
Emsal Karar 1
Davacı hakkında düzenlenen Asker Hastanesi Sağlık Kurulu raporunda davacının bir işle meşgul olma imkanından kati surette mahrum kaldığına dair açık bir hüküm bulunmamakla birlikte; davacının sefer şartlarında Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapabileceği belirtildiğinden davacıya tam ve daimi maluliyet yardımı yapılması mümkün değildir.
Davacı hakkında düzenlenen Ankara Asker Hastanesi Sağlık Kurulunun 22.04.2009 tarih ve 257 sayılı raporunda davacının bir işle meşgul olma imkanından kati surette mahrum kalmadığına dair açık bir hüküm bulunmamakla birlikte; davacının sefer şartlarında Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapabileceği belirtildiğinden davacının söz konusu hastalıktan dolayı fikren ve bedenen bir işle meşgul olma imkânından kati surette mahrum kalmadığı sonucuna ulaşılmış ve ayrıca bu hususta ek rapor teminine gerek görülmemiştir. Üye Hakim Albay Muhittin KARATOPRAK karşı oy yazısındaki gerekçelerle bu görüşe katılmamıştır. Yukarıda belirtildiği üzere sefer koşullarında Silahlı Kuvvetlerde görev yapabileceği açık olduğundan buradan hareket ile davacıya tam ve daimi malûliyet yardımı yapılabilmesi için gereken “kurucu unsur” olan “bir işle meşgul olmak imkânından kati surette mahrum kalma” hali söz konusu olmadığı görülmüştür. OYAK tam ve daimi malûliyet yardımının ödenebilmesi için, Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiğinin kesilmesine neden olan hastalığının tedavi edilemezliği yanında, bu hastalığın aynı zamanda bir işle meşgul olma olanağından kendisini kesin biçimde yoksun bırakması da gerekmektedir. Bir başka anlatımla Silahlı Kuvvetlerden ilişik kesilmesini gerektiren bir hastalık, tek başına OYAK tam ve daimi malûliyet yardımı yapılmasının yeterli nedeni sayılamaz. Bu hallere ayrıca bir işle meşgul olma olanağının kesin şekilde yitirildiğinin eklenmesi gerekmektedir. 205 sayılı OYAK Kanununun 26/a(4) maddesinde tam ve daimi malûliyet yardımının, ölüm yardımı gibi hesap edileceğinin hüküm altına alınması da bu görüş ve kabulü doğrulamaktadır. AYİM‘nin uzun süreden beri yerleşik içtihatları da bu yöndedir.
Ayrıca 205 Sayılı OYAK Kanununun 26/b maddesinde düzenlenen kısmi malûliyet yardımının ödenebilmesi için malûliyeti doğuran olayın “kaza” kaynaklı olması gerekmektedir. Davacıdaki rahatsızlık (hipertansiyon) bünyesel kaynaklı olup herhangi bir kazaya dayanmadığından kısmî malûliyet yardımı ödenmesine de yasal olarak imkân bulunmamaktadır.
(AYİM 3.D., 27.05.2010; E. 2010/848, K. 2010/665)
Emsal Karar 2
Davacı hakkında düzenlenen GATA Sağlık Kurulu ek raporunda, davacının fikren ve bedenen bir işle meşgul olma imkânından kati surette mahrum kalmadığı belirtildiğinden, tam ve daimi maluliyet yardımı ödenmemesi işleminde hukuka aykırılık bulunmadığı, davacının rahatsızlının kaza kaynaklı olmaması nedeniyle kısmi maluliyet yardımı ödenmesinin de mümkün olmadığı gibi, Kanunda öngörülen koşulların gerçekleşmemesi nedeniyle davacıya emeklilik yardımı ödenmesi de yasal olarak mümkün değildir.
(AYİM.3.D., 21.05.2009;E. 2009/41,K. 2009/595)
Emsal Karar 3
Her ne kadar davacı hakkında düzenlenen sağlık kurulu raporunda, davacının daimi olarak bir işle meşgul olma imkânından kati surette mahrum kaldığına dair açık bir ifade bulunmamakta ise de; sürekli olarak ağır özürlü olduğuna karar verilen davacının 205 sayılı OYAK Kanunun 26/a maddesinde belirtilen tam ve daimi malûllük şartlarını taşıdığı sonucuna varılmıştır.
Her ne kadar davacı hakkında düzenlenen sağlık kurulu raporunda, davacının daimi olarak bir işle meşgul olma imkânından kati surette mahrum kaldığına dair açık bir ifade bulunmamakta ise de; 16.07.2006 tarih ve 26230 Sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliğin “Tanımlar” başlıklı 4’üncü maddesinin (a) fıkrasında; “Ağır Özürlü: Özür durumuna göre tüm vücut fonksiyon kaybı oranı %50 nin üzerinde olduğu tespit edilen özürlülerden; beslenme, giyinme, yıkanma ve tuvalet ihtiyacını giderme gibi öz bakım becerilerini yerine getirmede, kendi başına hareket etmede veya iletişim kurmada zorluk ya da yoksunluk yaşadığına ve bu becerileri başkalarının yardımı olmaksızın gerçekleştiremeyeceğine tıbbi olarak karar verilen kişileri,” olarak belirtildiğinden, sürekli olarak ağır özürlü olduğuna karar verilen davacının 205 sayılı OYAK Kanunun 26/a maddesinde belirtilen tam ve daimi malûllük şartlarını taşıdığı, dolayısıyla davacıya tam ve daimi malûliyet yardımı yapılmaması işleminin sebep ve amaç unsurları yönünden hukuka aykırı olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
(AYİM 3.D., 30.04.2009; E. 2009/29, K. 2009/590)
Emsal Karar 4
Davacıların murisinin henüz OYAK üyesi olduğu sırada tespit edilen hastalığının Türk Silahlı Kuvvetlerinde devlet memurluğu görevine devam etmesine engel olduğunun sağlık kurulu raporu ile belirlenmiş olması ve aynı rahatsızlık nedeniyle tedavi gördüğü sırada vefat etmesi nedeniyle tam ve daimi maluliyet yardımının ödenmesi için gereken koşulların gerçekleştiği; diğer yandan adi malul olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiğinin kesilmesi nedeniyle emeklilik yardımının ödenmesinin gerektiği anlaşılmıştır
205 sayılı OYAK Kanununda tam ve daimi malûliyet yardımı yapılanlara üyelik süresi 10 yıldan az olsa dahi emeklilik yardımı yapılacağını açıkça düzenleyen bir hüküm bulunmamakta ise de; vazifesinden ayrılmayı gerektirecek derecede kısmi malûliyete düçar olan üyelere üyelik süresi 10 yıldan az olsa dahi emeklilik yardımının ödenmesi ve anılan Kanunun 21 inci maddesinin birinci fıkrasında emeklilik yardımı için 10 yıllık üyelik süresinin gerekli olduğu genel kuralı belirtildikten sonra, iki ve üçüncü fıkralarında emekli maaş sistemine kimlerin girebileceğinin düzenlendiği, ikinci fıkrada 10 yıllık üyelik süresini dolduranların emekli maaş sistemine giriş koşulları düzenlendiği halde üçüncü fıkrada ayrıca 26 ncı maddenin (a) fıkrasına göre malûliyet yardımından faydalananların da emeklilik yardımlarının bir kısmını ya da tamamını kurumda bırakarak emekli maaş sistemine göre bileceklerinin belirtildiği, bu düzenleme ile 26 ncı maddedeki hüküm birlikte değerlendirildiğinde tam ve daimi malûliyet yardımı almaya hak kazanan üyelere, üyelik süresi 10 yıldan az olsa dahi emeklilik yardımının ödenmesinin gerektiği sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 3 üncü Dairesinin 25.12.2008 gün ve E.2008/1043, K.2008/1397; sayılı karar da aynı yöndedir.
Davacılar murisinin 15.08.1999 tarihinde OYAK üyesi olması ve 06.01.2009 tarihinde adi malul olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiğinin kesilmesi nedeniyle üyelik süresi 10 yıldan az olmakla birlikte yukarıda açıklanan gerekçelerle üyelik süresine bakılmaksızın davacılara emeklilik yardımının 06.01.2009 tarihi itibariyle ödenmesinin gerektiği ve faizin de bu tarihten itibaren yürütülmesi gerektiği kabul edilmiştir.
(AYİM 3.D., 08.10.2009; E. 2009/840, K. 2009/1022)
Emsal Karar 5
Davacı hakkında GATA Profesörler Sağlık Kurulunca düzenlenen sağlık kurulu raporunda, “kronik nitelik kazanmış depresif bozukluk” tanısı konularak “fikren ve bedenen bir işle meşgul olma imkanından kati surette mahrum kalmıştır” kararının verilmesi karşısında 205 sayılı Kanunun 26/A maddesine göre davacıya tam ve daimi malûliyet yardımı ödenmesi gerektiği; ancak hukuka aykırı şekilde maluliyet yardımı ödenmemesi işleminin, davacının kişilik haklarına, manevi varlığına, vücut bütünlüğüne saldırı şeklinde kabulü mümkün bulunmadığından manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Manevi tazminat maddi mal varlığında meydana gelen bir eksilmeye yönelik bir tazmin aracı olmayıp, kişinin manevi varlığına saldırı halinde meydana gelen zarar ve kayıpların karşılanması için başvurulan bir tatmin aracıdır. Doktrinde ve yerleşik yargı kararlarında kişilik haklarının özgürlük, namus, şeref gibi değerlerin yanı sıra özel hayata ve aile hayatına ilişkin sırlar, meslekle sırları gibi birçok manevi değeri ve tüm sosyal ve siyası hakları içerdiği kabul edilmektedir. Manevi tazminata hükmedilmesi için tesis edilen idari işlem veya eylem nedeniyle kişilik haklarına veya vücut bütünlüğüne bir saldırının gerçekleşmesi, bu saldırı sonunda da manevi bir zarar meydana gelmesi zarar ile idare tarafından tesis edilen işlem arasında illiyet bağının bulunması gerekir
Somut olaya dönüldüğünde, davacıya hukuka aykırı şekilde maluliyet yardımı ödenmemesi işleminin, davacının kişilik haklarına, manevi varlığına, vücut bütünlüğüne saldırı şeklinde kabulü mümkün bulunmamaktadır. İşlemin hukuka aykırı olması tek başına manevi tazminat ödenmesi için yeterli değildir. Davacının vücut bütünlüğüne veya kişilik haklarına bir saldırı söz konusu olmadığından davacının manevi tazminat talebinin reddi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
(AYİM.3.D., 13.11.2008; E. 2008/665, K. 2008/1311)