmeyen P.Yzb.B.A.’nın düşük sicil verdiğini, 2 nci sicil üstünün de 1 nci sicil üstünden etkilendiğini değerlendirdiğini beyan ederek 1998 yılı 1 ve 2 nci sicil üstleri sicil notları ile varsa menfi kanaatlerin iptalini talep ve dava etmiştir.
Dava dosyası ile getirtilen özlük ve sicil dosyalarının incelenmesinde; 1995 yılında sicil almaya başlayan davacının genelde çok iyi ve iyi seviyesinde gerçekleşen bir sicil alma eğiliminin mevcut olduğu son yıllarda bu eğilimde bir yükselmenin olduğu, dava konusu 1998 yılında da her iki sicil üstü tarafından iyi seviyesinde sicil notları ile takdir edilip olumlu kanaat belirtildiği, ancak 1 nci sicil üstü tarafından deftere farklı mahiyette olumsuz kanaat yazıldığı, bu dönemde takdir ve cezasının olmadığı, meslek hayatı boyunca toplam 14 adet takdirle taltif edildiği, 1 kez ikaza muhatap olduğu görülmektedir.
Astsubay sicillerinin hangi esas ve şekillere göre düzenleneceğini belirleyen ve dava konusu sicillerin tanzim edildiği tarihte yürürlükte olan 1972 tarihli Mülga Astsubay Sicil Yönetmeliğinin 4 ncü maddesine göre sicil üstlerinin emri altındakilere sicil düzenlerken, sicil belgelerindeki niteliklere tam bir tarafsızlık, adalet ve vicdani kanaatle not takdir etmeleri gereklidir. Zira Türk Silahlı Kuvvetlerinde bir üst rütbeye yükselme, yurtiçi ve yurtdışı kurs, öğrenim ve görevlendirmelerde personel sicilleri büyük önem arz etmektedir. Bu nedenle sicil amirleri üstlük ve komutanlığın en önemli özel yetkilerinden olan sicil verme yetkisini kullanırken, mutlaka objektif olmaları gereklidir.
Ayrıca her ne kadar sicil işlemlerinin idarenin diğer işlemlerine göre takdir yetkisinin daha yoğun olarak kullanıldığı işlemler grubunda olması ve T.C. Anayasasının 125/4 ve 1602 Sayılı Kanunun 21/2 nci maddesinde belirtildiği üzere, takdir yetkisini ortadan kaldıracak biçimde yargı kararı verilemeyeceği göz önünde tutulsa da kamu yararına açıkça aykırı düşen ya da takdir yetkisinin bariz bir biçimde yanlış kullanıldığının anlaşılması halinde idarenin sicil düzenleme konusundaki takdir yetkisi de denetlenebilecektir.
Sicil işlemlerinde takdir yetkisinin kullanılmasındaki hukuka aykırılığın kendisini gösterdiği durum ise; uzun yıllar boyunca belirgin bir çoğunlukta çok yüksek sicil notları ve olumlu kanaatler ile takdir edilen personelin, genel gidişata ve uygulamaya istisna teşkil edecek şekilde göze çarpacak nitelikte, ayrıca birden bire düşüşü izah eden makul nedenler öne sürülmeksizin düşük sicil notları ile takdir edilmesi ve hakkında olumsuz kanaatler belirtilmesi halidir.
Diğer yandan 56 ncı maddesinde “...O yıla ait sicil düzenleme zamanında 1 nci ve 2 nci sicil üstleri sicil not ve kanaatlerini önce sicil defterine daha sonra sicil belgesine yazarlar. Sicil defteri ile sicil belgesindeki not ve kanaatler birbirinden farklı ise bu takdirde işlemlerde sicil belgesindeki not ve kanaatler geçerli sayılır...” denmektedir. Buna göre 1998 yılında 1 nci sicil üstünce düzenlenen sicil belgesinde davacı hakkında iyi düzeyde sicil notu takdir edilip olumlu kanaat belirtildiği, KKK.lığına bu belgenin gönderileceği ve değerlendirmenin bu belgeye göre yapılacağı, 1 nci sicil üstü defterine yazılmış olan olumsuz kanaatin ise KKK.lığına gönderilmeyeceği, böylece değerlendirmelerde dikkate alınmayacağı ve davacının menfaatinin zarar görmeyeceği, sicil defterindeki bu kanaatin işlem makamı olan KKK.lığına iletilmemesi nedeniyle, değerlendirmelerde dikkate alınmayacak olması karşısında, bu işlemin tekemmül etmemiş işlem olması nedeniyle iptale konu olamayacağı düşünülebilirse de, sicil defterine yazılı olan olumsuz kanaatin KKK.lığına gönderilmediğini, aynı sicil döneminde aynı sicil üstünce düzenlenen sicilin olumlu kanaatli olarak KKK.lığına gönderildiğini daha sonraki sicil üstlerinin bilemeyeceği ve daha sonraki sicil üstlerini dava konusu olumsuz kanaatin olumsuz yönde etkileyebileceği değerlendirildiğinden, sicil defterindeki Astsubay Sicil Yönetmeliğinde belirtilen usul ve esaslara aykırı bir biçimde yazılmış olan olumsuz kanaatin iptal davasına konu olabileceği değerlendirilmiştir.
Yukarıda getirilen ölçütlerle dava konusu sicil işlemleri değerlendirildiğinde; 1998 yılında 1 ve 2 nci sicil üstlerince takdir olunan sicil notlarının davacının safahatındaki en düşük sicil notlarını oluşturduğu; genel sicil alma eğiliminden bariz bir sapma gösterdiği; davacının disiplin ve görev performansındaki bu denli azalmayı izah edecek ikaz, savunma gibi bir belge olmadığı, takdir yetkisinin eşit, adil ve hizmet gereklerine uygun kullanılmadığı, 1998 yılı sicil üstleri sicil notlarının hukuka aykırı olduğu; ayrıca Astsubay Sicil Yönetmeliği 56 ncı maddesi hükmüne göre 1998 yılında 1 nci sicil üstü tarafından sicil defterine, belgeden farklı olarak yazılan olumsuz kanaatin hükümsüz olduğu vicdani kanaatine varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle;
1) 1998 yılı 1 ve 2 nci sicil üstü sicil notlarının İPTALİNE,
2) 1998 yılında 1 nci sicil üstünce sicil defterine yazılan olumsuz kanaatin HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE,
(AYİM 1.D., 25.2.2003; E.2003/338, K.2003/272)
Emsal Karar 4
ÖZETİ: 1998 tarihli yeni Subay Sicil Yönetmeliğinin 95 nci maddesi uyarınca her iki sicil üstünce muhafaza edilecek sicil belgesi fotokopi/suretlerinin, işlem gören asıl belge ile farklılık göstermesi halinde, fotokopi/suretlere itibar edilemez.
Davacı, 21.9.2001 tarihinde kayda geçen dava dilekçesinde özetle; 2000 yılı sicilinin verilmesinden sonra, kıdem sıralamasında emsalleri arasında çok geriye gittiğini (84 ncü sıradan 307 nci sıraya gerilediğini) gördüğünü, bunun nedeninin de bu sicil yılında 2 nci sicil üstünce 1 nci sicil üstüne baskı yapılarak sicilinin düşük verilmesinin sağlanması olduğunu, bu hususu kanıtlayan 1 nci sicil üstünün el yazılı beyanını dava dilekçesine eklediğini, bu somut tespit üzerine davalı idareye anılan sicilin iptali için yaptığı 29.5.2001 tarihli başvurunun idarece cevap verilmemek suretiyle zımnen reddedildiğini, anılan sicilin hukuka aykırılıkla sakatlandığını belirterek; 2000 yılı sicilinin iptalini talep ve dava etmiştir.
Davacıya ait özlük ve sicil dosyalarının incelenmesinde; ilk kez 1999 sicil yılında sicil almaya başlayan davacının 1999 yılı sicilinin çok iyi derecede teşekkül ettiği, iptali istenen 2000 sicil yılında 1 nci sicil üstünce çok iyiye yakın düzeyde iyi seviyede sicil verildiği, 2 nci sicil üstünce ise 1 nci sicil üstünün işaretlediği 21 niteliğe katılınmamak suretiyle sonuçta iyi derecede bir sicil takdir edildiği, böylelikle 2000 yılı ortalama sicilinin de iyi derecede oluştuğu, 2001 yılı sicilinin çok iyi düzeyde takdir edildiği, 2000 sicil yılında davacının takdir ya da disiplin cezasının bulunmadığı, dava dilekçesine ekli davacının 2000 sicil yılında 1 nci sicil üstü olan subay tarafından imzalanmış "İlgili makama" başlıklı belgede, anılan sicil yılında davacının 2 nci sicil üstü olan subay tarafından, davacıya yüksek düzeyde takdir edilen sicilin iki kez değiştirildiği ve daha düşük bir notu gerektiren niteliklerin işaretlenmek durumunda kaldığı yolunda açıklamada bulunulduğu anlaşılmaktadır.
Sicil işlemleri, idarenin diğer işlemlerine nazaran takdir yetkisini yoğun olarak kullandığı bir işlem grubu olması nedeniyle farklılık arzetmekte olup bunların denetimi, takdir yetkisinin eşit, adil objektif ve hizmet gereklerine uygun olarak kullanılıp kullanılmadığı, bu yetkinin kullanımında hukuka aykırı bir durumun bulunup bulunmadığı yönünden yapılmak durumundadır. Sicil amirinin ast hakkında sicil tanzim etmesi işleminin, tamamen amirin hareket alanı içinde kaldığını varsaymak mümkün değildir. Zira Anayasanın 125/4 ncü madde ve fıkrasında “takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemeyeceği” belirtilmiş, takdir hakkının denetlenmesi konusunda bir kısıtlama getirilmemiştir. Buna göre yargı yerince denetlenemeyecek olan husus hukuka uygun kullanıldığı tespit edilen takdir hakkı olmakla bu yetkinin kullanılma sürecindeki hukuka aykırılık halleri tespit edilip denetlenecektir.
Sicil işlemindeki hukuka aykırılığın kendisini gösterdiği durum ise; uzun yıllar boyunca belirgin bir çoğunlukla çok yüksek sicil notları ve olumlu kanaatler ile takdir edilen personelin, genel gidişata ve uygulamaya istisna teşkil edecek ve göze çarpacak biçimde, ayrıca birden bire düşüşü izah eden makul ve kabul edilebilir nedenler öne sürülmeksizin çok düşük sicil notları takdir edilmesi ve hakkında olumsuz kanaatler belirtilmesi halidir.
Öte yandan, Subay Sicil Yönetmeliğinin "Özlük dosyasının ve ikinci sicil üstünde muhafaza edilen sicil belgeleri dosyasının açılması" başlıklı 95 nci maddesi aynen şu hükmü amir bulunmaktadır:
"Muvazzaf subayların her birine, subaylığa nasıpta ikişer adet özlük dosyası açılır. Birinci sicil üstü, o yıla ait sicil düzenleme zamanında niteliklere ait işaretleri ve kanaatlerini sicil belgesine yazar ve müteakiben sicil belgesini fotokopi veya suret ile çoğaltarak onaylar ve personelin şahsi dosyasına koyar. Belgenin aslını ikinci sicil üstüne gönderir. İkinci sicil üstü, sicil belgesinde değerlendirmesini yaptıktan sonra, sicil belgesinin fotokopisini veya suretini alır, onaylar ve 'İkinci Sicil Üstünde Muhafaza Edilen Sicil Belgeleri Dosyası' adı altında bir dosyaya koyar ve sicil belgesinin aslını üçüncü sicil üstüne gönderir. Üçüncü sicil üstleri, sicil düzenlemek istedikleri takdirde, doğrudan doğruya sicil belgesindeki kendilerine ait haneye yazarlar.
Sicil belgeleri ile fotokopileri veya suretlerindeki değerlendirme ve kanaatler birbirinden farklı olamaz. Farklılık var ise, sicil belgelerinin aslı geçerli sayılır. Sicil belgelerinin fotokopi veya suretinde, asıllarında bulunmayan menfi veya müspet işaretlemeler ve değerlendirmeler ile kanaatler, personelin lehine veya aleyhine herhangi bir işleme tabi tutulmaz ve geçerli sayılmaz."
Yukarıdaki açıklamalar ışığında dava konusuna dönüldüğünde; dava dilekçesinde temas edilen ve dilekçeye eklenen eski 1 nci sicil üstünce de teyid edilen sicil takdirinde objektif davranılmadığı iddiasının tamamen doğru olduğu, bu meyanda 2000 yılı sicil belgesinde 1 nci sicil üstünce davacının birçok niteliği yönünden (17 nitelik) daha düşük nitelikler işaretlenmişken, 1 nci sicil üstü dosyasında yer alan imzalı sicil belgesi fotokopisinde aynı sicil üstünce yalnız iki nitelik bakımından düşük seçenek işaretlemesi yapıldığı, 2 nci sicil üstü dosyasında yer alan bir başka sicil belgesi fotokopisinde ise aynı sicil üstünce az önce temas edilen iki nitelik dışında farklı iki nitelik bakımından düşük seçenek işaretlemesinde bulunulduğu, 2 nci sicil üstü bakımından da aynı karmaşa ve farklılığın sözkonusu olduğu, bu meyanda 2000 yılı sicil belgesinde 2 nci sicil üstünce 1 nci sicil üstünün 21 nitelik değerlendirmesine katılınmamışken, 2 nci sicil üstü dosyasında muhafaza edilen imzalı sicil belgesi fotokopisinde aynı sicil üstünce 1 nci sicil üstünün 37 nitelik değerlendirmesine katılınmadığının görüldüğü, diğer bir deyişle ortada üç farklı seri numarasını taşıyan (KKK.sicil dosyasındaki 94943, 1 nci üst dosyasındaki fotokopi 94965, 2 nci üst dosyasındaki fotokopi 91294) üç ayrı sicil belgesinin sözkonusu olduğu, bu durumda Subay Sicil Yönetmeliği hükümlerine tamamen aykırı bir durumun bulunduğu, bu durumun ise davacı iddialarını doğrulayıp anılan sicilin objektifliğini ortadan kaldırdığı ve esasen davacının sicil safahatı ile de uyumlu bulunmayan 2000 yılı sicilinin hukuka aykırılıkla sakatlandığı kanaatine varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle; sebep ve amaç unsuru yönünden hukuka aykırı bulunan davacının 2000 yılı sicilinin İPTALİNE,
(AYİM.1.D.28.5.2002;E.2001/1240,K.2002/851)
Emsal Karar 5
ÖZETİ: 1972 tarihli mülga Subay Sicil Yönetmeliğinin 103 ncü maddesi uyarınca sicil belgesine yazılan sicil ile belirtilen yazılı kanaat esas alınacağından; belgeyle farklılık gösteren sicil defterine yazılan menfi kanaatin iptali gerekir.
Davacı, 27 Aralık 2001 tarihinde kayda geçen dava dilekçesinde özetle; 70 nci Tug.2.Tb.K.lığındaki Tim K.lığı görevinden sonra atandığı 229.Mot.A.3.Tb.8.Bl.K.lığı görevine 09.12.1987’de başladığını, 4-5 aylık sürede kendisini yetirince tanımayan yeni sicil üstlerince verilen 1888 ve 1989 yılı sicil notlarının objektif olmadığını beyanla, 1988 ve 1989 yıllarına ait sicil notlarının iptalini talep etmektedir.
Davacıya ait dava dosyası, Kuvvet ve Kıt’a özlük dosyası ile sicil belge ve defterlerinin incelenmesi neticesinde; 1983 yılında Teğmen olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinde göreve başlayan davacının sicil almaya başladığı 1984 yılından dava konusu 1988 yılına kadar çok iyi seviyede sicil notları ile takdir edildiği, dava konusu 1988 yılı sicil döneminde, 11 Aralık 1987 tarihinde 2 nci sicil üstü tarafından çok iyi seviyede ayrılış sicil notu ile, 2 Mayıs 1988 tarihinde her iki sicil üstü tarafından iyi seviyede sicil notu ile takdir edilen davacının 1 nci sicil üstü tarafından deftere yazılmış olumsuz kanaatlerin sicil belgesine aktarılmadığı, sadece sicil defterinde olumsuz kanaatlerin bulunduğu, 2 nci sicil üstünün 8 Şubat 1988 ve 15 Nisan 1988 tarihlerinde davacıyı yazı ile takdir ettiği, herhangi bir ceza ve ikazının bulunmadığı, 1989 yılı sicil döneminde her iki sicil üstü tarafından iyi seviyede sicil notu ile takdir edilen davacının 1 nci sicil üstü tarafından hem olumlu hem de olumsuz, 2 nci sicil üstü tarafından olumlu kanaat ile takdir edildiği, bu sicil döneminde 7 Eylül 1988 ve 14 Şubat 1989 tarihlerinde 2 nci sicil üstü tarafından yazı ile takdir edilen davacının daha sonra çok iyi ve mükemmel seviyede sicil notu ve olumlu kanaatler ile takdir edildiği, herhangi bir ceza ve ikazı bulunmayan davacının 1 kez eğitim para ödülü, 1 kez atış para ödülü, 1 kez idari ve lojistik hizmet şerit rozeti ve 37 kez yazı ile takdir edildiği müşahade edilmiştir.
Subay sicillerinin hangi esas ve şekillere göre tanzim edileceğini belirleyen Subay Sicil Yönetmeliğinin 5 nci maddesine göre özetle; sicil üstlerinin emri altındakilere sicil düzenlerken sicil belgelerindeki niteliklere tam bir tarafsızlık, adalet ve vicdani kanaatle not takdir etmeleri gereklidir. Zira Türk Silahlı Kuvvetlerinde bir üst rütbeye yükselme, yurtiçi ve yurtdışı kurs, öğrenim ve görevlendirmelerde personel sicilleri büyük önem arz etmektedir. Bu nedenle sicil amirleri üstlük ve komutanlığın en önemli özel yetkilerinden olan sicil verme yetkisini kullanırken, mutlaka objektif olmaları gereklidir. Ayrıca her ne kadar sicil işlemlerinin idarenin diğer işlemlerine göre takdir yetkisinin daha yoğun olarak kullanıldığı işlemler grubunda olması ve T.C. Anayasa’sının 125/4 ve 1602 S.K. nun 21/2.nci maddesinde belirtildiği gibi takdir yetkisini ortadan kaldıracak biçimde yargı kararı verilmeyeceğini göz önünde tutulsa da, kamu yararına açıkça aykırı düşen ya da takdir yetkisinin bariz biçimde yanlış kullanıldığının anlaşılması halinde idarenin sicil tanzimi konusundaki takdir yetkisi de denetlenebilecektir.
Sicil işlemlerinde takdir yetkisinin kullanılmasındaki hukuka aykırılığın kendisini gösterdiği durum ise, uzun yıllar boyunca belirgin bir çoğunlukta çok yüksek sicil notları ve olumlu kanaatler ile takdir edilen personelin, genel gidişata ve uygulamaya istisna teşkil edecek şekilde göze çarpacak nitelikte, ayrıca birden bire düşüşü izah eden makul nedenler öne
sürülmeksizin düşük sicil notları takdir edilmesi ve hakkında olumsuz kanaatler belirtilmesi halidir.
1972 tarihli Mülga Subay Sicil Yönetmeliğinin 103 ncü maddesinde, “...O yıla ait sicil düzenleme zamanında 1 nci ve 2 nci sicil üstleri sicil not ve kanaatlerini önce sicil defterine daha sonra sicil belgesine yazarlar. Sicil defteri ile sicil belgesindeki not ve kanaatler birbirinden farklı ise bu takdirde işlemlerde sicil belgesindeki not ve kanaatler geçerli sayılır...” denmektedir. Buna göre 1988 yılında 1 nci sicil üstünce düzenlenen sicil belgesinde davacı hakkında iyi not takdir edilip, Kara Kuvvetleri Komutanlığına bu belgenin gönderileceği ve değerlendirmenin buna göre yapılacağı, 1 nci sicil üstü defterine yazılmış olan olumsuz kanaatin ise Kara Kuvvetleri Komutanlığına gönderilmeyeceği, değerlendirmelerde dikkate alınmayacağı, böylece davacının menfaatinin zarar görmeyeceği, sicil defterindeki bu kanaatin işlem makamı olan KKK.lığına iletilmemesi nedeniyle değerlendirmelerde dikkate alınmayacak olması karşısında, bu işlemin tekemmül etmemiş işlem olması nedeniyle iptale konu olamayacağı düşünülebilirse de, sicil defterine yazılı olan olumsuz kanaatin KKK.lığına gönderilmediğini, aynı sicil döneminde aynı sicil üstünce düzenlenen sicili ve olumlu kanaati içeren sicil belgesinin KKK.lığına gönderildiğini daha sonraki sicil üstlerinin bilemeyeceği ve daha sonraki sicil üstlerini dava konusu olumsuz kanaatin olumsuz yönde etkileyebileceği değerlendirildiğinden, sicil defterindeki Subay Sicil Yönetmeliğinde belirtilen usul ve esaslara aykırı bir biçimde yazılmış olan olumsuz kanaatin ve aynı gerekçelerle sicil belgesinde olmadığı halde, 1 nci sicil üstünce 2 Mayıs 1988 tarihinde 1 nci sicil üstü sicil defterine yazılmış olan olumsuz kanaatin iptal davasına konu olabileceği değerlendirilmiştir.
Bu açıklamalardan sonra dava konusu işlem değerlendirildiğinde; dava konusu 11 Aralık 1987 tarihli 2 nci sicil üstü ayrılış sicilinin safahatına uygun olduğu, 1988 ve 1989 yılı 2 Mayıs tarihli 1 nci ve 2 nci sicil üstleri tarafından takdir edilen sicil notlarının davacının sicil safahatı ile uyumlu olmadığı, sicil notlarının bu derece düşürülmesini haklı gösterecek herhangi bir bilgi ve belgenin bulunmadığı, aksine davacının her iki dava konusu yılda da 2’şer kez yazı ile takdir edilmiş olması karşısında, 1988 ve 1989 yılı 1 nci ve 2 nci sicil üstleri tarafından takdir edilen sicillerin Subay Sicil Yönetmeliği hükümlerine uygun olarak düzenlenmediği vicdani kanaatine varılmıştır.
Açıklandığı şekilde dava konusu sicilin düzenlendiği tarihte yürürlükte olan Subay Sicil Yönetmeliğinin 103 ncü maddesine göre sicil üstleri takdir ettikleri sicil ve kanaatleri önce sicil defterine yazıp oradan da sicil belgesine geçirmelidirler, sicil defteri ile belgesi arasında çelişki olduğunda ise sicil belgesindeki kayıt geçerlidir. Davamızda 1988 yılında 1 nci sicil üstü, sicil belgesi ile sicil defterine aynı notları yazmasına rağmen, Subay Sicil Yönetmeliği usul ve esaslarına aykırı davranarak 1 nci sicil üstü sicil defterine 2 Mayıs 1988 tarihinde sicil notu ve olumsuz kanaat takdir etmiş, ancak bu olumsuz kanaati sicil belgesine geçirmemiştir. Sicil defteri ile sicil belgesindeki kanaatlerin uyumsuzluğu durumunda Subay Sicil Yönetmeliği hükümlerine göre sicil belgesi geçerli olacağından, sicil defterinde yazılı olan olumsuz kanaatin geçersiz sayılacağı aşikardır.
Açıklanan nedenlerle;
1. 11 Aralık 1987 tarihli ayrılış sicilinin iptali isteminin REDDİNE,
2. 2 Mayıs 1988 tarihli 1 nci ve 2 nci sicil üstü sicil notlarının İPTALİNE,
3. 2 Mayıs 1988 tarihli 1 nci sicil üstü defterinde yazılı, sicil belgesinde yazılı olmayan olumsuz kanaatin hükümsüzlüğünden İPTALİNE,
4. 1989 yılı 1 nci ve 2 nci sicil üstü sicil notlarının İPTALİNE,
(AYİM.1.D.18.6.2002;E.2002/155,K.2002/990)Sicil iptal davası dilekçe örneği
TSK sicil iptal davası
Sicil iptal davası emsal karar
İdare mahkemesi sicil iptal davası dilekçe örneği
Sicil iptal davası nereye açılır?
Sicil notuna itiraz
Avukata Sor!