Ayrılış Sicili

Emsal Karar 1

ÖZETİ: Davacının genel sicil safahatından ani bir düşüş gösteren ve menfi kanaat sonucunu doğuran nitelik işaretlemeleri de içeren ayrılış sicili; bu durumu izah edebilecek bilgi ve belgelerin mevcut olmaması nedeniyle hukuka aykırılıkla sakatlanmıştır.  
   
Davacı, 24.03.2004 İstanbul 3. idare Mahkemesi kaydına, 26.3.2004 tarihinde ise AYİM kayıtlarına geçen dava dilekçesinde özetle; Bugüne kadar başarı ile hizmet etmesine rağmen 2003 yılı sicilinin kişisel nedenlerle düşük olarak takdir edildiği sonucuna ulaştığını, ifade ederek iptaline karar verilmesi istemiyle bu davayı açtığı görülmektedir.  
Davacıya ait özlük ve sicil dosyalarının incelenmesinden; 30.08.1987 tarihinde Topçu  Teğmen  rütbesi  ile TSK. nde  göreve  başlayan davacıya ait sicillerin genelde çok iyi seviyelerde oluştuğu, dava konusu 2003 yılında 10.12.2002 tarihli ayrılış sicilinin iyinin en alt seviyelerinde takdir edildiği ve 7 şık’ta menfi kanaat kabul edilecek şekilde işaretleme yapıldığı, 02.05.2003 tarihi itibariyle düzenlenen 1 nci sicil üstü sicilinin çok iyi seviyede olduğu, 2 nci sicil üstü sicilinin ise çok iyiye çok yakın iyi düzeyde olduğu özel ve ayırt edici nitelikler hanesinden iki şıkkın menfi kanaat kabul edilecek şekilde işaretlendiği ve bu dönem 4 adet takdir belgesi verildiği görülmektedir.  
Subay Sicil Yönetmeliğinin “Sicil üstlerinin görev ve sorumluluğu” başlıklı 5nci maddesinde, “Sicil üstleri emri altındakiler hakkında sicil düzenlerken; üstlük  ve   komutanlığın en  önemli  olan  özel  yetkilerinden  birini  kullanırlar. Sicil üstleri bu görevin önemini göz önünde tutarak,  emri  altındakiler   hakkında   sicil  düzenlerken  sicil   belgelerindeki  niteliklere  tam   bir tarafsızlık, adalet ve vicdani kanaatle not takdir etmelidirler. Aksi hal ehliyetli olmayanların, layık olmadıkları rütbe ve makamlara yükselmelerini, dolayısı ile Türk Silahlı Kuvvetlerinin yetenekten yoksun kişilerin elinde görevini yapamaz duruma düşmesi sonucunu doğurur...Sicil üstleri düzenledikleri sicillerdeki isabet derecesine göre kendileri hakkında da hüküm verileceğini gözden uzak tutmamalıdırlar.” denilmektedir.  
Bilindiği gibi, sicil işlemleri, idarenin diğer işlemlerine göre takdir yetkisinin yoğun olarak kullanıldığı bir işlem grubu olması nedeniyle farklılık arz etmekte olup, bunların denetimi, takdir yetkisinin eşit, adil, objektif ve hizmet gereklerine uygun olarak kullanılıp kullanılmadığı, bu yetkinin kullanımında hukuka aykırı bir durumun bulunup bulunmadığı yönünden yapılmak durumundadır. Sicil üstünün   astı   hakkında   sicil tanzim etmesi işleminin, tamamen üstün hareket alanı içinde kaldığını varsaymak mümkün değildir. Zira, Anayasa’nın 125/4ncü madde ve  fıkrasında, “takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemeyeceği” belirtilmiş, takdir hakkının denetlenmesi konusunda bir kısıtlama getirilmemiştir. Buna göre yargı yerince denetlenemeyecek olan husus hukuka uygun kullanıldığı tespit edilen takdir hakkı olmakla bu yetkinin kullanılma sürecindeki hukuka aykırılık halleri saptanmak suretiyle denetlenebilecektir.  
Sicil işlemlerindeki hukuka aykırılığın kendisini gösterdiği durum ise; uzun yıllar boyunca belirgin bir çoğunlukta çok yüksek sicil notları ve olumlu kanaatler ile takdir edilen personelin, genel safahata ve uygulamaya istisna teşkil edecek biçimde ve göze çarpacak 
nitelikte, ayrıca birdenbire düşüşü açıklayan makul nedenler öne sürülmeksizin düşük sicil notları ile takdir edilmesi ve hakkında olumsuz kanaatler belirtilmiş olmasıdır.  
Açıklamalar çerçevesinde dava konusunun değerlendirilmesinde; iptali talep edilen 2003 yılı sicil döneminde, 10.12.2002 tarihinde takdir edilen ayrılış sicil notunun iyinin  en  alt  seviyelerinde  olduğu  ve  7 hanenin menfi kanaat kabul edilecek şekilde işaretlendiği, ancak notta ki bu düşüş ve menfi kanaat işaretlemelerini izah edebilecek bir bilgi ve belge olmadığı gibi bu dönem verilmiş takdir belgeleri karşısında bu sicilin hukuka aykırı duruma düştüğü, 2003 yılı genel sicil düzenleme tarihi olan 02.05.2003 tarihinde takdir edilen 1 nci sicil üstü sicil notunun çok iyi seviyede 2 nci sicil üstü sicil notunun ise çok iyiye çok yakın iyi seviyede gerçekleştiği ve Subay Sicil Yönetmeliği hükümlerine aykırı bir husus bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.  
İzah edilen nedenlerle;  
1.  10.12.2002 tarihli ayrılış sicilinin İPTALİNE,  
2. 02.05.2003 tarihli sicil işleminde 1 nci ve 2 nci sicil üstü sicillerinin iptaline yönelik yasal dayanaktan yoksun olan DAVANIN REDDİNE, 
   
(AYİM 1.D. 19.10.2004; E.2004/544, K.2004/1099) 


 Emsal Karar 2

ÖZETİ: Davacı subaya görevden ayrılması nedeniyle 24.7.2002 tarihinde 1,2 ve 3 ncü üstlerince düzenlenen kanaat değişikliği sicil notlarının, objektif bir değerlendirme içinde olmadıkları görüldüğünden iptali gerekmektedir. 
  
Davacının, 22.11.2002  tarihinde AYİM kayıtlarına geçen dava dilekçesinin, AYİM 1 nci D. 2002/1843 Esas No, 2002/1637 Karar No sayılı kararı ile dilekçesinin 10.12.2002 tarihinde red edildiği, davacı, 09.01.2003 tarihinde AYİM kayıtlarına geçen Yenileme dava dilekçesinde ise özetle; 2002 yılında görevden ayrılma nedeniyle  kendisine haksız, sübjektif ve hukuka aykırı olarak düşük sicil verildiğini değerlendirdiğini, kanaat değişikliği sicilinin hukuka aykırı olduğunu belirterek bu sicil işleminin iptali istemiyle dava açmıştır. 
 Dava dosyası ile getirtilen özlük ve sicil dosyalarının incelenmesinde; 1994 yılında Teğmen nasbedilen davacının 1995 yılından itibaren sicil almaya başladığı, genelde yükselen zaman zaman düşüş gösteren ancak ortalamaları yüksek seviyede olan bir sicil safahatı sergilediği, dava konusu 2000 yılı sicil döneminde 02.5.2002 tarihinde 1 ve 2 nci sicil üstü tarafından verilen  sicil notlarının;  çok iyi seviyesinde olduğu, anılan dönemde sicil üstlerinin kıstaslar dışında ayrıca kanaat belirtmedikleri, 2002 sicil yılı döneminde; 26.6.2002 tarihinde 1 nci sicil   üstü  tarafından, 17.7. 2002 tarihinde de İl Jandarma Komutan Vekili tarafından  verilen takdirnamelerinin bulunduğu, herhangi ceza ve ikazının bulunmadığı, 24.7.2002 tarihinde görevden ayrılma sebebiyle 1 , 2  ve 3 ncü sicil üstlerince düzenlenen kanaat değişikliği sicil notlarının ise;  iyi  seviyesinde olduğu ve 1 nci sicil üstünce olumsuz  kanaat belirtildiği, davacının mesleki safahatı boyunca ise; 2002 yılı sicil dönemi dahil 20 adet Takdirname ile  taltif edildiği, ayrıca davacının 19.5.1995 tarihli “Şiddetli Tevbih”,  04.12.1998 tarihli “ Uyarı “ ve 30.3.2000 tarihli “5 gün Oda Hapsi “ disiplin cezalarının bulunduğu, bunlardan başka dosyasında herhangi bir ceza ve ikazının bulunmadığı görülmektedir. 
Yürürlükte olan Subay Sicil Yönetmeliğinin “Sicil üstlerinin görev ve sorumluluğu” başlıklı     5 nci maddesinde, “Sicil üstleri emri altındakiler hakkında sicil düzenlerken; üstlük ve komutanlığın en önemli özelliği olan özel yetkilerinden birini kullanır. Sicil üstleri bu görevin önemini göz önünde tutarak, emri altındakiler hakkında sicil düzenlerken sicil belgelerindeki niteliklere tam bir tarafsızlık, adalet ve vicdani kanaatle not takdir etmelidir...”  denilmektedir.  
Bilindiği gibi, sicil işlemleri, idarenin diğer işlemlerine göre takdir yetkisinin yoğun olarak kullanıldığı bir işlem grubu olması nedeniyle farklılık arz etmekte olup, bunların denetimi, takdir yetkisinin   eşit,   adil,   objektif  ve hizmet gereklerine uygun olarak kullanılıp kullanılmadığı, bu yetkinin  kullanımında  hukuka  aykırı  bir  durumun   bulunup   bulunmadığı  yönünden yapılmak durumundadır. Sicil üstünün astı hakkında sicil tanzim etmesi işleminin, tamamen üstün hareket alanı içinde kaldığını varsaymak mümkün değildir. Zira, Anayasa’nın 125/4 ncü madde ve fıkrasında, “takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemeyeceği” belirtilmiş, takdir hakkının denetlenmesi konusunda bir kısıtlama getirilmemiştir. Buna göre yargı yerince denetlenemeyecek olan husus hukuka uygun kullanıldığı tespit edilen takdir hakkı olmakla bu yetkinin kullanılma sürecindeki hukuka aykırılık halleri saptanmak suretiyle denetlenebilecektir. 
Sicil işlemlerindeki hukuka aykırılığın kendisini gösterdiği durum ise; uzun yıllar boyunca belirgin bir çoğunlukta çok yüksek sicil notları ve olumlu kanaatler ile takdir edilen personelin, genel   gidişata  ve uygulamaya istisna teşkil edecek biçimde ve göze çarpacak nitelikte, ayrıca birdenbire düşüşü açıklayan makul nedenler öne sürülmeksizin düşük sicil notları ile takdir edilmesi ve hakkında olumsuz kanaatler belirtilmiş olmasıdır. 
Yukarıda getirilen ölçütler ile dava konusu edilen sicil işlemleri değerlendirildiğinde; 2002 yılı sicil döneminde 24.7.2002 tarihinde görevden ayrılma sebebiyle 1 , 2  ve 3 ncü sicil üstlerince düzenlenen kanaat değişikliği sicil notlarının ve 1 nci sicil üstünce olumsuz  kanaatinin, davacının genel sicil eğilim ve safahatı ile uyarlı olmadığı, ani ve açık bir düşüş gösterdiği, takdir yetkisinin objektif kullanılma sınırlarını aştığı, davacı hakkında bu düşük seviyedeki sicil notlarını ve kanaatleri açıklayabilecek herhangi bir hukuki dayanağın bulunmadığı, takdir yetkisinin objektif kullanılmadığı ve hukuka aykırı olduğu sonucuna varılmıştır. 
  
Açıklanan nedenlerle,  
  
1. Hukuka aykırı olduğu sonucuna varılan, 24.07.2002 tarihinde 1, 2 ve 3 ncü sicil üstlerince verilen sicil notları ile 1 nci sicil üstünce belirtilen olumsuz kanaatin  İPTALİNE, 
  
(AYİM 1.D. 9.12.2003; E.2003/480, K.2003/1565) 

Emsal Karar 3

ÖZETİ: Yetkili sicil üstü tarafından en az üç ay birlikte çalışma şartı sağlanarak verilen ayrılış sicilinin, davacının  mevcut sicil safahatından  önemli ölçüde düşüş göstermesi, bu durumu izah eden bilgi ve belge bulunmaması ve 2 nci sicil üstü normal sicil notu ile de arasında büyük fark olması karşısında subjektif değerlendirmeye dayalı olduğu anlaşıldığından iptaline karar verilmiştir.  
  
Davacı, 25 Nisan 2003 tarihinde AYİM kayıtlarına geçen dava dilekçesinde özetle; çok başarılı bir meslek safahatı olduğunu, 1nci sicil amiri ile çok kısa bir süre çalıştığını, izinde olduğu dönemler de sayıldığında sicil tanzimi için geçerli sürenin dolmamış olduğunun görüleceğini, General olan 2nci ve 3ncü sicil Amirlerinden takdirler aldığını, 1nci sicil amiri tarafından hiç ikaz edilmemesine rağmen kendisine tebliğ edilen sicil belgesindeki notlardan sicilinin de düşük verilmiş olabileceğini tahmin ettiğini belirterek 2003 yılı 1nci sicil amiri ayrılış sicil notunun iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.  
Davanın esasına girilmeden önce, Başsavcılığın, gizli belgelerin davacı ve vekili tarafından  incelenememesinin Anayasaya  aykırı olduğuna ilişkin  iddiası karşısında 1602 sayılı Kanunun 52nci maddesinin 4ncü fıkrası hükmü ile ilgili kısa bir değerlendirme yapılmasında yarar görülmüştür.  
1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanununun 52nci maddesinin son fıkrasında; “Şu kadar ki, görevli daire veya kurul veya savcılar tarafından getirtilen veya idarece gönderilen gizli her türlü belge ve dosyalarla reddi hâkim istemi üzerine reddedilen hâkim tarafından bu hususta verilen cevap, taraf ve vekillerine incelettirilmez.” denilmektedir. Benzer bir düzenlemenin yer aldığı 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 20nci maddesindeki hüküm ise 10.6.1994 tarih ve 4001 sayılı Kanunla kaldırıldığından, halen idari yargı yönünden benzer bir kısıtlamanın mevcut olmadığı bilinmektedir. Bu bakımdan, ilk nazarda 1602 sayılı Kanunun 52nci maddesinin son fıkrasında yer alan bu hükmün, genel idari yargı ve askeri idari yargı bakımından bir eşitsizliğe yol açtığı, bunun ise Anayasaya aykırı düştüğü, özellikle hak arama özgürlüğü önünde bir engel teşkil ettiği ve mevcut düzenlemenin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kimi kararlarında belirtilen “Silahların eşitliği” ilkesiyle uyum içinde olmadığı söylenebilecektir. Ancak, böylesine bir yorum ve varılan hüküm, Anayasanın 157ncı maddesi dikkate alındığında bambaşka bir veçhede değerlendirilebilecektir. 
Gerçekten, Anayasanın “Askeri Yargı” başlıklı 145nci maddesinin son fıkrasında “Askeri Yargı Organlarının kuruluşu, işleyişi, askeri hâkimlerin özlük işleri...mahkemelerin bağımsızlığı, hâkimlik teminatı, askerlik hizmetinin gereklerine göre kanunla düzenlenir...” hükmü yer almaktadır. 1602 sayılı AYİM Kanunu da, gerek Anayasanın 157nci maddesi, gerek belirtilen 146ncı maddesinin amir düzenlemesi ışığında yürürlüğe konulmuştur. Diğer bir deyişle, anayasal bir “kriter-norm” olan “Askerlik hizmetinin gerekleri” askeri yargı organlarının (ki AYİM de bir yüksek askeri yargı organıdır) kuruluş ve işleyişinde dikkate alınması gerekli ve lüzumlu bir ölçü teşkil etmektedir. Milli Savunma kamu hizmetinin yürütülmesinden, bu meyanda Silahlı Kuvvetlerin bilfiil icra ettiği görevlerin bünyesinden kaynaklanan “gizlilik”, askerlik hizmetinin doğal bir gereğidir. Belirtilen milli savunma kamu hizmetinin yürütülmesi esnasında tesis edilen idari işlemlerin büyük çoğunluğu “gizlilik” 
esasına göre vücut bulur ve ancak “bilmesi gereken” prensibine göre, yetki verilen makam ve kişilerce içeriklerine muttali olunabilir.  
Ne var ki, mahkememizde dava konusu yapılan işlemlerde idarenin her bilgi ve belgeye gizlilik derecesi vermesi ve savunmanın kapalı biçimde yapılması halinde de, davacıların iddialarını ispat yolunda ciddi güçlükle karşılaşabilecekleri de bir gerçektir. Ancak, Mahkememizin istikrarlı uygulamasında, “askeri hizmetin gerekli ve lüzumlu kıldığı anlamda gizlilik” kriteri geliştirilmiş ve bu kriter kapsamına girmeyen bilgi ve belgelerin, üzerlerine hangi gizlilik derecesi basılırsa basılsın, içeriklerinin karar gerekçesinde işlenmesi yoluna gidilmektedir. Bu durumda da, ortada eşitsizliğe yol açıcı bir durumun  varlığından söz  edilemeyecektir. 
Eğer  savunma  ekinde gönderilen bilgi ve belgeler “askeri hizmetin gerekli ve lüzumlu kıldığı anlamda gizlilik” taşıyorsa, artık Anayasanın 146ncı maddesinin öngördüğü “kısıtlama” çerçevesi içinde kaldığı değerlendirilerek, bunlarla ilgili bir incelemeye izin verilmemekte, içerikleri konusunda da ancak varsa ifşasında mahzur olmayan kadarı gerekçede yer almakta veya hiç temas edilmeyerek genel hukuki değerlendirme yapılması yoluna gidilmektedir. Bu bakımdan, 1602 sayılı Kanunun 52nci maddesinin son fıkrasının  Anayasaya aykırı olduğu yolundaki iddiaları ciddi görülmemiş ve işin esasına geçilmiştir.  
Subay Sicil Yönetmeliğinin “Sicil üstlerinin görev ve sorumluluğu” başlıklı 5nci maddesinde, “Sicil üstleri emri altındakiler hakkında sicil düzenlerken; üstlük  ve   komutanlığın en  önemli  olan  özel  yetkilerinden  birini  kullanırlar. Sicil üstleri bu görevin önemini göz önünde tutarak, emri altındakiler hakkında sicil düzenlerken sicil belgelerindeki niteliklere tam bir tarafsızlık, adalet ve vicdani kanaatle not takdir etmelidirler. Aksi hal ehliyetli olmayanların, layık olmadıkları rütbe ve makamlara yükselmelerini, dolayısı ile Türk Silahlı Kuvvetlerinin yetenekten yoksun kişilerin elinde görevini yapamaz duruma düşmesi sonucunu doğurur...Sicil üstleri düzenledikleri sicillerdeki isabet derecesine göre kendileri hakkında da hüküm verileceğini gözden uzak tutmamalıdırlar.” denilmektedir.  
Bilindiği gibi, sicil işlemleri, idarenin diğer işlemlerine göre takdir yetkisinin yoğun olarak kullanıldığı bir işlem grubu olması nedeniyle farklılık arz etmekte olup, bunların denetimi, takdir yetkisinin eşit, adil, objektif ve hizmet gereklerine uygun olarak kullanılıp kullanılmadığı, bu yetkinin kullanımında hukuka aykırı bir durumun bulunup bulunmadığı yönünden yapılmak durumundadır. Sicil üstünün   astı   hakkında   sicil   tanzim   etmesi işleminin, tamamen üstün hareket alanı içinde kaldığını varsaymak mümkün değildir. Zira, Anayasa’nın 125/4ncü madde ve  fıkrasında, “takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemeyeceği” belirtilmiş, takdir hakkının denetlenmesi konusunda bir kısıtlama getirilmemiştir. Buna göre yargı yerince denetlenemeyecek olan husus hukuka uygun kullanıldığı tespit edilen takdir hakkı olmakla bu yetkinin kullanılma sürecindeki hukuka aykırılık halleri saptanmak suretiyle denetlenebilecektir. 
Sicil işlemlerindeki hukuka aykırılığın kendisini gösterdiği durum ise; uzun yıllar boyunca belirgin bir çoğunlukta çok yüksek sicil notları ve olumlu kanaatler ile takdir edilen personelin, genel safahata ve uygulamaya istisna teşkil edecek biçimde ve göze çarpacak nitelikte, ayrıca birdenbire düşüşü açıklayan makul nedenler öne sürülmeksizin düşük sicil notları ile takdir edilmesi ve hakkında olumsuz kanaatler belirtilmiş olmasıdır. 
Bütün bu açıklamalar ışığında dava konumuza döndüğümüzde, dava ve özlük dosyasındaki bilgi ve belgelerin incelenmesi neticesinde; davacının genel sicil eğiliminin “çok iyi” seviyelerde olduğu, 47 kez yazılı olarak takdir edildiği, 3 kez şerit rozet ve 2 kez de para ödülü ile taltif edildiği, 30 Temmuz 1985 ve 01 Aralık 2000 tarihlerinde disiplinsizliği nedeniyle yazılı olarak uyarıldığı, 27 Ekim 1998 tarihli “şiddetli tevbih” cezası ile cezalandırıldığı, 2nci Kor.K.lığı As.Mah.nin 06 Temmuz 1993 tarih ve 1993/407-240 E.K.sayılı Kararı ile “Memuriyet Görevini Kötüye Kullanmak” suçundan hakkında “Mahkumiyet” hükmü tesis edildiği anlaşılmaktadır. 
Davacının  1nci sicil üstünün 30 Ağustos 2002- 10 Şubat 2003 tarihleri arasında görev yaptığı, bu süre içerisinde izin kullanmış olmasının en az üç ay birlikte çalışma şartını etkilemediği, bu süre içerisinde görevinden sicil tanzim edilmesini etkileyecek şekilde ayrılmadığı ve 10 Şubat 2003 tarihli düzenlenen ayrılış sicilinin usule uygun olduğu görülmektedir. Davacının 1nci sicil üstünün ayrılış sicili tanzim ettiği dava konusu sicil dönemi olan 30 Ağustos 2002- 10 Şubat 2003 tarihleri arasındaki dönemde, davacıya 2nci sicil üstü tarafından 3 adet, 3ncü sicil amiri tarafından da 2 adet yazılı olarak takdir verildiği, hiçbir sicil üstü tarafından disiplin cezası verilmediği, uyarı ve ikazının da olmadığı anlaşılmıştır. Buna rağmen 1nci sicil üstü sicil notunun önemli ölçüde bir yıl öncesine göre düşürüldüğü ve hakkında olumsuz kanaatler yazıldığı görülmektedir. 1nci sicil üstü sicil notunun 2nci sicil üstü normal yıllık sicil notu ile arasında büyük fark olduğu gibi bu düşüşü izah edecek bir bilgi ve belge bulunmamaktadır. Ayrıca 2nci sicil üstünce belirtilen kanaat’de de “1nci sicil üstü sicil notunun sübjektif düzenlendiği, objektif düzenlenmediği” belirtilmiştir.  
Bu nedenlerle 1nci sicil üstü tarafından 10 Şubat 2003 tarihinde tanzim edilen sicil notunun objektif olmadığı vicdani kanaatine varılmıştır. 
Yine 2003 yılı sicil belgesi incelendiğinde; 1nci sicil üstünce “normal yıllık” ve “görevden ayrılma” sicili olarak iki ayrı sicil düzenlendiği işaretlenmişse de, yalnızca 1 kez sicil düzenlendiği görülmekte olup 1nci sicil üstünün 10 Şubat 2003 tarihinde ayrılmasını müteakip, vekaleten bu görevi yürüten 1nci sicil amirinin 10 Şubat 2003 tarihinde göreve başladığı “ en az üç ay birlikte çalışma” şartı sağlanamadığı için (02 Mayıs 2003 tarihi itibarıyla) sicil tanzim etmediği tespit edilmiştir. 
  
Yukarıda açıkça belirtilen nedenlerle, 2003 yılı 1nci sicil üstünce tanzim edilen 10 Şubat 2003 tarihli ayrılış sicili sicil notu ile olumsuz kanaatlerin İPTALİNE,  
  
(AYİM 1.D. 16.12.2003; E.2003/725, K.2003/1597) 

Emsal Karar 4

ÖZETİ: Üç kez takdirle taltif edildiği sicil döneminde, sicil alma eğiliminden bariz derecede düşük takdir edilen ayrılış sicili, hukuka aykırılıkla sakatlanmıştır. 
  
Davacı, 5.4.2002 tarihinde kayda geçen dilekçesinde özetle; üsteğmenliğe terfi ettiği yıl kıdem sıralamasında 2 nci sırada iken, yüzbaşılığa terfi ettiğinde 108 nci sıraya gerilediğini, 1990 yılı sicil döneminde birlikte görev yaptığı 1 nci sicil üstünün tayininin çıkması üzerine batarya zimmetini kendisinin almasının emredildiğini, devir teslim esnasında çıkan eksik malzemelerden ötürü sorunlar yaşandığını, bu nedenle 1 nci ve 2 nci sicil üstlerinin normal sicil döneminde  yüksek   sicil   vermelerine   karşın   kendisine   haksız   olarak   düşük ayrılış sicili verdiklerini belirterek, 1990 yılı 1 nci ve 2 nci sicil üstü ayrılış sicili sicil notları ile olumsuz kanaatlerin iptali istemiyle bu davayı açmıştır.  
Dava dosyası, davacıya ait Kuvvet Komutanlığı ve Kıt’a Özlük dosyaları ile sicil belge ve defterlerinin incelenmesi neticesinde; 30.8.1984 tarihinde Teğmen olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinde göreve başlayan davacının meslek safahatındaki sicil notlarının yüksek seviyede olduğu, 23 kez takdir ile taltif edildiği, herhangi bir ceza ve ikazının bulunmadığı, 1990 yılı sicil döneminde 15.6.1990 tarihinde 1 nci sicil üstü tarafından tanzim edilen ayrılış sicilindeki sicil notunun, önceki yıllar sicil notu ortalamalarının bariz derecede altında olduğu ve olumsuz kanaat belirtildiği, bu durumu izah edecek herhangi bir belgenin de bulunmadığı, 2 nci sicil üstünce ayrılış sicili düzenlenmediği, bu sicil döneminde 3 kez takdir ile taltif edildiği, AYİM’nin 27.11.2001 tarih ve E.2001/574 sayılı kararı ile 1997 yılı 2 nci sicil üstü sicil notu ile olumsuz kanaatlerin iptal edildiği, sözkonusu ayrılış sicili sicil notunun sicil safahatı ile uyumlu olmadığı görülmektedir.  
Yürürlükten kaldırılan Subay Sicil Yönetmeliğinin  “Sicil üstlerinin görev ve sorumluluğu” başlıklı 4 ncü maddesinde, “Sicil üstleri emri altındakiler hakkında sicil düzenlerken; üstlük ve komutanlığın en önemli özelliği olan özel yetkilerinden birini kullanır. Sicil üstleri bu görevin önemini gözönünde tutarak, emri altındakiler hakkında sicil düzenlerken sicil belgelerindeki niteliklere tam bir tarafsızlık, adalet ve vicdani kanaatle not takdir etmelidir...”  denilmektedir.  
Bilindiği üzere, askerlik müessesesinde her türlü yükselme, taltif, yurtiçi ve yurtdışı kurs, öğrenim ve görevlendirmelerde personelin sicilleri büyük önem arz etmektedir.  Bu nedenle sicil üstleri üstlük ve komutanlığın en önemli özel yetkilerinden olan sicil verme yetkisini kullanırken mutlaka objektif olmak durumundadırlar. Ayrıca her ne kadar sicil işlemlerinin idarenin diğer işlemlerine göre takdir yetkisinin daha yoğun  olarak  kullanıldığı işlemler grubunda olması ve T.C.Anayasasının 125/4 ve 1602 sayılı Kanunun 21/2 nci maddelerinde belirtildiği üzere, takdir yetkisini ortadan kaldıracak biçimde yargı kararı verilemeyeceği gözönünde tutulsa da, burada denetlenemeyecek olan husus hukuka uygun kullanıldığı tespit edilen takdir hakkı olup, bu hakkın hukuka aykırı ve yanlış kullanıldığının anlaşılması halinde, idarenin sicil tanzimi konusundaki takdir yetkisi de denetlenebilecektir.  
Sicil işlemlerindeki hukuka aykırılığın kendisini gösterdiği durum ise; uzun yıllar boyunca belirgin bir çoğunlukta çok yüksek sicil notları ve olumlu kanaatler ile takdir edilen personelin, genel gidişata ve uygulamaya istisna teşkil edecek biçimde ve göze çarpacak 
nitelikte, ayrıca birden bire düşüşü açıklayan makul nedenler öne sürülmeksizin düşük sicil notları ile takdir edilmesi ve hakkında olumsuz kanaatlerin belirtilmiş olmasıdır.  
Bu   açıklamalar   ışığında   dava konusu işlem değerlendirildiğinde; davacının 1990 yılı sicil döneminde 15.6.1990 tarihinde 1 nci sicil üstü tarafından düzenlenen ayrılış sicilindeki sicil notunun, önceki yıllar sicil notu ortalamalarından bariz derecede düşük olduğu, bu durumun herhangi bir belge ile izah edilemediği, aksine bu sicil döneminde 3 kez takdir ile taltif edildiği, sicil safahatı ile uyumlu olmadığı, söz konusu sicil notu ve olumsuz kanaatin sübjektif nitelikli olduğu, bu nedenlerle 1990 yılı 1 nci sicil üstü ayrılış sicili sicil notu ve olumsuz kanaatin Subay Sicil Yönetmeliği hükümlerine uygun olarak düzenlenmediği ve bu itibarla hukuki olmadığı kanaat ve sonucuna varılmıştır. 
Açıklanan nedenlerle; 
1. 1990 yılı sicil döneminde 15.6.1990 tarihinde 1 nci sicil üstü tarafından düzenlenen ayrılış sicilindeki sicil notu ve olumsuz kanaatin İPTALİNE, 
2. 1990 yılı sicil döneminde 2 nci sicil üstü tarafından ayrılış sicili sicil notu ve kanaat takdir edilmediğinden, bu konudaki isteme ilişkin olarak BİR KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, 
(AYİM 1.D., 15.10.2002 E.2002/761, K.2002/1385) 

Emsal Karar 5

ÖZETİ: Subay Sicil Yönetmeliği’nin Ek-8 inci maddesi uyarınca, Komisyonca verilen “kanaatin herhangi bir göreve seçilme ve yükselme işleminde dikkate alınmayacağı” şeklindeki idari karar bir iptal kararının sonuçlarını doğuramayacağından; davacıya sübjektif olarak verildiği saptanan ayrılış sicili ile belirtilen olumsuz kanaatlerin iptali gerekir. 
Davacı 12.06.1998 tarihinde  kayda  geçen  dava  dilekçesinde  özetle;  1988    yılından  itibaren  yayınlanan  K.K .K.’lığı  sicil  kıdem  sıra  kitaplarının   incelenmesinden kıdem  sırasındaki  yerinin  beklenilenden  geride  olduğunu  ve   bununda   sicil  notu  ortala masının  düşük olmasından  kaynaklandığını  saptadığını,   söz  konusu  düşük  sicil  notu  ortalamasının,  198 7  yılı  Eylül - Ekim  ayında düzenlenen   sicilden  kaynaklandığını anladığını,  T.S.K.’lerine  katıldığı   günden  itibaren  geleceğini   askerlik  mesleği  içinde  gö ren  bir  subay  olarak,  her  zaman   emsalleri  arasında  en  iyisi   olabilmek,  bunu  sağlamay a   çalışırken,  çalışkan  ve  bilgili  olma  yanında,  üst  ve  amirlerine  doğruluk  ve  muhabbet le  itaat  etme  gayreti  içinde  olduğunu,  bu  gayretinin  bir  göstergesi  olarak da,  Harp Okulu  ve  Piyade  Okulunu  3 ncü  olarak  bitirmesi  ve  söz   konusu  sicilin verildiği  dönemde  A.B.D.’ne  yurtdışı  göreve  seçilmesinin   ve  akabinde de  ilk  hakkında  Akademi  sınavlarını   kazanıp,  son olarakta   Silahlı  Kuvvetler  Akademisini  2 nci olarak bitirmesinin   gösterilebileceğini,   ayrıca  iki  kez yurtdışı  uzun  süreli  kursa,  iki  defa  yurtdışı  geçici  göreve  ve son olarak  da  Nato  Kh’da, yurtdışı  daimi  göreve  seçilmiş  olmasının mesleğinde  ne  kadar  iddialı  olduğunun  ve  üstlerinin takdirine   maruz  kalmış  olmasının  önemli  bir   gösterge  olduğunu,  1987  yılında  Bolu  K omando  Tugayından  Hakkari  Dağ  ve  Komando   Tugayı 1 nci  Tb. 3 ncü Bl.K.lığına  tayin  olduğunu,  bölüğünün  Şemdinli’nin  en  güneyinde  77  Km’lik   Irak  sınır ı olan  Derecik  üçgeninden  sorumlu   bulunduğunu,  Haziran  ayı  içinde   birliğine  katıldığını   bu  arada   henüz    Tabur  K.’nının   gelmediğini   ve  Tb.K’nının   Temmuz  ayında  göreve  katıldığını, o yıl  verilen  bir  emirle   eski  ve  yeni  Tb.K.larının  iki  ay   birlikte  çalışmasının    istenildiği ni,  eski  tabur  K.nının   muhtemelen  Eylül  veya  Ekim   ayı  içinde  taburdan  ayrıldığını    Tb.K.ları  ile  sürekli  bir  teması  olmamakla  birlikte eski  ve yeni   Tb.K.  arasında  bir  geçimsizlik olduğunu   duyduklarını  ve  doğal  olarak  emirleri  aldıkları yeni  Tb.K.’nı  ile  daha  yakın  temasta  bulunduklarını,  ancak  eski  Tb.K.’nı ile  bir  sürtüşmesi  ve  saygısızlığı   olmadığını,  zaten çok  ender  bir  araya    gelebildiklerini,   sonradan   öğrendiğine  göre  eski  Tb.K.nının  Eylül  veya  Ekim  ayında  Yüksekovaya  dönerek   taburu  terkettiği  safhada  ayrı  ayrı  operasyon  bölgelerinde   olmalarından  dolayı elinde  olmayan   nedenlerden    kendisine  olan  ilgi   eksikliğinden  duyduğunu   sandığı  bir  sebeple  Bl.K.larına  düşük sicil  notu  ve  menfi  kanaati  içeren  sicil  düzenlendiğini  öğrendiğini,  yeni  Tb.K.nınında   kendilerine   sicil  vermeden  kısa  bir  süre  sonra  sağlık  nedeniyle   emekli  olduğunu,  asker lik    terbiyesi    gereği  bunu  hiçbir  zaman   gündeme   getirmek  istemediğini,  ancak  üzerin de  çalışılan  bir  sicil  yönetmeliği  gereği 
üsteğmenlikte  alınan  bu  sicilinde  geleceği  üzerinde  etki   yapacağını  anladığını  böylece  1987  yılında  1 nci  sicil  üstünce  verilen   sicil  ile  olumsuz   kanaatin  iptaline  karar  verilmesini    dava  ve  talep  etmiştir. 
Her  ne kadar  davacı  1987   yılı  1 nci  sicil  üstünce  verilen  sicilin  iptali  isteminde  bulunmuş  ise de,   iptal istemine  konu  edilen   sicil  7 Aralık  1987   tarihi  itibariyle   Yb...................  tarafından   düzenlenmiş  sicil  olup,   30.08.1 987   ile  30.08.1988 yılları  arasında  düzenlenen   siciller  1997   yılı   içerisinde  düzenlenmiş  sicil  bile  olsa  198 8 yılına  ait  olduğundan davanın  konusunu  1988  yılı  1 nci  sicil  üstü  ayrılış  sicil  notu  ve  olumsuz  kanaatin iptali  istemi  olarak nitelendirmek  gerekmektedir.      
Özlük  ve  sicil  belgelerinde   yapılan incelemede;   1982  yılında   teğmen  nasbedilen  davacının,   bu  yıldan  itibaren  takdir  olun an sicil  notu  ortalamalarının   1983   yılında  pekiyi  civarında,   1984  yılında  gene  pekiyi   civ arında , 1986  yılında   aynı  şekilde  pekiyi  civarında  olduğu,  davacının  01.10.1986  tarihinde  birli ğinden  lisan  kursuna  katılmak  için  ayrılmış   olması  nedeniyle  sicil  süresi  içerisinde   üç aylık  görev yapma   koşulu   gerçekleşmediğinden  1987  yılında  davacı  hakkında   sicil  düzenlenemedi ği,  davacının  28.05.1987   tarihinde  lisan  kursunu  bitirip   10 günlük   iznini  takiben  Hakkari   Dağ  ve  Komd.  Tug. 2.Tb. 3.Bl.K.lığı  görevine  katıldığı,  06.12.1986  tarihinden  itibaren  1.Tb.K.nı  olan 1 nci  sicil  amirinin   07.12.1987  tarihinde   ayrılış  sicili  düzenlediği  ayrılış  sicilinde  1 nci  sicil  amiri  notunun  iyi  olarak  takdir  edilip,  davacı  hakkında  olumsuz  kanaatler  yazı ldığı daha  sonra söz konusu   not  ve  kanaatlerin  02.05.1988   tarihinde  davacı  hakkında  düzenlenen   ve “ayrılış  sicili”   olarak  nitelendirilen   sicil  belgesine  aynı  şekilde  yeni  tabur   komutanı  ta rafından  aktarıldığı  “aslı  gibidir”   ibaresi  yazılıp   imzalandığı,  bu  sicil  belgesinin  2 nci  sicil  amiri   tarafından  ilgili   hanelerinin  doldurulup   davacıya  pekiyi  civarında   not  t akdir  edilip  olumlu  kanaat  yazıldığı,    3 ncü  sicil  amirince  herhangi  bir  not  ve  kanaat  yazılmaksızın     sicil  belgesinin  ilgili   böl ümünün   imza  edildiği,  davacının  1989  yılı  ve  sonraki  yıllara  ait  sicil  notu   ortalamalar ının  genellikle  pekiyi   üzerinde  olduğu,  çoğunluğunun   tam  not  civarında  bulunduğu  da vacının  hiçbir  cezasının  ve   ikazının  bulunmadığı,  amirlerince  takdirlerle   taltif  edilmiş  olduğu,  27.12.1995  tarihli   K.K.K.’lığı  Per.Bşk.lığınca  oluşturulan  komisyonun  yaptığı  d eğerlendirme   sonucunda  davacı  hakkındaki  dava  konusu  menfi  kanaatlerin  Subay Sicil  Yönetmeliğinin   Ek- 8 nci  maddesi  gereğince    söz   konusu  menfi  kanaatin  atama,  herhangi   bir  göreve  seçim  ve   yükselme işlemlerinde  dikkate   alınmayacağına  dair  karar  verilmiş  olduğu   tespit    edilmiş  bulunm aktadır.   
Öncelikle  davalı  idare,  1988  yılında   1 nci  sicil  üstünce  düzenlenen   ayrılış    sicilinin  iptaline  ilişkin  davanın  10 yıl  geçtikten  sonra  açılması   nedeniyle   öncelikle  süre  yönünden  reddedilmesi  gerektiğini ileri  sürmüş  ise de;  1602  Sayılı  Kanunun  40 ncı  maddesinde  Askeri  Yüksek  İdare  Mahkemesinde  dava  açma   süresi  her  çeşit  işleml erde  yazılı   bildirim   tarihinden  itibaren  altmış  gün  olarak  belirlenmiştir. Bilindiği  gibi  ilgili  mevzuat  hükümlerince  TSK.’de   görevli  subaylar  hakkında     sicil    üstlerince   düzenlenen   sicil  belgeleri  gizli  olup,   takdir  edilen  notların  ilgililerine  tebliği  mümkün  değildir. Bu  durumda  da,  yukarıda  belirtilen   dava açma  süresinin,  sicil  işlemine   konu  olan  personelin  durumu  öğrendiği  bir  tarihten  itiba ren  başlayacağı  AYİM.’nin   istikrar   bulmuş  kararlarındandır.  Bu  nedenle  davacının    sic ilinin   düşük  olduğunu   dava  açmadan  önce belirttiği  bir  tarihte    öğrendiğini   kabul  etmek  gerektiğinden,  davalı  idarenin  süre  konus undaki  itirazına  itibar  olunmamıştır.  
Sicil  işlemleri   idarenin  diğer  işlemlerine   nazaran  takdir  yetkisini   yoğun  olarak  kulland ığı  bir işlem  grubu   olması  nedeniyle   bunların  denetimi  takdir  yetkisinin  eşit, adil,  objektif  ve  hizmet  gereklerine  uygun  olarak  kullanılıp  kullanılmadığı,  yani   takdir  yetkisinin  kullanımında  hukuka   aykırı  bir  durumun  bulunup  bulunmadığı  yönünden   ya pılmak  durumundadır.  Bu  hususu  ortaya  çıkaran  durumların  başında da  iptali  istenen  sicillerin   diğer  yıllar  sicillerine    oranla   izahı  kabil  olmayacak  derece de   düşük  olması  ya da  davacı  tarafından  yetki  saptırması    hususunun   kanıtlanması   gerekmektedir. 
Böylece  bu  açıklamalardan   sonra  dava konusunu   değerlendirdiğimizde; davacının iptalini  istediği  1988  yılı 1 nci  sicil  amiri   ayrılış  sicil  notunun  daha  önceki  sicil  notlarından   yaklaşık  20  puana  y akın  düşük  olarak  takdir  edilmiş  olması,  sicil  notunun   bu  derecede  düşürülmesini  açıkl ayacak  herhangi  bir  ikaz  yazısı    ve  cezanın   mevcut  olmaması  karşısında   söz  konusu    sicil  notunun  sübjektif  verildiği  kanaatine    varılmış   bulunmaktadır.  
Ayrıca  Subay  Sicil  Yönetmeliğinin,  sicil  belgelerinin  amacı  başlıklı   19 ncu   maddesinde  “Sicil  belgeleri,  personelin  yeteneklerini,  görevdeki  başarı   derecelerini  saptamaya   ve  dolayısıyla    her  işi  yeterli  olana   verebilmeye;   yüksek  seviyedeki  işleri  yapacak  yetenekte  olanları    meydana   çıkarmaya    ve  bu  suretle  Silahlı  Kuvvetlerin   ko muta  zincirini  düzenlemeye  yarar”   hükmü  yer  almıştır.   Davacı  hakkında  1988  yılındak i  1 nci  sicil  amirince    ayrılış  siciline   yazılan  olumsuz  kanaatin   KKK.’lığı   Per.Bşk.lığınca   Subay  Sicil Yönetmeliğinin  Ek- 8 nci  maddesi  uyarınca  oluşturulan  komisyon  kararıyla   atama, herhangi   bir  göreve  seçim  ve  yükselme  işlemlerinde  dikkate  alınmayacağı  belirtilmiştir.  Bu  durumda   davacı  hakkındaki  dava  konusu  olumsuz  kanaatin  komisyon  kararından   sonra  davacının  atanmasında,   herhangi  bir  göreve  seçilmesinde,    yükselmesinde  etkili  o lamayacaktır.  
Komisyon kararının  mefhumu  muhalifinden,  Ek- 8 nci  madde  uyarınca,  sicil  defteri  ve  sicil  belgesinden   silinmeyen  bu  olumsuz   kanaatin atama,  herhangi  bir  göreve  seçilme  ve  yükselme  işlemlerinde    dikkate   alınmayacağı,  a ncak  bunların  dışında  herhangi  bir  değerlendirme   yapılırken    dikkate  alınacağı  konusun da  kuşku  bulunmamaktadır. 
O halde  EK - 8 nci  madde  uyarınca  Komisyon kararıyla  davacı  hakkında  1988   yılı  ayrılış   sicili  ile  ilgili  yapılan    uygulamanın,  iptal  kararı   sonuçlarını    içermediği   çok açık  bir  biçimde  ortadadır.   Hal  böyle  olduğuna  göre,   davacı  tarafından  olumsuz   kana atin  iptaline   ilişkin   dava  kısmının  konusu  kalmadığından   bahisle  davanın   bu  kısmının  esası  hakkında   bir  karar  verilmesine   yer  olmadığına   demek  mümkün  değildir.  
Davacı  hakkında  07.12.1987  tarihinde  1 nci sicil  üstü  tarafından  düzenlenen  sicil de  yer  alan  olumsuz  kanaate  benzer  bir  kanaate   davacının  diğer  sicillerinde   rastlamak   mümkün  olmadığı  gibi   aksine   kanaat  düzenlenen  yıllarda  olumlu  kanaatlere   yer  veril diği  ve  ikinci  sicil  üstünce de   07.12.1987  tarihinde    düzenlenen  sicilde    yer  alan   olumsuz  kanaatte  belirtilen   dav ranışlara  davacıda  rastlanmadığının   açıkça  belirtilmesi   ve  yukarıda  da  açıklandığı  üzer e  davacının  iptale  konu  sicili    dışında  tüm  sicillerinin  pekiyi   seviyesinde   olması   karşı sında   davaya  konu   olumsuz  kanaatinde   objektif  esaslardan   uzaklaşılarak  verildiği   ko nusunda    kanaat  oluşmuş  bulunmaktadır. 
Netice olarak  yukarıda   ayrıntılı   olarak  açıklandığı  üzere 1988   yılına  ait  olmak   ve  07.12.1987  tarihinde  birinci  sicil   üstü  tarafından   doldurulan   sicil  notu   ile  olumsuz   kanaatin  İPTALİNE 
(AYİM.1D. 1.12.1998; E. 1998/546, K. 1998/989) 

Avukata Sor!


Diğer Başlıklar

Yetersizlik Nedeniyle Ayırma

Emsal Karar 12001 yılı sicil döneminde yetersiz düzeyde sicil notu ile

11-10-2019

Memuriyete İlk Atamada İkamet Mahallinden Görev Mahalline Kadar Ödenecek Harcırah

Emsal Karar 1Uzman erbaş statüsüne giren davacıya ikamet mahallinden atandığı görev

13-10-2019

Başarısızlık Nedeniyle Okuldan Çıkarılma

Emsal Karar 1İdare tarafından takip ve kontrolü yapılan davacının intihara meyletme,

12-10-2019