Anayasal önem kriteri nasıl uygulanmaktadır?
Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın uygulanması, yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının
28-11-2019Emsal Karar 1
ÖZETİ: Davacının çocuk sahibi olabilmesi için tüp bebek uygulamasının tıbbi gereklilik olduğuna dair usulüne uygun düzenlenmiş sağlık kurulu raporu bulunması karşısında İç Hizmet Kanununun 66/a maddesi ile hakkaniyet ve nasafet ilkeleri de dikkate alınarak davacıya başka garnizonda yapıldığı gerekçesiyle tüp bebek tedavi giderinin ödenmemesi işleminin hukuka aykırı olduğu sonucuna varılmıştır.
Davacı 21.08.2008 tarihinde İstanbul Bölge İdare Mahkemesi kaydına ve bu yolla 25.08.2008 tarihinde AYİM kaydına geçen dilekçesinde özetle: Tüp bebek tedavi süreciyle ilgili olarak Genelkurmay Başkanlığınca yayımlanan 15.05.2006 tarihli emre uygun olarak isim belirtilmeksizin “tüp bebek merkezine” sevk aldığını, Adana Özel Ankara Tüp Bebek merkezinde eşiyle birlikte tüp bebek tedavisi gördüğünü, tedavi giderinin ödenmesi için yaptığı müracaata, Genelkurmay Başkanlığı ve Jandarma Genel Komutalığınca uygun görüş bildirilmesine rağmen, İstanbul Defterdarlığının görüşü doğrultusunda olumsuz yanıt verildiğini, tüp bebek uygulama sürecinin mevzuata uygun olduğunu, sevk işleminin 15.05.2006 tarihli emir çerçevesinde gerçekleştiğini, Adana’daki merkezi tercih etme sebebinin eşinin kardeşinin bu merkezde çalışması ve akrabalarının Adana’da bulunması olduğunu, harcırah alma niyetiyle bu merkeze gitmediğini idareden hiç harcırah talep etmediğini, tedavi masraflarının gerçekte 5.000,00 TL den fazla olmasına rağmen Tebliğde belirtilen 1.104,95 TL tutarının ödenmesini talep ettiğini, art niyetli olmadığını, İstanbul’da tedavi görmesi durumunda da tedavi gideri olarak aynı miktarın ödeneceğini, bu işlemden Devlet’in zararının söz konusu olmadığını belirterek 1.104,95 TL tutarındaki tüp bebek tedavi giderinin ödenmemesi işleminin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden; GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Servisinin 28.04.2008 tarih ve 214 nolu raporu ile davacı ve eşine IVF-ET uygulamasına karar verildiği, bu rapor üzerine İstanbul Balmumcu Jandarma Bölge Komutanlığı Dispanseri Baştabipliğinin 30.04.2008 tarihli yazısı ile davacının ve eşinin 3’üncü uygulama için isim belirtmeksizin tüp bebek merkezine sevk edildikleri, davacı ve eşinin 01.05.2008-26.05.2008 tarihleri arasında Adana’da bulunan Özel Ankara Tüp Bebek Merkezinde tedavi gördükleri, davacının 01.06.2008 tarihli yazı ile tüp bebek tedavi giderlerinin ödenmesini talep ettiği, İstanbul/Soğanlık Jandarma İkmal Merkez Komutanlığının 04.06.2008 tarihli yazısı ile davacının sevk zincirine uymadan tedavisini yaptırmış olması nedeniyle talebinin red edildiği, davacının 06.06.2008 tarihli dilekçe ile bir üst Komutanlığa yaptığı müracaatın, önce İstanbul/Balmumcu Jandarma Bölge Komutanlığının 12.06.2008 tarihli
yazısı ile Jandarma Genel Komutanlığına iletildiği, Jandarma Genel Komutanlığının ise Genelkurmay Başkanlığı Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık Komutanlığından görüş sorulup, Genelkurmay Başkanlığının 04.07.2008 tarihli yazısı ile davacı lehine görüş bildirdiği, davacının bu görüşü eklediği 18.07.2008 tarihli dilekçesi üzerine İstanbul/Soğanlık Jandarma İkmal Merkezi Komutanlığının İstanbul Defterdarlığı Muhasebe Müdürlüğünden görüş sorduğu ve bu kurumun belediye sınırlara veya mücavir alan dışına yapılacak sevk işlemlerinin bulunulan yerdeki ikinci veya üçünce basamak sağlık kurumlarınca ve hastanın sağlık karnesine sevk edileceği ilin ismi ve polikliniği belirtilerek yapılmasının uygun olacağı düşünülmektedir” şeklinde görüş bildirmesi üzerine İstanbul/ Soğanlık Jandarma İkmal Merkezi Komutanlığının 28.07.2008 tarihli yazı ile tekrar talebini red ettiği anlaşılmıştır.
Dava konusu uyuşmazlık davacının görev yaptığı İstanbul Büyükşehir Belediye hudutları dışında tedavi gördüğü tüp bebek tedavi giderinin ödenip ödenmeyeceği hususunda odaklanmaktadır.
Davacının 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ve 211 sayılı İç Hizmet Kanunu hükümlerine göre Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan astsubay olması nedeniyle, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve Devlet Memurlarının Tedavi Yardımı ve Cenaze Giderleri Yönetmeliği hükümlerine değil, İç Hizmet Kanunu ve İç Hizmet Yönetmeliği hükümlerine tabi olduğunda kuşku bulunmamaktadır. Dolayısıyla davacı için yapılan tedavi giderlerinin hangi usul ve esaslar çerçevesinde ödeneceği İç Hizmet Kanunu ve İç Hizmet Yönetmeliği hükümleri çerçevesinde belirlenecektir.
Dava konusu uyuşmazlıkla ilgili mevzuat incelendiğinde; 211 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun 66/a maddesi, “Subay, askeri memur ve astsubayları askeri tabip ve mütehassıslar kıta, kurum, hastane ve meskenlerinde her zaman ücretsiz olarak muayene ve tedaviye mecburdurlar. Bunların askeri hastanelerde yatırılarak tedavileri halinde hiçbir suret ve maksatla ilaç, iaşe ve malzeme bedeli alınmaz.
(Değişik fıkra: 22/11/1990 - 3683/1 md.) Hastanelere yatırılmayıp ayakta veya meskende muayene ve tedavi edilenlerin, sağlık karnesine sahip aile fertleri dahil, tedavi için gerekli malzeme ve reçete muhteviyatı kıt'a, askeri kurum veya hastanece aynen verilir. Malzeme ve reçete muhteviyatının mevcut olmaması halinde bedeli, Milli Savunma Bakanlığı veya Jandarma Genel Komutanlığı veyahut da Sahil Güvenlik Komutanlığı bütçesinden nakden ödenir. Her iki halde de kullanılacak ilaç bedelinin %20'si sağlık karnesi sahibi tarafından karşılanır. Ancak, 70 inci madde kapsamında kalan hak sahipleri bakımından bu oran %10 olarak uygulanır. Bu hüküm tatbikat ve manevralarda askeri personele, savaş halinde ise tüm askeri personele ve sağlık karnesi hakkına sahip olan aile mensuplarına uygulanmaz. Ayrıca, resmi sağlık kurulu raporu ile belirlenen; tüberküloz, kanser, kronik böbrek, akıl hastalıkları, organ nakli ve benzeri uzun süreli tedaviye ihtiyaç gösteren hastalıkların ayakta veya meskende tedavileri sırasında kullanılmasına lüzum gösteren ilaçlardan, hayati önemi haiz oldukları Milli Savunma Bakanlığınca tespit edilecek olanların bedellerinin tamamı kurumlarınca karşılanır.
(Değişik fıkra: 23/07/1999 - 4419/1 md.) Her türlü tedavi halinde ihtiyaç görülecek gözlük, işitme cihazı, protez, suni aza, korse ve sair malzemeler ile görevli personelden, görevin icrası sırasında veya görevin icrasından dolayı bir uzvunu veya duyusunu tamamen veya kısmen kaybedenlerin rehabilitasyonu ile bu uzuv ve duyularla ilgili ihtiyaçlarını karşılayacak her türlü cihaz ve sistemler, Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Kumandanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafından aynen temin edilir veya bedelleri anılan bu Bakanlık ya da veya Komutanlık bütçelerinden ödenir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Yönetmeliğinin 325-327 nci maddelerinde, subay-astsubay aile fertlerinin, sağlık hizmetlerinin hangi usul ve esaslara göre yararlanacağı ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir.
Tüp bebek uygulaması ile ilgili olarak yayınlanan Genelkurmay Başkanlığının 15.05.2006 tarih ve TSK SAĞ:9100-215-06/Sağ. Hiz. D. Sağ. Hiz. Ynt. Şb. (442) (5234627) sayılı emrinde tüp bebek tedavisi ile ilgili sevk ve ödemenin ne şekilde yapılacağı ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Buna göre; personelin raporunu askeri eğitim hastanesi bulunan yerlerde bu hastanelerden alması, bulunmayan yerlerde ise o ildeki sivil eğitim veya üniversite hastanesinden alması, bu
raporlara istinaden tüp bebek merkezlerine sevklerini, merkez ismi belirtilmeden kıt’a ve kurum tabipliklerinden, tabip yoksa, kıt’a veya kurum amirlerinden almaları gerekmektedir.
Davacı ve eşi için tüp bebek uygulaması gerektiğine dair GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Servisi tarafından iki kadın hastalıkları ve doğum uzmanı ve bir üroloji uzmanı tarafından tanzim edilen ve baştabip yardımcısı tarafından onaylanan 28.04.2008 tarihli ve 214 sayılı yardımlı üreme teknikleri tanı ve uygulama raporu düzenlenmiş, bu rapor ve Genelkurmay Başkanlığının 15.05.2006 tarihli emri göz önüne alınarak davacının kıt’ası tabipliğince (İstanbul Balmumcu Jandarma Bölge Komutanlığı Dispanser Baştabipliğince) merkez ismi belirtilmeksizin davacı ve eşi tüp bebek merkezine sevk edilmiştir.
Tedavi yardımına ilişkin Uygulama Tebliğinin (sıra no:8) “2.4 sevk işlemleri” başlıklı maddesinin 4 üncü fıkrasında muayene ve tedavi işlemlerinin öncelikle belediye sınırları ve mücavir alan içerisinde tamamlanmasının esas olduğu, tıbbi gereklilik halinde memuriyet mahalli dışında yapılacak sevk işlemlerinin bulunulan yerdeki ikinci veya üçüncü basamak sağlık kurumlarınca hastanın sevk edileceği ilçe veya ilin ismi belirtilerek tedavisinin sağlanabileceği en yakın yerdeki ikinci veya üçüncü basamak sağlık kurumuna yapılması gerektiği belirtilmektedir.
Her ne kadar davacı için Tebliğde belirtilen bu prosedür uygulanmamış ise de; davacının çocuk sahibi olabilmesi için tüp bebek uygulamasının tıbbi gereklilik olduğuna dair usulüne uygun düzenlenmiş sağlık kurulu raporu bulunması, davacının sevkinin Genelkurmay Başkanlığının 15.05.2006 tarihli emri uyarınca tüp bebek merkezi isminin belirtilmeden yapılmış ve sevk yazısında memuriyet mahalli içerisinde kalan bir merkeze sevkinin yapıldığına dair bir açıklık bulunmaması, davacı ve eşine daha önce iki defa uygulanan ve başarısızlıkla sonuçlanan tüp bebek uygulamasının İstanbul’da yapışmış olması, davacının tüp bebek uygulaması nedeniyle harcadığı tüm masraflarını ve harcırah istemek yerine, anılan tebliğde öngörülen miktarın ödenmesini talep etmiş olması, tüp bebek uygulamasının memuriyet mahallinde yapılması durumunda da davacıya Tebliğ’de belirtilen aynı miktarın ödeneceği, dolayısıyla davacıya fazla ödeme yapılması durumunun söz konusu olmadığı hususları ve İç Hizmet Kanununun 66/a maddesi hep birlikte değerlendirildiğinde hakkaniyet ve nesafet ilkeleri de dikkate alınarak davacıya tüp bebek tedavi giderinin ödenmemesi işleminde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1. Davacıya tüp bebek tedavi giderinin ödenmemesi işleminin İPTALİNE,
2. Tedavi Yardımına İlişkin Uygulama Tebliğinde (sıra no:8) belirtilen ödeme sınırları içerisinde kalan davacının talep ettiği 1.104,95 TL. tüp bebek tedavi giderinin davacıya ödenmesine,
(AYİM 3.D., 14.05.2009; E. 2008/889, K 2009/666)Emsal Karar 2
ÖZETİ: İlaçsız stente göre daha az risk taşıdığı tıbbi olarak tespit edilmiş olan ilaçlı stentin davacının tedavisinde kullanıldığı, İç Hizmet Kanununun 66 ve İç Hizmet Yönetmeliğinin 309’uncu maddeleri uyarınca davacının almış olduğu bir adet ilaçlı stentin piyasa rayicine uygunluğu konusunda yapılan araştırmaya göre 3.600,00 TL. nın davacıya ödenmesi gerekirken, eksik ödenmesi işleminin hukuka aykırı olduğu sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır.
Davacı 24.04.2009 tarihinde AYİM’de kayda geçen dava dilekçesinde özetle; GATA Kardiyoloji Bölümünde 20.11.2008 tarihinde %90 tıkalı olan kalp damarına koroner stent (ilaçlı) uygulaması yapıldığını, takılan stentle ilgili olarak 21.11.2008 tarihli fatura bedeli olarak Medek Medikal Ürünler ve Sağlık Hizmetleri A.Ş.’ye 3.600 TL ödediğini, kalp damarına takılan tıbbi malzeme bedelinin tamamının ödenmesi gerekirken, davalı idare tarafından 319,63 TL’lik kısmının ödendiğini, tıbbi malzeme bedelinin eksik ödenmesi işleminin hukuka aykırı olduğunu belirterek, bu işlemin iptaline ve eksik ödenen kısmın yasal faiziyle birlikte tarafına ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmektedir.
Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgelerin incelenmesinden; TSK İnsani Yardım Tugay K.lığı emrinde görev yapmakta olan davacının, GATA Kardiyoloji Bölümünde 20.11.2008 tarihinde %90 tıkalı olan kalp damarına 1 adet koroner stent uygulaması yapıldığı, takılan bu tıbbi malzeme bedelinin 3.600 TL olduğu ve davacı tarafından Medek Medikal Ürünleri ve Sağlık Hizmetleri A.Ş.’ne ödendiği, 15.01.2009 tarihinde KKK Maliye Başkanlığına müracaat eden davacıya 25.02.2009 tarihide davalı idare tarafından tıbbi malzeme gideri olarak 319,63 TL ödeme yapıldığı, davacı ödemenin eksik yapılma sebebine ilişkin 17.03.2009 tarihli ihtiyari müracaatına, 30.03.2009 tarihinde olumsuz cevap verildiği ve aynı gün tebliğ edildiği, bunun üzerine davacı tarafından AYİM’de işbu davanın süresinde açıldığı anlaşılmaktadır.
5510 sayılı Kanunun Türk Silahlı Kuvvetleri personeli ile ilgili Geçici 12’nci maddesinde;
“211 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun, bu Kanuna aykırı hükümleri, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl süreyle uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir.
Bu düzenlemede geçen iki yıllık sürenin hangi tarihte başladığının tespiti için 5510 sayılı Kanunun yürürlük tarihini gösteren 108’inci maddesi incelenmelidir. Bu maddede yer alan “Bu Kanunun…geçici 12 inci maddesi hükümleri 1/7/2008 tarihinde…yürürlüğe girer.”
hükmü karşısında TSK personeli açısından 01.07.2008 tarihinden itibaren iki yıl süreyle 211 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı anlaşılmaktadır.
Davacının 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ve 211 sayılı İç Hizmet Kanunu hükümlerine göre Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan personel olması nedeniyle, davacı için yapılan tedavi giderlerinin hangi usul ve esaslar çerçevesinde ödeneceği konusunda İç Hizmet Kanunu ve İç Hizmet Yönetmeliği hükümlerine tabi olduğunda kuşku bulunmamaktadır.
Dava konusu uyuşmazlık ile ilgili olarak 211 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun 66/a maddesi; “Subay, askeri memur ve astsubayları askeri tabip ve mütehassıslar kıta, kurum, hastane ve meskenlerinde her zaman ücretsiz olarak muayene ve tedaviye mecburdurlar. Bunların askeri hastanelerde yatırılarak tedavileri halinde hiçbir suret ve maksatla ilaç, iaşe ve malzeme bedeli alınmaz.
(Değişik fıkra: 22/11/1990 - 3683/1 md.) Hastanelere yatırılmayıp ayakta veya meskende muayene ve tedavi edilenlerin, sağlık karnesine sahip aile fertleri dahil, tedavi için gerekli malzeme ve reçete muhteviyatı kıt'a, askeri kurum veya hastanece aynen verilir. Malzeme ve reçete muhteviyatının mevcut olmaması halinde bedeli, Milli Savunma Bakanlığı veya Jandarma Genel Komutanlığı veyahut da Sahil Güvenlik Komutanlığı bütçesinden nakden ödenir. Her iki halde de kullanılacak ilaç bedelinin %20'si sağlık karnesi sahibi tarafından karşılanır. Ancak, 70 inci madde kapsamında kalan hak sahipleri bakımından bu oran %10 olarak uygulanır. Bu hüküm tatbikat ve manevralarda askeri personele, savaş halinde ise tüm askeri personele ve sağlık karnesi hakkına sahip olan aile mensuplarına uygulanmaz. Ayrıca, resmi sağlık kurulu raporu ile belirlenen; tüberküloz, kanser, kronik böbrek, akıl hastalıkları, organ nakli ve benzeri uzun süreli tedaviye ihtiyaç gösteren hastalıkların ayakta veya meskende tedavileri sırasında kullanılmasına lüzum gösteren ilaçlardan, hayati önemi haiz oldukları Milli Savunma Bakanlığınca tespit edilecek olanların bedellerinin tamamı kurumlarınca karşılanır.
(Değişik fıkra: 23/07/1999 - 4419/1 md.) Her türlü tedavi halinde ihtiyaç görülecek gözlük, işitme cihazı, protez, suni aza, korse ve sair malzemeler ile görevli personelden, görevin icrası sırasında veya görevin icrasından dolayı bir uzvunu veya duyusunu tamamen veya kısmen kaybedenlerin rehabilitasyonu ile bu uzuv ve duyularla ilgili ihtiyaçlarını
karşılayacak her türlü cihaz ve sistemler, Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Kumandanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafından aynen temin edilir veya bedelleri anılan bu Bakanlık veya Komutanlık bütçelerinden ödenir...” şeklinde düzenlenmiştir.
Yukarıda belirtilen Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun 66’ncı maddesindeki düzenlemeden, subay ve astsubayların her türlü tedavi halinde ihtiyaç görülecek protez, korse, suni aza ve sair malzemelerin kurum tarafından aynen temin edileceği, malzeme muhteviyatının mevcut olmaması halinde bedellerinin kurum bütçesinden ödeneceği, tedavi için gerekli görülecek malzemelerin kurum tarafından aynen temin edileceği veya bedellerinin tamamının ödeneceği, herhangi bir kısıtlamaya gidilmeyeceği anlaşılmaktadır.
Keza İç Hizmet Yönetmeliğinin 309’uncu maddesinde de, “(Değişik Birinci Fıkra:29.9.2004-25598/10 md.) İşitme cihazı, sunî âza, korse ve bu gibi diğer malzemeler sağlık kurul raporu ile aynen Millî Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı veya Sahil Güvenlik Komutanlığı sağlık başkanlıkları veya şubelerince; bu şekilde temin edilemediği takdirde tespit edilecek fiyat üzerinden bedeli verilir.
1. Korse, işitme cihazı, suni âza ve bu gibi diğer malzemeler bir defa verildikten sonra ikinci veya daha fazla verilebilmesi için eskisinin kullanılamayacak halde olduğu veya bir başkasına lüzum olduğu sıhhi kurul raporu ile yeniden tesbit edilerek alındığı takdirde tesbit edilecek fiyat üzerinden masrafı bütçeden verilir.
2. Kanuni hak sahibi personelden malûliyeti sıhhi kurul raporu ile tesbit edilenlere tıbbi tedavi cihazları aynen veya tespit edilecek fiyat üzerinden bedeli bütçeden verilir...” hükmü ile aynen temin edilemeyen malzeme bedelinin, tespit edilecek fiyat üzerinden verileceği belirtilmiştir.
Açıklanan yasal düzenlemelere göre, davacı tarafından satın alınan koroner stentin faturada belirtilen model ve markası dikkate alınarak, faturada yer alan bedelin fatura tarihindeki piyasa rayicine uygun olup olmadığının bildirilmesi ara kararı ile Ankara Ticaret Odası Başkanlığından sorulmuştur. Ankara Ticaret Odası Başkanlığının 24.10.2009 tarihli yazısıyla; konu ile ilgili piyasa araştırmasının yapıldığı ve davacı tarafından alınmış olan ilaç kaplamalı koroner stentin protokolle belirlenmiş ödemeye esas birim fiyatının bulunmadığı, davacıya uygulamanın yapıldığı 26.11.2008 tarihi itibariyle döviz kur değeri üzerinden yapılan karşılıklandırma neticesinde, KDV hariç 1,956.40
USD(3333,33 TL) adet/birim satış fiyatının alternatif ürün pazar dolaşım fiyatları karşısında uygun bulunduğunun bildirildiği anlaşılmıştır.
Diğer yandan Mahkememizce başka bir dava dosyasında alınan ara kararı üzerine GATA Komutanlığı Askeri Tıp Fakültesi Dekanlığı ve Eğitim Hastanesi Baştabipliği tarafından verilen cevapta özetle; ilaçlı stentlerin son yıllarda kullanılmakta olan teknolojik bir stent olduğu, bu stentlerde kullanılan ilaçların özelliğinin stent takılmasından sonra özellikle 6. ayda ortaya çıkan tekrar daralmayı engellemesi olduğu, stentlerde kullanılan metalin daha önceleri paslanmaz çelik iken tıbbi gelişmelere paralel olarak ilaçlı stentlerle birlikte kobalt-krom karışımı metallerin kullanılmaya başlandığı, bu metalin daha esnek olduğu, böylece koroner damarlara daha az metal yüklendiği ve daha az zarar verdiği, ayrıca bu stent türlerinin yapılan işlemin başarısını da olumlu etkilediği, halen kullanımda olan paslanmaz çelik ilaçsız stentlerin ilk 6 aylık yeniden daralma ihtimallerinin yaklaşık %30-40 iken, bu oranın ilaçlı krom-kobalt karışımlı stentlerde %11 civarında olduğu, sonuç olarak ilaçlı stentlerin hem 6. ayda yeniden tıkanma oranlarını hem de bu tıkanmaya bağlı ölümleri ve kalp krizi riskini azalttığı, hastalara bu veriler ışığında bilgi verilerek karar vermeleri sonrasında stent implantasyon işlemlerinin uygulandığı bildirilmiştir.
Yukarıda açıklanan mevzuat hükümleri ile Mahkememizin ara kararları üzerine Ankara Ticaret Odası Başkanlığının cevabi yazısı ile ve GATA Komutanlığı Askeri Tıp Fakültesi Dekanlığı ve Eğitim Hastanesi Baştabipliği tarafından benzer konudaki verilen cevabi yazısı dikkate alınarak dava konusu uyuşmazlığa dönüldüğünde; ilaçsız stente göre daha az risk taşıdığı tıbbi olarak tespit edilmiş olan ilaçlı stentin davacının tedavisinde kullanıldığı, İç Hizmet Kanununun 66 ve İç Hizmet Yönetmeliğinin 309’uncu maddeleri uyarınca davacının almış olduğu bir adet ilaçlı stentin piyasa rayicine uygunluğu konusunda yapılan araştırmaya göre 3.600,00 TL. nın davacıya ödenmesi gerekirken, 319,63 TL.nın ödenmesi suretiyle tesis edilen tedavi giderinin eksik ödenmesi işleminin hukuka aykırı olduğu, eksik ödenen 3.280,37 TL.nın davalı idareye müracaat (15.01.2009) tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davacıya ödenmesi gerektiği sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davacıya tıbbi malzeme (bir adet ilaçlı stent) bedelinin eksik ödenmesi işleminin İPTALİNE, eksik ödenen 3.280,37 TL (Üçbinikiyüzseksen Türk Lirası otuzyedi kuruş) tutarının, davalı idareye müracaat tarihi olan 15.01.2009 tarihinden itibaren uygulanacak yasal faizi ile birlikte davacıya ÖDENMESİNE,
(AYİM.3.D., 05.11.2009; E. 2009/1009, K. 2009/1232)Emsal Karar 3
ÖZETİ: Davacının eşinin erken ikiz doğum tehdidi nedeniyle doğacak bebekler için Asker Hastahanesinde ve diğer üniversite/devlet hastanelerinde boş kuvöz bulunmaması nedeniyle sevk edildiği Özel Hastahanede yapılan tedavilerine ait giderlerin zorunlu tedavi kapsamında bulunduğunun bilirkişi raporu ile anlaşılması karşısında tedavi giderlerinin ödenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Davacı 08.02.2007 tarihinde AYİM’de kayda geçen dava dilekçesinde özetle; eşinin İzmir Asker Hastanesi'nde görev yaptığını, 12.11.2006 tarihinde erken doğum yapacak olması nedeniyle bu hastaneye başvurduklarını, ancak doğumun kuvöz gerektirmesi ve imkanların yeterli olmamasından dolayı söz konusu hastanede gerekli müdahalenin yapılamadığını, bu durum karşısında İzmir Garnizonu'ndaki tüm kamu hastanelerinin araştırıldığını, kamuya ait hiçbir hastanede gerekli teçhizatın bulunmadığını, bu hususlar göz önüne alınarak eşinin Özel Kent Hastanesi'ne sevk edildiğini, 12.11.2006 tarihinde gerçekleşen doğumla dünyaya gelen ikiz bebeklerin kuvöze alınarak 12.11.2006 – 19.11.2006 tarihleri arasında kuvözde tutulduklarını, eşinin ve bebeklerin taburcu olmaları sırasında Özel Kent Hastanesi tarafından 8.463,95-YTL tutarında fatura düzenlendiğini ve bu tutarın kendileri tarafından karşılandığını, 08.12.2006 tarihinde idari başvuruda bulunularak fatura tutarının ödenmesinin talep edildiğini, ancak bu istemin idarece reddedildiğini belirterek, tedavi giderlerinin ödenmemesi işleminin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmektedir.
Dava dosyasının incelenmesinden; 12.11.2006 tarihinde İzmir Asker Hastanesi Baştabipliği'ne müracaat eden ve prematüre ikiz doğum tehdidi bulunan davacının eşinin, doğacak bebekler için üniversite ve devlet hastanelerinde boş kuvöz bulunmadığından İzmir Özel Kent Hastanesi'ne İzmir Asker Hastanesi Baştabipliğinin 13.11.2006 tarihli yazısı ile sevk edildiği, Özel Kent Hastanesi'nin resmi hasta kabul etmek üzere T.C.Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı ve Maliye Bakanlığı arasında sözleşmesinin bulunduğu, hasta kabulü esnasında 2006 Mali Yılı Tedavi Yardımına İlişkin Uygulama Tebliğinde (Sıra No:6) tespit edilen ücretlendirmeleri aşan kısmın hastanın kendisinden alınacağına dair taahhüt alındığı ve anılan hastane tarafından verilen hizmetler adı geçen Tebliğ'de yer alan ücretler üzerinden fiyatlandırıldığı, tanıya dayalı paket fiyatın üzerindeki fark bedelin davacıdan alındığı, davacının eşinin 07.12.2006 tarihli dilekçe ile idari müracaatta bulunduğu, talebinin TSK Sağ.K.lığının 19.01.2007 tarihli yazısı ile reddedildiği, hangi tarihte tebliğ edildiği tespit edilmemekle birlikte işlemin iptali istemiyle 08.02.2007 tarihinde kayda giren dilekçe ile işbu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Davalı idarenin, davanın öncelikle ehliyet yönünden reddine karar verilmesi gerektiği yönündeki savunması nedeniyle bu konu incelendiğinde; 211 Sayılı TSK İç Hizmet Kanununun 69 ncu maddesinde, subay, askeri memur ve astsubayların ailelerinin bu Kanunun 59, 63, 66 ncı maddesinin a ve b fıkraları hükümlerinden istifade edecekleri düzenlenmiştir. Aynı maddede aile tabirinin içinde çocukların da bulunduğu belirtilmiştir. Tedavi giderlerinin yalnızca davacının eşini değil ikiz çocuklarını da kapsaması, tedavinin eş ve çocuklara yönelik olduğunun görülmesi ve ayırt edilebilmesinin de mümkün olmaması, babanın da çocuklara bakmakla yükümlü bulunması nedeniyle davalı idarenin ehliyet yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiği yönündeki savunmasına itibar edilmemiş ve davanın esastan incelenmesine karar verilmiştir.
Davacının Astsubay olması nedeniyle, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve Devlet Memurlarının Tedavi Yardımı ve Cenaze Giderleri Yönetmeliği hükümlerine değil, İç Hizmet Kanunu ve İç Hizmet Yönetmeliği hükümlerine tabi olduğunda kuşku bulunmamaktadır.
Dolayısıyla davacının eşi ve ikiz çocukları için yapılan tedavi giderlerinin hangi usul ve esaslar çerçevesinde ödeneceği İç Hizmet Kanunu ve İç Hizmet Yönetmeliği hükümleri çerçevesinde belirlenecektir.
211 Sayılı İç Hizmet Kanununun 69 ncu maddesinde, subay, askeri memur ve astsubayların ailelerinin bu Kanunun 59, 63, 66 ncı maddesinin a ve b fıkraları hükümlerinden istifade edecekleri belirtilmiş; aynı Kanunun 66/a maddesi, “Subay, askeri memur ve astsubayları askeri tabip ve mütehassıslar kıta, kurum, hastahane ve meskenlerinde her zaman ücretsiz olarak muayene ve tedaviye mecburdurlar. Bunların askeri hastahanelerde yatırılarak tedavileri halinde hiçbir suret ve maksatla ilaç, iaşe ve malzeme bedeli alınmaz.
Hastahanelere yatırılmayıp ayakta veya meskende muayene ve tedavi edilenlerin, sağlık karnesine sahip aile fertleri dahil, tedavi için gerekli malzeme ve reçete muhteviyatı kıt’a, askeri kurum veya hastahanece aynen verilir. Malzeme ve reçete muhteviyatının mevcut olmaması halinde bedeli, Milli Savunma Bakanlığı veya Jandarma Genel Komutanlığı veyahut da Sahil Güvenlik komutanlığı bütçesinden nakden ödenir. Her iki halde de kullanılacak ilaç bedelinin %20 si sağlık karnesi sahibi tarafından karşılanır. Ancak, 70 nci madde kapsamında kalan hak sahipleri bakımından bu oran %10 olarak uygulanır.
Bu hüküm tatbikat ve manevralarda askeri personele, savaş halinde ise tüm askeri personele ve sağlık karnesi hakkına sahip olan aile mensuplarına uygulanmaz. Ayrıca, resmi sağlık kurulu raporu ile belirlenen; tüberküloz, kanser, kronik böbrek, akıl hastalıkları, organ nakli ve benzeri uzun süreli tedaviye ihtiyaç gösteren hastalıkların ayakta veya meskende tedavileri sırasında kullanılmasına lüzum gösteren ilaçlardan, hayati önemi haiz oldukları Milli Savunma Bakanlığınca tespit edilecek olanların bedellerinin tamamı kurumlarınca karşılanır.
Her türlü tedavi halinde ihtiyaç görülecek gözlük, işitme cihazı, protez, suni aza, korse ve sair malzemeler ile görevli personelden, görevin icrası sırasında veya görevin icrasından dolayı bir uzvunu veya duyusunu tamamen veya kısmen kaybedenlerin rehabilitasyonu ile bu bu uzuv ve duyularla ilgili ihtiyaçlarını karşılayacak her türlü cihaz ve sistemler, Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Kumandanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafından aynen temin edilir veya bedelleri , anılan Bakanlık ya da Komutanlık bütçelerinden ödenir.” şeklinde düzenlenmiştir.
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 209 ncu maddesine 21 Eylül 2004 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5234 sayılı Kanunla eklenen son fıkrasında, tedavi ücretleri ile sağlık kurumlarınca verilen raporlar üzerine kullanılması gerekli görülen ortez, protez ve diğer iyileştirme araç bedellerinin kurumlarınca ödenerek kısmi ve buna ilişkin esas ve usullerin Sağlık Bakanlığının görüşü alınarak Maliye Bakanlığınca tespit edileceği hüküm altına alınmıştır.
178 sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin, Maliye Bakanlığı Bütçe ve Kontrol Genel Müdürlüğünün görevlerini düzenleyen 10 ncu maddesinin (f) bendinde; “Kamu harcamalarında tasarruf sağlanması, tutarlı dengeli ve etkili bütçe politikasının yürütülmesi amacıyla kamu istihdamı politikası ve giderlerle ilgili kanun, tüzük, kararname ve yönetmeliklerin uygulanmasını düzenlemek, standartları tespit etmek ve sınırlamalar koymak; bu hususlarda tüm kamu kurum ve kuruluşları için uyulması zorunlu düzenlemeleri yapmak ve tedbirleri almak”, (i) bendinde, “Yürürlükte bulunan mevzuatın mali hükümlerinin uygulamasını yönlendirmek, bu konuda ortaya çıkacak her türlü meseleyi çözmek, tereddütleri gidermek”, bu maddeye 5234 sayılı Kanunla eklenen (p) bendinde; “Devlet memurları ve diğer kamu görevlileri ile bunların emekli, dul ve yetimlerin (bakmakla yükümlü oldukları aile fertleri dahil) tedavi kurum ve kuruluşlarında yapılan tedavilerine (diş tedavileri dahil) ilişkin ücretlerle sağlık kurumlarınca verilen raporlar üzerine kullanılması gerekli görülen ortez, protez ve diğer iyileştirme araç bedellerinin kurumlarınca ödenecek kısmını ve bu konuya ilişkin esas ve usulleri Sağlık Bakanlığının görüşünü almak
suretiyle tespit etmek,” yine 5234 sayılı Kanunla eklenen (r) bendinde; “Devlet memurları ve diğer kamu görevlileri ile bunların emekli, dul ve yetimlerinin (bakmakla yükümlü oldukları aile fertleri dahil) ayakta tedavileriyle ilgili ilaç kullanımında, gerektiğinde tespit edilecek her türlü referans fiyatlar üzerinde bedellerinin ödenmesini sağlamak ve bu hususlara ilişkin esas ve usulleri Sağlık Bakanlığının görüşünü almak suretiyle tespit etmek” hükümlerine yer verilmiştir.
Söz konusu Kanun Hükmünde Kararnamenin 39 ncu maddesi de; “Bakanlık, Kanunla yerine getirmekle yükümlü olduğu hükümleri, tüzük, yönetmelik, tebliğ, genelge ve diğer idari metinlerle düzenlemekle görevli ve yetkilidir” hükmü yer almaktadır.
Türk Silahlı İç Hizmet Kanununun 66 ncı maddesinde subay ve astsubayların eş ve çocuklarının 69 ncu madde hükümlerinden istifade edeceği belirtilmiş, aynı Kanunun 66 ncı maddesinde her türlü tedavi halinde ihtiyaç görülecek protez, korse, suni aza ve sair malzemelerin kurum tarafından aynen temin edileceği, malzeme muhteviyatının mevcut olmaması halinde bedellerinin kurum bütçesinden ödeneceği hüküm altına alınmıştır. Bu düzenlemeden tedavi için gerekli görülecek malzemelerin kurum tarafından aynen temin edileceği veya bedellerinin tamamının ödeneceği, herhangi bir kısıtlamaya gidilmeyeceği açıkça anlaşılmaktadır. 5234 sayılı Kanununla 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun tedavi giderleri başlıklı 209 ncu maddesine yapılan ekleme ile kullanılması gerekli görülen iyileştirme araç bedellerinin kurumlarınca ödenecek kısmının belirlenmesi hususunda Sağlık Bakanlığının görüşü alınarak Maliye Bakanlığı yetkili kılınmıştır. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda tedavi giderlerinin bir kısmının ödenmesi hususunda düzenleme yapılmasına rağmen 211 sayılı İç Hizmet Kanunu tedavi giderleri başlıklı 66 ncı maddesinde yeni bir düzenleme yapılmamış, Kanun koyucu burada suskun kalmıştır.
178 sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat ve görevleri hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesinde Maliye Bakanlığının yetki ve görevleri tek tek sayılmış, Maliye Bakanlığı Bütçe ve Kontrol Genel Müdürlüğünün görevleri başlığını taşıyan 10 ncu maddesine 5234 sayılı Kanunla eklenen (p) fıkrasında Devlet Memurları ile diğer kamu görevlileri ile bakmakla yükümlü oldukları fertlerin tedavilerinde gerekli görülen araç bedellerinin kurumlarınca ödenecek kısmını tespit görevi Bütçe ve Kontrol Genel Müdürlüğüne verilmiştir. Bu durum karşısında, 178 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen bu maddenin İç Hizmet Kanunu 66 ncı maddesini kaldırıp kaldırmadığının veya bu maddeye tedavi giderlerinin kısmen ödenmesi yönünde bir kısıtlama getirip getirmediğinin irdelenmesi gerekmektedir.
Bilindiği gibi Kanunlar aksi belirtilmedikçe Resmi Gazetede yayınlandığı tarihte yürürlüğe girerler. Kanunların yürürlükten kalkması çeşitli biçimlerde ortaya çıkabilir. Kanun koyucu bir kanunun yürürlükte kalacağı süreyi açıkça belirtebilir, bu halde belirlenen tarihte herhangi bir işleme gerek kalmadan bu kanun yürürlükten kalkar. Sonradan yürürlüğe giren kanun açıkça kendisinden önce çıkarılmış olan bir kanunu veya belli maddelerini yürürlükten kaldırabilir. Bu durum sonraki kanunda yapılan düzenlemede belirtilir, hangi kanunun veya hangi maddenin kaldırıldığı sonraki kanunda gösterilir. Bir kanun sonra yürürlüğe giren bir kanun ile örtülü olarak da kaldırılabilir. Örtülü kaldırmanın (zımnen ilganın) gerçekleşmesi için her iki kanunun konularının kesinkes özdeş (aynı) olması, hüküm içeriklerinin birbirleriyle örtüşmesi halinde sonraki hükmün önceki hükmü dışlaması gerekir. Ayrıca zımni ılga kısmi değil, tam ve açık olmalıdır.
Tedavide gerekli görülen malzeme bedelinin tamamı yerine bir kısmının ödenmesi 657 sayılı Kanunun 209 ncu maddesine yapılan bir ekleme ile gerçekleştirilmiş, bu düzenlemeye göre tedavi giderleri 657 sayılı Kanuna göre ödenen bu kanuna tabi personelin tedavisinde kullanılan malzemenin ödenecek kısmını belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkili kılınmıştır. 178 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 10 ncu maddesine eklenen fıkra ile Maliye Bakanlığı Bütçe ve Kontrol Genel Müdürlüğünün görevleri arasına devlet memurları ve diğer kamu görevlilerinin tedavi giderleri esnasında kullanılan malzemelerin kurumca ödenecek kısmını tespit etmek yetkisi verilmiştir. Bütçe Kontrol Genel Müdürlüğü, 657 sayılı Kanunun 209 ncu maddesi uyarınca kendisine verilen yetkiyi kullanmak durumundadır. Bu yetki Kanunu ile İç Hizmet Kanununun 66 ncı maddesi özdeş (aynı) değildir. 178 sayılı Kanunun 10 ncu maddesine eklenen (p) fıkrası, İç Hizmet Kanununun 66 ncı maddesini yürürlükten kaldırmamıştır, kısmen kaldırıldığının kabulü de mümkün değildir. Esasen, 657
sayılı Kanunun 209/son maddesi hükmünü aynen tekrarlayan 178 sayılı KHK’nın 10 ncu maddesinin (p) fıkrası hükmünün, tüm memur ve kamu görevlilerini kapsaması ve statü kanunlarıyla tanınan hakkın icrası konusunda idarenin iş bölümüne ve yetkilendirilmesine matuf bir düzenleme olması hasebiyle genel nitelikte olduğu dikkate alındığında, maksat, işlev ve sınırları itibariyle İç Hizmet Kanunundaki hükümle ayniyet arz etmediği sonucu çıkmaktadır.
Maliye Bakanlığına, İç Hizmet Kanunu 66 nci maddesinin uygulanmaması veya kısmen uygulanması yönünde bir yetki de verilmemiştir. 5234 sayılı Kanunla 657 sayılı Kanunun 209 ncu maddesine Kanun koyucu tarafından düzenleme yapılıp İç Hizmet Kanunu 66 ncı maddesinde suskun kalması her iki hükmün bir arada yürürlükte olduğu sonucunu doğurmaktadır.
İç Hizmet Kanununun 66 ncı maddesinde yer alan her türlü tedavi halinde gerekli görülen malzemelerin bedelinin kurum tarafından aynen temin edileceği veya bedelinin kurum tarafından ödeneceği hüküm altına alınmıştır.
Açıklanan mevzuat karşısında dava konusu uyuşmazlık incelendiğinde; davacının eşinin erken ikiz doğum tehdidi nedeniyle doğacak bebekler için Asker Hastahanesinde ve diğer üniversite/devlet hastanelerinde boş kuvöz bulunmaması karşısında sevk edildiği İzmir Özel Kent Hastahanesinde doğum yaptığı ve ikiz çocuklarının 12-19 Kasım 2006 tarihleri arasında kuvözde tutulmaları sonucu ortaya çıkan tedavi giderlerinin zorunlu olup olmadığı, kullanılan tıbbi malzemelerin fiyatlarının tespiti konularında Mahkememizce bilirkişi dinlenmesine karar verilmiş, konularında ehil oldukları anlaşılan GATA Yenidoğan Ünitesinde görevli Tabip Tğm……., Mly. Bnb….. ve Ecz. Yzb. …… tarafından davacının eşi ve çocukları ile ilgili tüm tedavi kayıtları ve dava dosyasının incelenmesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunda, Özel Kent hastanesince düzenlenmiş olan toplam 8.463,95 YTL. tutarındaki faturaların 944,33 YTL. tutarındaki kısmının zorunlu olamayan hizmetler olduğu, geriye kalan 7.519,62 YTL. tutarındaki tedavi giderinin zorunlu olduğunun değerlendirildiği yönünde görüş bildirmişlerdir.
Açıklanan mevzuat ve bilirkişi raporu karşısında davacının, eşi ve ikiz çocuklarının tedavi gideri olarak ödenmiş olduğu 7.519,62 YTL’lik miktarın zorunlu tedavi kapsamında bulunduğunun anlaşılması karşısında bu miktarın dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Yukarıda açıklanan sebeplerle;
Davacının ödemiş olduğu 7.519,62 YTL’lik tedavi giderinin ödenmemesi işleminin İPTALİNE, Bu miktarın dava tarihinden işletilecek yasal faizi ile birlikte davacıya ÖDENMESİNE,
(AYİM 3.D., 10.04.2008; E. 2007/237, K 2008/617)Emsal Karar 4
ÖZETİ: Davacının tedavisinde, ilaçsız stente göre çok daha az risk taşıdığı tıbbi olarak tespit edilmiş olan ilaçlı stentin kullanıldığı, diğer yandan kullanılan malzeme bedelinin piyasa rayicine de uygun olduğu, bu durumda İç Hizmet Kanununun 66 ve İç Hizmet Yönetmeliğinin 309 ncu maddeleri uyarınca davacının ödemiş olduğu bu tıbbi malzeme bedelinin tamamının davacıya ödenmesi gerekirken bir kısmının ödenmesi işleminin hukuka aykırı olduğu sonucuna varılmıştır.
Davacı, 06.11.2007 tarihinde AYİM’de kayda geçen dava dilekçesinde özetle; GATA Kardiyoloji Bölümünde 19.09.2007 tarihinde %80 tıkalı bulunan kalp damarına koroner stent (ilaçlı) uygulaması yapıldığını, takılan ilaçlı stentle ilgili olarak 19.09.2007 tarihli fatura bedeli olarak Proses Medical şirketine 4.413,15 YTL ödediğini, Millî Savunma Bakanlığı Personel Daire Başkanlığının 02.10.2007 tarihli yazısına ekli 01.10.2007 tarihli dilekçesi ile kalp damarına takılan tıbbi malzeme bedelinin tamamının (4.413,15 YTL) tarafına ödenmesi talebinde bulunduğunu, Millî Savunma Bakanlığı Sağlık Dairesi Başkanlığının 30.10.2007 tarihli cevabi yazısı ile tıbbi malzeme bedelinin 247,68 YTL’lik kısmının ödenmek üzere Merkez 1 nolu Saymanlığa gönderildiğinin bildirilerek tıbbi malzeme bedelinin tamamı ödenmeyerek eksik ödeme yapıldığını, İç Hizmet Kanununun 66 ncı maddesi gereğince söz konusu tıbbi malzeme bedelinin tamamının ödenmesi gerektiğini, tıbbi malzeme bedelinin eksik ödenmesine dair tesis edilen işlemin hukuka aykırı olduğunu belirterek iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgelerin incelenmesinden; davacının, GATA Kardiyoloji bölümünde 19.09.2007 tarihinde %80 tıkalı olan kalp damarına 1 adet koroner stent (balon ile birlikte) uygulaması yapıldığı, takılan bu tıbbi malzeme bedelinin 4.413,15 YTL olduğu ve davacı tarafından Proses Medikal Analitik Sistemler Pazarlama Sanayi ve Tic.A.Ş.’ye ödendiği, 01.10.2007 tarihli dilekçesi ile ödemiş olduğu 4.413,15 YTL tutarındaki stent bedelinin tamamının tarafına ödenmesi talebiyle idareye müracaat eden davacıya, Millî Savunma Bakanlığı Sağlık Daire Başkanlığının 30.10.2007 tarihli cevabi yazısı ile söz konusu tıbbi malzeme bedelinin 247.68 YTL (KDV Dahil)’lik kısmının ödenmek üzere Merkez 1 nolu saymanlığa gönderildiğinin bildirilmesi üzerine işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Dava konusu uyuşmazlıkla ilgili mevzuat incelendiğinde; 211 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun 69 ncu maddesinde, subay, askeri memur ve astsubayların ailelerinin bu Kanunun 59, 63, 66 ncı maddesinin a ve b fıkraları hükümlerinden istifade edecekleri belirtilmiş; aynı Kanunun 66/a maddesi, “Subay, askeri memur ve astsubayları askeri tabip ve mütehassıslar kıta, kurum, hastahane ve meskenlerinde her zaman ücretsiz olarak muayene ve tedaviye mecburdurlar. Bunların askeri hastahanelerde yatırılarak tedavileri halinde hiçbir suret ve maksatla ilaç, iaşe ve malzeme bedeli alınmaz.
Hastahanelere yatırılmayıp ayakta veya meskende muayene ve tedavi edilenlerin, sağlık karnesine sahip aile fertleri dâhil, tedavi için gerekli malzeme ve reçete muhteviyatı kıt’a, askeri kurum veya hastahanece aynen verilir. Malzeme ve reçete muhteviyatının mevcut
olmaması halinde bedeli, Milli Savunma Bakanlığı veya Jandarma Genel Komutanlığı veyahut da Sahil Güvenlik Komutanlığı bütçesinden nakden ödenir. Her iki halde de kullanılacak ilaç bedelinin %20 si sağlık karnesi sahibi tarafından karşılanır. Ancak, 70 nci madde kapsamında kalan hak sahipleri bakımından bu oran %10 olarak uygulanır.
Bu hüküm tatbikat ve manevralarda askeri personele, savaş halinde ise tüm askeri personele ve sağlık karnesi hakkına sahip olan aile mensuplarına uygulanmaz. Ayrıca, resmi sağlık kurulu raporu ile belirlenen; tüberküloz, kanser, kronik böbrek, akıl hastalıkları, organ nakli ve benzeri uzun süreli tedaviye ihtiyaç gösteren hastalıkların ayakta veya meskende tedavileri sırasında kullanılmasına lüzum gösteren ilaçlardan, hayati önemi haiz oldukları Milli Savunma Bakanlığınca tespit edilecek olanların bedellerinin tamamı kurumlarınca karşılanır.
Her türlü tedavi halinde ihtiyaç görülecek gözlük, işitme cihazı, protez, suni aza, korse ve sair malzemeler ile görevli personelden, görevin icrası sırasında veya görevin icrasından dolayı bir uzvunu veya duyusunu tamamen veya kısmen kaybedenlerin rehabilitasyonu ile bu uzuv ve duyularla ilgili ihtiyaçlarını karşılayacak her türlü cihaz ve sistemler, Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafından aynen temin edilir veya bedelleri, anılan Bakanlık ya da Komutanlık bütçelerinden ödenir.” şeklinde düzenlenmiştir.
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 209 ncu maddesine 21 Eylül 2004 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5234 sayılı Kanunla eklenen son fıkrasında, tedavi ücretleri ile sağlık kurumlarınca verilen raporlar üzerine kullanılması gerekli görülen ortez, protez ve diğer iyileştirme araç bedellerinin kurumlarınca ödenerek kısmi ve buna ilişkin esas ve usullerin Sağlık Bakanlığının görüşü alınarak Maliye Bakanlığınca tespit edileceği hüküm altına alınmıştır.
178 sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin, Maliye Bakanlığı Bütçe ve Kontrol Genel Müdürlüğünün görevlerini düzenleyen 10 ncu maddesinin (f) bendinde; “Kamu harcamalarında tasarruf sağlanması, tutarlı dengeli ve etkili bütçe politikasının yürütülmesi amacıyla kamu istihdamı politikası ve giderlerle ilgili kanun, tüzük, kararname ve yönetmeliklerin uygulanmasını düzenlemek, standartları tespit etmek ve sınırlamalar koymak; bu hususlarda tüm kamu kurum ve kuruluşları için uyulması zorunlu düzenlemeleri yapmak ve tedbirleri almak”, (i) bendinde, “Yürürlükte bulunan mevzuatın mali hükümlerinin uygulamasını yönlendirmek, bu konuda ortaya çıkacak her türlü meseleyi çözmek, tereddütleri gidermek”, bu maddeye 5234 sayılı Kanunla eklenen (p) bendinde; “Devlet memurları ve diğer kamu görevlileri ile bunların emekli, dul ve yetimlerin (bakmakla yükümlü oldukları aile fertleri dahil) tedavi kurum ve kuruluşlarında yapılan tedavilerine (diş tedavileri dahil) ilişkin ücretlerle sağlık kurumlarınca verilen raporlar üzerine kullanılması gerekli görülen ortez, protez ve diğer iyileştirme araç bedellerinin kurumlarınca ödenecek kısmını ve bu konuya ilişkin esas ve usulleri Sağlık Bakanlığının görüşünü almak suretiyle tespit etmek,” yine 5234 sayılı Kanunla eklenen (r) bendinde;
“Devlet memurları ve diğer kamu görevlileri ile bunların emekli, dul ve yetimlerinin (bakmakla yükümlü oldukları aile fertleri dahil) ayakta tedavileriyle ilgili ilaç kullanımında, gerektiğinde tespit edilecek her türlü referans fiyatlar üzerinde bedellerinin ödenmesini sağlamak ve bu hususlara ilişkin esas ve usulleri Sağlık Bakanlığının görüşünü almak suretiyle tespit etmek” hükümlerine yer verilmiştir.
Söz konusu Kanun Hükmünde Kararnamenin 39 ncu maddesi de; “Bakanlık, Kanunla yerine getirmekle yükümlü olduğu hükümleri, tüzük, yönetmelik, tebliğ, genelge ve diğer idari metinlerle düzenlemekle görevli ve yetkilidir” hükmü yer almaktadır.
Tedavi Yardımına İlişkin Uygulama Tebliğine göre koroner stent bedeli için Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından belirlenmiş olan 247,68 YTL.nin davacıya ödendiği, bu miktarı aşan kısmının ise ödenmediği anlaşılmaktadır.
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun tedavi giderleri başlıklı 209 ncu maddesine 5234 sayılı yasa ile eklenen (f) fıkrasına göre, sayılan cihaz ve araç bedellerinin kurumlarınca ödenecek kısmı ile ilgili Maliye Bakanlığı yetkili kılınmıştır. Ancak 211 sayılı İç Hizmet Kanununun tedavi giderleri başlıklı 66 ncı maddesinde yasa koyucu tarafından bir değişiklik yapılmamıştır.
178 sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat ve görevleri hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamenin 22 nci maddesinde Maliye Bakanlığının yetki ve görevleri tek tek sayılmış, Maliye Bakanlığı Bütçe ve Kontrol Genel Müdürlüğünün görevleri başlığını taşıyan 10 ncu maddesine 5234 sayılı Kanunla eklenen (p) fıkrasında Devlet Memurları ile diğer kamu görevlileri ile bakmakla yükümlü oldukları fertlerin tedavilerinde gerekli görülen araç bedellerinin kurumlarınca ödenecek kısmını tespit görevi Bütçe ve Kontrol Genel Müdürlüğüne verilmiştir.
İç Hizmet Kanununun 66 ncı maddesinde yer alan her türlü tedavi halinde gerekli görülen malzemelerin bedelinin kurum tarafından aynen temin edileceği veya bedelinin kurum tarafından ödeneceği hükmüne rağmen tıbbi malzeme bedelinin bir kısmının ödenmesi hukuka aykırıdır.
İç Hizmet Yönetmeliğinin 309 ncu maddesinde de, aynen temin edilemeyen malzeme bedelinin, tespit edilecek fiyat üzerinden verileceği belirtilmiştir.
Davacı tarafından satın alınan koroner stentin faturada belirtilen model ve markası dikkate alınarak, faturada yer alan bedelin fatura tarihindeki piyasa rayicine uygun olup olmadığının bildirilmesi ara kararı ile Ankara Ticaret Odası Başkanlığından sorulmuş; Ankara Ticaret Odası Başkanlığının 09.06.2008 tarih İÇ.3166/9439 sayılı yazısında; davacı tarafından alınmış olan ilaç kaplamalı stentin protokolle belirlenmiş ödemeye esas birim fiyatının bulunmaması nedeniyle tespit edilen 4.070,87 YTL birim satış fiyatının uygun olduğunun bildirildiği görülmüştür.
Diğer yandan Mahkememizce alınan ara kararı ile, davacının tedavisinde kullanılan stentin tıbbi bir zorunluluk olup olmadığı, normal stent kullanılması ile ilaçlı stent kullanılması arasında tedavi sonuçları yönünden ne gibi farklılıklar bulunduğu, davacının sağlık durumunun, davacıda mevcut tıbbi bulguların bu stendin kullanılmasını zorunlu kılıp kılmadığı, hastaların tedavisinde kullanılacak stent türünü (ilaçlı-ilaçsız gibi) kendisinin belirleme imkân ve yetkisinin bulunup bulunmadığı, tedavide kullanılacak stent türünün nasıl ve hangi bilimsel kriterlere göre belirlendiği, davacıya takılan stentle aynı fonksiyon ve etkiye sahip piyasada başka stentlerin bulunup bulunmadığı, biliniyorsa bunların cins ve fiyatlarının neler olduğu, tedavi öncesi bu stentlerle ilgili olarak hastaların (davacının) bilgilendirilip bilgilendirilmediği hususlarının sorulmasına ve bu konularla ilgili bilgi ve belgelerin Mahkememize gönderilmesinin istenilmesine karar verilmiş; ara kararına GATA Komutanlığı Askeri Tıp Fakültesi Dekanlığı ve Eğitim Hastanesi Baştabipliği tarafından verilen cevapta özetle; davacıya ilaçlı stent takıldığı, GATA Kardiyoloji Ana Bilim Dalında koroner anjiyografi yapılan bir hastanın eğer ana damarlarından birisinin veya bir kaçının %70 ve/veya daha üzeri ciddi darlığının tespiti ve damarların stent takılmaya uygun bulunması halinde stent takılmasına karar verildiği, bu durumda hasta ve hasta yakınları ile görüşülerek müdahale ve risklerinin beyan edildiği, halen kullanımda olan ilaçsız (bare- metal) stent bedelinin tamamının hastanın kurumunca karşılandığı, ancak ayrıca hastanın kurumunca ödenmeyen ilaçsız ve ilaçlı stentlerin bulunduğu, bu stentler arasındaki farkların ve uzun dönem sonuçlarının hastaya anlatıldığı, hastanın kabul etmesi halinde istediği tür ilaçlı stentin uygulandığı ve bedelinin hasta tarafından ilgili firmaya ödendiği, stentlerin seçiminde, hastada diyabet olması, darlığın uzunluğu, stent uygulanacak damarın genişliği, darlık içerisinde çıkan büyük yandal varlığı ve damarın beslediği kalp adelesinin büyüklüğü gibi hastaya bağlı farklılıkların rol oynadığı; bunun yanında ilaçsız çıplak (bare-metal) stentlerin ilk 6 aylık yeniden daralma ihtimallerinin yaklaşık %30’un üzerinde olduğunun izlendiği, bu oranın ilaçlı stentlerde %4-12 olduğunun ve ihtiva ettiği ilaç muhtevasına göre değişiklik gösterdiğinin izlendiği, hastalara bu veriler ışığında bilgi verilerek karar vermeleri sonrasında stent implantasyon işlemlerinin uygulandığı bildirilmiştir.
Yukarıda açıklanan mevzuat hükümleri ile Mahkememizin ara kararları üzerine Ankara Ticaret Odası Başkanlığı ve GATA Komutanlığı Askeri Tıp Fakültesi Dekanlığı ve Eğitim Hastanesi Baştabipliği tarafından verilen cevabi yazılar dikkate alınarak dava konusu uyuşmazlığa dönüldüğünde; ilaçsız stente göre çok daha az risk taşıdığının tıbbi olarak tespit edilmiş olan ilaçlı stentin davacının tedavisinde kullanıldığı, davacının tedavisinde kullanılan ilaçlı stentin tıbbi zorunluluk nedeniyle kullanıldığının kabul edilmesi gerektiği, diğer yandan davacının satın aldığı ve tedavisinde kullanılan malzeme bedelinin de piyasa rayicine uygun olduğu, bu durumda İç Hizmet Kanununun 66 ve İç Hizmet Yönetmeliğinin 309 ncu maddeleri uyarınca davacının ödemiş olduğu bu tıbbi malzeme bedelinin tamamının davacıya ödenmesi
gerekirken bir kısmının ödenmesi suretiyle tesis edilen tedavi giderinin eksik ödenmesi işleminin hukuka aykırı olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davacıya tıbbi malzeme bedelinin eksik ödenmesi işleminin İPTALİNE,
(AYİM 3.D., 18.09.2008; E. 2007/1284, K 2008/1092)Emsal Karar 5
ÖZETİ: Davacının işitme cihazları için yaptığı giderin 2006 yılı verilerine ve piyasa rayicine uygun bulunması nedeniyle tamamının ödenmemesi işlemi hukuka aykırılıkla sakatlanmıştır. Davacı 23.11.2006 tarihinde AYİM’de kayda geçen dava dilekçesinde özetle; bakmakla yükümlü olduğu kızının maruz kaldığı işitme kaybı rahatsızlığı nedeniyle kullanması uygun görülen 1 adet işitme cihazı, 1 adet kulak kalıbı ve bir yıllık ihtiyacı olan 72 adet işitme cihazı pili bedeli olarak toplam 2.999,20 YTL. (İki bin dokuz yüz doksan dokuz Yeni Türk Lirası Yirmi Yeni Kuruş) ödediğini, tarafına 1824,33 YTL (Bin sekiz yüz yirmi dört Yeni Türk Lirası Otuz üç Yeni Kuruş) ödendiğini eksik ödenen 1174,87 YTL (Bin yüz yetmiş dört Yeni Türk Lirası Seksen yedi Yeni Kuruş) eksik ödenmesi işleminin iptali ve eksik ödenen miktarın yasal faizi ile birlikte ödenmesini talep ve dava etmektedir.
Dava dosyasının incelenmesinden; davacının kızı … hakkında GATA Eğitim Hastahanesinin 30.06.2006 tarih ve 1332 nolu sağlık kurulu raporu ile “Bilateral İleri Derecede İşitme Kaybı-Konuşma Bozukluğu” tanısı ile “Hastanın 2 yıl süre ile işitme ve konuşma eğitimi veren bir merkezde grup ve bünyesel olarak işitme ve konuşma eğitimi alması uygundur. Her iki kulağına birer adet işitme cihazı, 2 adet kulak kalıbı, 72 adet işitme cihazı pili temini uygundur.” şeklinde karar verildiği, davacının işitme cihazlarının bedeli olarak 2880 YTL., kulak kalıpları ve pillerin bedeli olarak 119,20 YTL. ödemek suretiyle bu cihazları 15.09.2006 tarihinde sivil piyasadan temin ettiği, davacının faturaları ibraz ederek müracaatı üzerine tıbbi işitme cihazlarının bedeli alarak kendisine toplam 1824,33 YTL. ödeme yapıldığı, davacının 08.11.2006 tarihli dilekçesiyle eksik kalan 1174,87 YTL. farkın ödenmesini talep ettiği, KKK’nın 20.11.2006 tarihli yazısı ile Maliye Bakanlığının 29.04.2006 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Tedavi Yardımına İlişkin Uygulama Tebliği uyarınca talebin reddedildiği, hangi tarihte tebliğ edildiği tespit edilememekle birlikte (davacı 20.11.2006 tarihinde tebliğ edildiğini belirtmektedir) işlemin iptali istemiyle 23.11.2006 tarihinde kayda giren dilekçe ile işbu davanın süresinde açıldığı anlaşılmaktadır.
211 Sayılı İç Hizmet Kanununun 69 ncu maddesinde, subay, askeri memur ve astsubayların ailelerinin bu Kanunun 59, 63, 66 ncı maddesinin a ve b fıkraları hükümlerinden istifade edecekleri belirtilmiş; aynı Kanunun 66/a maddesi, “Subay, askeri memur ve astsubayları askeri tabip ve mütehassıslar kıta, kurum, hastahane ve meskenlerinde her zaman ücretsiz olarak muayene ve tedaviye mecburdurlar. Bunların askeri hastahanelerde yatırılarak tedavileri halinde hiçbir suret ve maksatla ilaç, iaşe ve malzeme bedeli alınmaz. Hastahanelere yatırılmayıp ayakta veya meskende muayene ve tedavi edilen
Avukata Sor!