Kara Harp Okuluna Alınmama
Emsal Karar 1Davacının askeri okula girerken ÖSU’dan ayrılması halinde Kara Harp
12-10-2019Emsal Karar 1
ÖZETİ: Davacının iptali isteği 2 nci sicil üstü işleminin yanı sıra talep etmediği ancak hukuka aykırılığı saptanan aynı yıl 1 ve 3 ncü sicil üstü sicil işlemlerinin de iptali yoluna gidilmiştir.
Davacı 13 Haziran 2005 tarihinde AYİM kaydına geçen dava dilekçesinde özetle; çok başarılı bir meslek safahatı olduğunu, ancak Kara Harp Akademisi ve OBİ Subayı seçme sınavlarına giriş müracaatlarının kabul edilmediğini, bunun yanı sıra yabancı dil sınavlarından çok yüksek puan almasına karşın yurtdışı görevlere seçilmediğini, bu durumun 1993 ve 1994 yılı sicil dönemlerinde birlikte görev yaptığı 2 nci sicil üstlerinin rahatsızlığı nedeniyle boyun ameliyatı olmak zorunda kalmasını görevden kaçma olarak değerlendirmeleri nedeniyle, 1996 yılındaki 2 nci sicil üstünün Taburda kendisi dışında cereyan eden bazı olumsuzluklar ve Dicle Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği Bölümünde okuyor olmasını olumsuz karşılaması nedeniyle, 1998 ve 2002 yılı sicil dönemlerinde birlikte görev yaptığı 2 nci sicil üstlerinin ise 1nci sicil üstleri ile yaşadıkları olumsuzlukları kendisine de yansıtmaları nedeniyle kendisine haksız düşük sicil vermelerinden kaynaklandığını öne sürerek; 1993, 1994, 1996, 1998 ve 2002 yılları 2nci sicil üstü sicil notları ve olumsuz kanaatlerinin iptalini talep etmiştir.
Dava dosyası, özlük dosyaları ile sicil belge ve defterlerinin incelenmesi neticesinde; 1989 yılında teğmen nasbedilen davacının 1990 yılından itibaren sicil almaya başladığı, genel olarak ortalamaları değişken (mükemmel, çok iyi, iyi ve yeterli) seviyede olan bir sicil safahatı sergilediği, dava konusu 1993 sicil döneminde; 2 nci sicil üstünce “iyi” seviyesinde not takdir edildiği, olumsuz kanat belirtilmediği, anılan dönemde 3 kez yazılı olarak takdir edilen davacının cezasının bulunmadığı, 1994 sicil döneminde; 2 nci sicil üstünce “iyi” seviyesinde not takdir edildiği ve olumsuz kanaat belirtildiği, bu dönemde takdir, taltif ve tecziye edilmediği, 1996 sicil döneminde; 2 nci sicil üstünce “iyi” seviyesinde not takdir edildiği, olumsuz kanaat belirtilmediği, bu dönemde de tecziye yada taltif edilmediği, 1998 sicil döneminde; 2 nci sicil üstünce “üst sınıra yakın iyi” seviyesinde not takdir edildiği ve olumsuz kanaat belirtildiği, bu dönemde iki kez yazılı olarak takdir edilen davacının, bir kez de şiddetli tevbih disiplin cezası ile tecziye edildiği, 2002 sicil döneminde; 2 nci sicil üstünce yalnız nitelikler işaretlenmek suretiyle değerlendirme yapıldığı, ilave kanaat belirtilmediği, yapılan işaretlemelerin nota tahvil edilmesi sonucunda ortaya çıkan sicil puanlarının “tam nota yakın çok iyi” seviyesinde olduğu, niteliklere ilişkin alt kıstaslara menfi kanaat kabul edilen işaretleme yapılmadığı, anılan dönemde 1 kez yazılı olarak takdir ve 3 kez disiplin cezası ile tecziye edildiği görülmektedir.
1993, 1994, 1996 ve 1998 yılı sicil işlemlerinin tesis edildiği tarihte yürürlükte olan 1972 tarihli Mülga Subay Sicil Yönetmeliğinin “Sicil üstlerinin görev ve sorumluluğu” başlıklı 4 ncü maddesinde; “Sicil üstleri emri altındakiler hakkında sicil düzenlerken; üstlük ve komutanlığın en önemli olan özel yetkilerinden birini kullanırlar. Sicil üstleri; bu görevin önemini göz önünde tutarak, emri altındakiler hakkında sicil düzenlerken sicil belgelerindeki niteliklere tam bir tarafsızlık, adalet ve vicdani kanaatle not takdir etmelidirler. Aksi hal ehliyetli olmayanların, layık olmadıkları rütbe ve makamlara yükselmelerini, dolayısıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinin
yetenekten yoksun kişilerin elinde görevini yapamaz duruma düşmesi sonucunu doğurur… denilmektedir. Keza 2002 yılı sicil işlemlerinin tesis edildiği tarihte ve halen yürürlükte bulunan 1998 tarihli Subay Sicil Yönetmeliğinin “ Sicil üstlerinin görev ve sorumluluğu” başlıklı 5 nci maddesi de benzer hükmü içermektedir.
Bilindiği üzere, özünde değerlendirme unsurunu barındırdığı ve bir değerlendirme sürecinin sonunda ortaya çıktığı için, sicil işlemleri, idarenin diğer işlemlerine nazaran takdir yetkisini yoğun olarak kullandığı işlem grubu içerisinde yer alır. Bu bağlamda sicil işlemlerinin denetimi, takdir yetkisinin eşit, adil, objektif ve hizmet gereklerine uygun olarak kullanılıp kullanılmadığı, bu yetkinin kullanımında hukuka aykırı bir durumun bulunup bulunmadığı yönünden yapılmak durumundadır. Sicil üstünün, ast’ı hakkında sicil düzenlemesi işleminin, tamamen üst’ün hareket alanı içinde kaldığını varsaymak da mümkün değildir. Zira Anayasanın 125 nci maddesinin 4 ncü fıkrasında “takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemeyeceği” belirtilmiş, takdir yetkisinin denetlenmesi konusunda bir kısıtlama getirilmemiştir. Buna göre; yargı yerince denetlenemeyecek olan, hukuka uygun kullanıldığı tespit edilen takdir yetkisi olup, bu yetkinin kullanılma sürecindeki hukuka aykırılık halleri ise denetlenebilecektir.
Sicil işlemlerinde, takdir yetkisinin kullanılma sürecindeki hukuka aykırılık ise; uzun yıllar, belirgin bir çoğunlukla çok yüksek sicil notları ve olumlu kanaatler ile takdir edilmiş personele, genel safahatına ve uygulamaya istisna teşkil edecek ve göze çarpacak nitelikte (birden bire düşüşü izah eden makul ve kabul edilebilir nedenler öne sürülmeksizin) çok düşük sicil notları takdir edilmesi ve hakkında olumsuz kanaatler belirtilmesi durumunda ortaya çıkmaktadır.
Yukarıda belirtilen ölçütler doğrultusunda dava konusu sicil işlemleri değerlendirildiğinde;
1993, 1996, 1998 ve 2002 yılı 2 nci sicil üstü sicil işlemlerine ilişkin olarak; Anılan yıllarda davacı hakkında takdir edilen sicil notlarının davacının sicil eğilimine uygun olduğu, diğer bir deyişle sicil safahatında benzer notların bulunduğu, bu anlamda ani ve açık bir düşüşten söz edilemeyeceği, sicil üstlerinin subjektif değerlendirmede bulundukları yönünde kesin kanıt da bulunmadığı gözetilerek anılan dönemlerde 2 nci sicil üstlerinin not yönünden takdir yetkilerini objektif kriterleri gözeterek kullandıkları değerlendirilmiştir. Ancak 1998 yılında 2 nci sicil üstünün belirttiği olumsuz kanaat yönünden aynı kanıya varmak mümkün değildir. Zira bu kanaati makul kılan herhangi bir belge mevcut olmadığı gibi 1998 sicil döneminde aldığı dört adet takdirname söz konusu olumsuz kanaatin subjektif ölçütlerle takdir edildiğini göstermektedir. Bu bakımdan1998 yılında 2 nci sicil üstünün belirttiği olumsuz kanaatinin iptalinin gerektiği sonucuna gidilmiştir.
1994 yılı sicil işlemlerine ilişkin olarak; anılan yılda 2 nci sicil üstünün belirttiği olumsuz kanaatin bir kısmı somut gözleme dayanmakla birlikte, varılan sonuç bakımından haklı olmadığı değerlendirilmiştir. Şöyle ki, davacı, sağlık sorunları nedeniyle 1993 yılından itibaren GATA Komutanlığında tedaviye başlamış, sırasıyla 15.01.1993 tarihinde “Komando olamaz” kararı, 17.06.1993 tarihinde 1,5 ay hava değişimi, 16.09.1993 tarihinde 1,5 ay hava değişimi, 23.11.1993 tarihinde 1,5 ay hava değişimi, 11.01.1994 tarihinde 1,5 ay hava değişimi ve en son 22.02.1994
tarihinde de 1,5 ay hava değişimi almıştır. Dolayısıyla davacının hastalığı anılan raporlarla kanıtlanmıştır. Kaldı ki bu rahatsızlığı nedeniyle ameliyat da geçirmiştir. Bu aşamadan sonra davacının görevden kaçmak için rahatsızlığını öne sürdüğünü iddia etmek mümkün görülmemek gerekir. Kanaat yönünden subjektif bir değerlendirmede bulunulduğu nazara alındığında not bakımından da aynı sonuca varmak kaçınılmazdır. Öte yandan bu dönemde davacının 1 ve 3 ncü sicil üstlerinin de aynı yönde olumsuz kanat belirttikleri ve not takdir ederken de bu değerlendirmeyi ön planda tuttukları anlaşılmaktadır.
Davacı her ne kadar salt 2 nci sicil üstü sicil işleminin iptalini talep etmiş ise de aşağıda belirtilen nedenlerle 1 ve 3 ncü sicil üstü sicil işlemlerinin de iptaline karar vermek gerekmiştir.
Bilindiği üzere sicil işlemi, sicil alan personelin bir sicil dönemindeki performansının sicil üstleri tarafından değerlendirilip not ve olumlu yada olumsuz ilave kanaat olarak somutlaştırılmasının ifadesidir. Sicil üstlerinin her biri diğerinden bağımsız olarak sicil alan personeli tam bir tarafsızlık, adalet ve vicdani kanaatle değerlendirmekten sorumludur. Bu açıdan bakıldığında her bir sicil üstünün tesis ettiği işlem diğerinden bağımsız olup, tek başına hukuki etkiye sahiptir. Diğer bir deyişle sicil yazan birden fazla sicil üstünün iradelerinin birleşmesi söz konusu değildir. Dolayısıyla her bir sicil üstünün tesis ettiği sicil işlemi diğerlerinden bağımsız olarak dava edilebilir. Nitekim bu husus Mahkememizce istikrarlı bir şekilde uygulanmaktadır. Bunun bir sonucu olarak sicil üstlerinden birinin tesis ettiği sicil işlemi hukuka aykırı bulunup yargı yerince iptal edildiğinde yada idare tarafından geçersiz kabul edildiğinde, bu sakatlık diğer sicil üstlerinin tesis ettiği işlemi geçersiz (hukuka aykırı) kılmamaktadır. Diğer sicil üstlerinin değerlendirmeleri (hukuka aykırı değil ise) geçerliğini korumaktadır. Öte yandan, Subay/Astsubay Sicil Yönetmeliğine göre, personelin sicil notu, her bir sicil üstünün o yıla ait değerlendirmesinin not olarak ortalamasıdır. Bu bağlamda, kişinin her hangi bir yıla ilişkin sicil notundan sicil üstlerinin o yıla ilişkin değerlendirmelerinin ortalaması anlaşılmaktadır. Ancak bu husus sicil üstlerinin iradelerinin birleşerek ortaya bir sonuç işlem çıktığını göstermemektedir. Söz konusu olan sicil üstlerinin bir birinden bağımsız olarak gerçekleşen iradelerinin not olarak karşılıklarının aritmetik ortalamalarının alınmasıdır. Nitekim ilave kanaatler açısından böyle bir yol izlemek mümkün olmadığından her bir sicil üstünün takdir ettiği ilave kanat bireysel olarak varlığını sürdürmektedir. Ancak siciller personele hukuki engel nedeniyle tebliğ edilemediğinden, kişiler çoğu kez kıdem sıralamasında gerilediklerinde veya o yıl kademe ilerlemesi yapamadıklarında yada yüksek lisans kıdemi alamadıklarında sicil notlarının veya sicil ortalamalarının düşük gerçekleştiklerini fark edip, haklarında tesis edilen sicil işlemlerinin iptalini talep etmektedirler. Ne var ki hangi sicil üstünün değerlendirmesinin düşük hangisinin yüksek olduğunu bilmediklerinden, kimi zaman davanın somutunda olduğu gibi düşük sicil verdiğini tahmin ettikleri salt 1 nci veya 2 nci yada 3 ncü sicil üstünün işleminin iptalini talep etmektedirler. İptal talebi bir yıla ilişkin sıralı sicil üstlerinin değerlendirmelerine ilişkin olmayıp, salt bir sicil üstünün işlemine ilişkin olsa da, uygulamada, iptale konu sicil üstünün değerlendirmesinin objektif ölçütlere dayanıp dayanmadığı konusunda hukuki değerlendirme yapılırken zorunlu olarak aynı yıl diğer sicil üstlerinin verdiği notlar yada kanaatler de irdelenmektedir. Hukuksal düzlemde yapılan bu incelemede iptal davasına konu sicil üstünün işlemi subjektif olması nedeniyle hukuka aykırı bulunduğunda, gerek sicil işleminin tebliğ edilmez niteliği gerekse sicil notu olarak sıralı sicil üstlerinin notlarının
aritmetik ortalamasının diğer işlemlere esas teşkil etmesi nedeniyle, hukuka aykırı olduğu zorunlu olarak saptanan diğer sicil üstü sicil işlemlerinin de iptali gerekmektedir. Dairemiz bu uygulamayı sürdürerek, davacının dava konusu yaptığı 1994 yılı 2 nci sicil üstü sicil işleminin iptali ile yetinmemiş, 2 nci sicil üstününki ile aynı nedenlerle hukuka aykırı olduğunu saptadığı 1994 yılı 1 ve 3 ncü sicil üstü sicil işlemlerinin iptali yoluna gitmiştir.
Davalı idare, davanın red kararı ile sonuçlanması halinde idare lehine vekalet ücreti talebinde bulunmuş ise de; idari davalarda, davalı idarenin Baş Hukuk Müşavirliği ve Davalar Dairesi Başkanlığı kadrosunda istihdam edilen memurları Devlet Memurları Kanununun 36 ncı maddesine göre Avukatlık hizmetleri sınıfından olsalar dahi, idareyi, mahkemelerde Avukat sıfatıyla temsil edemeyecekleri, dolayısıyla davalı idare lehine dava sonuçlansa dahi idare lehine avukatlık ücretine hükmedilmesinin mümkün olmadığı, bunun için açık bir yasal düzenleme gerektiği değerlendirilerek, davanın redle sonuçlanan kısmı için davalı idare lehine vekalet ücretine hükmedilemeyeceği sonucuna gidilmiştir.
Açıklanan nedenlerle;
1.Yasal dayanaktan yoksun bulunan 1993, 1996, 1998 ve 2002 yılı 2 nci sicil üstü sicil notlarının iptali istemlerinin REDDİNE,
2.1994 yılı 1, 2 ve 3 ncü sicil üstü sicil işlemlerinin İPTALİNE,
3.1998 yılı 2 nci sicil üstü olumsuz kanaatinin İPTALİNE
(AYİM 1.D. 13.10.2005; E. 2005/760 K. 2005/1268)
Emsal Karar 2
ÖZETİ: Davacının iptalini talep ettiği ve subjektif olarak verilen 1nci sicil üstü sicilinin dışında 3ncü sicil üstünce de aynı şekilde sicil tanzim edildiği anlaşıldığından kamu düzeni açısından ve yerleşik uygulama doğrultusunda iptali talep edilmeyen bu sicilinde iptali gerekmektedir.
Davacı, 21.01.2003 tarihinde AYİM kayıtlarına geçen dava dilekçesinde özetle; 1993 yılı Aralık ayında 2nci Ordu Er Eğt.A.K.lığı emrinde Tk.K. olarak göreve başladığını ,OHAL bölgesinde birkaç kez geçici görevlendirildiğini,1996 yılında atamalar nedeniyle boşalan Bl.K.lıklarına vekalet ettiğini ve 1997 yılı S-3 yardımcısı olarak asli göreviyle birlikte görev yaptığını, rütbesi nedeniyle yüzbaşı rütbesindeki Bl.K.larıyla sorunlar yaşadığını, istemine rağmen Tb.K.nın görevini değiştirmediğini,1nci sicil üstü olan 2nci Bl.K.nın görevlendirmelerde ayrıcalık tanıması isteğini yerine getirmediği için kendisine husumet duyduğunu ve duygusal davranarak hak etmediği şekilde düşük sicil verdiğini bu nedenle 1997 yılında hakkında 1nci ve 2nci sicil üstlerince hukuka aykırı düzenlenmiş olan sicillerinin iptalini talep ve dava etmiştir.
Dava dosyası ile davacının getirtilen Kuvvet K.lığı ve Kıt’ası K.lığında bulunan özlük ve sicil dosyalarında yer alan bilgi ve belgelerden, davacının 1994 yılında sicil almaya başladığı, sicillerinin başlangıçtan itibaren iyi ve çok iyi düzeylerde seyrettiği, hakkında olumlu ve olumsuz kanaatler belirtilmiş olduğu, dava konusu 1997 yılında 1nci sicil üstünce geçmişteki sicil notu ortalamasından bir miktar düşüşle iyi düzeyde sicil notu takdir edildiği, 2nci sicil üstünce geçmişteki sicil notu ortalamasına yakın olarak iyi düzeyde sicil notu takdir edildiği,3ncü sicil üstünce geçmişteki sicil notu ortalamasından bir miktar düşüşle iyi düzeyde sicil notu takdir edildiği, her üç sicil üstünce olumlu ve olumsuz ifadeler içeren kanaatler belirtildiği, bundan sonraki sicillerinin çok iyi ve mükemmel düzeylerde seyrettiği, hakkında genellikle olumlu kanaatler belirtilmiş olduğu, safahatı boyunca toplam 16 takdirnamesi ,1 şerit rozeti olduğu, dava konusu sicil döneminde herhangi bir ödülü olmadığı, safahatı boyunca hiç bir disiplin cezasının olmadığı, dava konusu sicil döneminde herhangi bir cezası, savunma, ikaz gibi hakkında olumsuz kanaat uyandırabilecek nitelikte herhangi bir bilgi ve belge olmadığı görülmektedir.
Dava konusu sicillerin düzenlendiği tarihte yürürlükte olan 1972 tarihli Mülga Subay Sicil Yönetmeliğinin “Sicil üstlerinin görev ve sorumluluğu” başlıklı 4ncü maddesinde, “Sicil üstleri emri altındakiler hakkında sicil düzenlerken; üstlük ve komutanlığın en önemli olan özel yetkilerinden birini kullanırlar. Sicil üstleri bu görevin önemini göz önünde tutarak, emri altındakiler hakkında sicil düzenlerken sicil belgelerindeki niteliklere tam bir tarafsızlık, adalet ve vicdani kanaatle not takdir etmelidirler. Aksi hal ehliyetli olmayanların, layık olmadıkları rütbe ve makamlara yükselmelerini, dolayısı ile Türk Silahlı Kuvvetlerinin yetenekten yoksun kişilerin elinde görevini yapamaz duruma düşmesi sonucunu doğurur...Sicil üstleri düzenledikleri sicillerdeki isabet derecesine göre kendileri hakkında da hüküm verileceğini gözden uzak tutmamalıdırlar.” denilmektedir.
Bilindiği gibi, sicil işlemleri, idarenin diğer işlemlerine göre takdir yetkisinin yoğun olarak kullanıldığı bir işlem grubu olması nedeniyle farklılık arz etmekte olup, bunların denetimi, takdir yetkisinin eşit, adil, objektif ve hizmet gereklerine uygun olarak kullanılıp kullanılmadığı, bu yetkinin kullanımında hukuka aykırı bir durumun
bulunup bulunmadığı yönünden yapılmak durumundadır. Sicil üstünün astı hakkında sicil tanzim etmesi işleminin, tamamen üstün hareket alanı içinde kaldığını varsaymak mümkün değildir. Zira, Anayasanın 125/4ncü madde ve fıkrasında, “takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemeyeceği” belirtilmiş, takdir hakkının denetlenmesi konusunda bir kısıtlama getirilmemiştir. Buna göre yargı yerince denetlenemeyecek olan husus hukuka uygun ullanıldığı tespit edilen takdir hakkı olmakla bu yetkinin kullanılma sürecindeki hukuka aykırılık halleri saptanmak suretiyle denetlenebilecektir.
Sicil işlemlerindeki hukuka aykırılığın kendisini gösterdiği durum ise; uzun yıllar boyunca belirgin bir çoğunlukta çok yüksek sicil notları ve olumlu kanaatler ile takdir edilen personelin, genel gidişata ve uygulamaya istisna teşkil edecek biçimde ve göze çarpacak nitelikte, ayrıca birdenbire düşüşü açıklayan makul nedenler öne sürülmeksizin düşük sicil notları ile takdir edilmesi ve hakkında olumsuz kanaatler belirtilmiş olmasıdır.
Bütün bu açıklamalar ışığında dava konumuza döndüğümüzde, davacının sicilleri iyi ve çok iyi düzeyde seyretmekte iken, 1997 yılında 1nci ve 3ncü sicil üstlerince geçmişteki sicil notu ortalamasından büyük bir düşüşle iyi düzeyde sicil notu takdir edilip olumlu ve olumsuz kanaat belirtildiği,davacının sicilindeki bu denli düşüşü açıklayacak, davacının görev ve disiplin düzeyinde büyük bir düşme olduğunu gösterecek nitelikte bir bilgi ve belge bulunmadığı, bu nedenle 1997 yılında 1nci ve 2nci sicil üstlerince düzenlenen sicillerin Subay Sicil Yönetmeliği esaslarına ve nesnel ölçütlere uygun düzenlenmemiş olduğu, 1997 yılında 2nci sicil üstünce geçmişteki sicil notu ortalamasına yakın olarak iyi düzeyde sicil notu takdir edildiği, davacının önceki sicil safahatında benzer ve daha düşük sicil notları bulunduğu,bu sicilin safahatına göre ani ve büyük bir düşüş oluşturmadığı, bu nedenle1997 yılında 2nci sicil üstünce düzenlenen sicilin Subay Sicil Yönetmeliği esaslarına ve nesnel ölçütlere uygun düzenlenmiş olduğu anlaşılmıştır.
Davacı dava dilekçesinde 1997 yılında salt 1nci ve 2nci sicil üstlerince düzenlenen sicillerin iptali isteminde bulunmuşsa da Dairemizce 1997 yılında 3ncü sicil üstünce düzenlenen sicilin de iptali yoluna gidilmiştir. İdare hukuku kuramı yönünden sicil mahiyeti ile bir birleşme işlem olup iptal davasına konu olabilme bakımından normalde iptali istenen yılın ortalama sicilinin esas alınması gerekli bulunmaktadır. Ne var ki ayrılabilir işlem kuramını benimseyen ve uygulayan mahkememiz, bu yöndeki talepler üzerine münferit olarak birinci ikinci yada üçüncü sicil üstlerince verilen sicillerin ve/veya kanaatlerin gruplar halinde ya da ayrı ayrı dava konusu yapılmasını kabul etmektedir. Ancak dava konusunda olduğu gibi, eğer davacı yalnız 1nci ve 2nci sicil üstünün düşük not verdiği düşüncesiyle salt bu sicillerin iptalini talep etmekte ise ve 3ncü sicil üstünce verilen sicil de diğer sicil üstlerince düzenlenen siciller gibi öznel mahiyette ise Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ayrılabilir işlemlerin salt iptali ile yetinmemekte ve kamu düzeni açısından bizzat tespit ettiği bu açık hukuka aykırılığı da çözümlemekte ve iptal kararını o yıl ki sicilin tamamına (birleşme-işleme) sirayet ettirmektedir. Bu davada da aynı yerleşik uygulamayı benimseyen Dairemiz 1997 yılında 3ncü sicil üstünün düzenlediği düşük sicili 1nci sicil üstünden etkilenmek suretiyle ve somut sebep ve gerekçeleri ortaya konulmaksızın verilmiş ve objektif olarak nitelendirilmeyecek bir sicil olarak değerlendirdiğinden bu sicilin de iptali yoluna gidilmiştir.
Açıklanan bütün bu nedenlerle, davacı hakkında;
1. 1997 yılında 1 nci ve 3 ncü sicil üstlerince takdir edilen sicil notlarının ve belirtilen kanaatlerin İPTALİNE,
(AYİM 1.D. 23.9.2003; E.2003/326, K.2003/1155)
Emsal Karar 3
ÖZETİ: Davacı tarafından iptali istenmemekle beraber, subjektif şekilde düzenlendiği ve iptali istenen sicili tanzim eden 1 nci sicil üstünden etkilendiği anlaşılan 2 nci sicil üstünce düzenlenen sicilin de iptali gerekir.
Davacı 6.6.2002 tarihinde kayda geçen dava dilekçesinde özetle; 1986 yılında 1 nci sicil üstünün bir yükümlüye ayrıcalıklı davranması konusundaki isteğine uymadığı için, 1988 yılında 2 nci sicil üstünün o dönemde bir yurtdışı kursuna gitmesi söz konusu olduğundan amirlerine müzik seti gibi hediyeler getirmesi konusundaki tavsiyesini şiddetle reddettiği için husumet duyduklarını, 1991 ve 1992 yıllarında 1 nci sicil üstlerinin de bu personelin etkisinde kaldıklarını, bu nedenle bu dönemlerde hiç ceza, savunma almadığı, aksine takdirname aldığı halde 1986 yılında 1 nci, 1988 yılında 2 nci, 1991 ve 1992 yıllarında 1 nci ve 2 nci sicil üstlerince sübjektif sicil düzenlendiği, hukuka aykırı olan bu sicillerin iptalini talep ve dava etmiştir.
Dava dosyası ile davacının getirtilen Kuvvet Komutanlığında ve Kıt’ası Komutanlığında bulunan özlük ve sicil dosyalarında yer alan bilgi ve belgelerden davacının 1981 yılında sicil almaya başladığı, sicillerinin başlangıçtan itibaren iyi ve çok iyi düzeylerde seyrettiği olumlu kanaat belirtildiği, dava konusu 1986 yılında geçmişteki sicil notu ortalamasından büyük bir düşüşle iyi düzeyde sicil notu takdir edildiği, olum ve olumsuz ifadeler içeren kanaat belirtildiği, 2 nci sicil üstünce geçmişteki sicil notu ortalamasından büyük bir düşüşle iyi düzeyde sicil notu takdir edildiği, kanaat belirtilmediği, 1987 yılında kursta olduğu için süresiz sicil belgesi düzenlendiği, dava konusu 1988 yılında 1 nci sicil üstünce safahatına uyumlu çok iyi düzeyde sicil notu takdir edildiği olumlu kanaat belirtildiği, 2 nci sicil üstünce geçmişteki sicil notu ortalamasına yakın çok iyi düzeyde sicil notu takdir edildiği olumlu ve olumsuz ifadeler içeren kanaat belirtildiği, dava konusu 1991 yılında her iki sicil üstünce safahatına uyumlu çok iyi düzeyde sicil notu takdir edilip olumlu kanaat belirtildiği, dava konusu 1992 yılında 1 nci sicil üstünce geçmişteki sicil notu ortalamasından bir miktar düşüşle iyi düzeyde sicil notu takdir edilip olumsuz kanaat belirtildiği, 2 nci sicil üstünce geçmişteki sicil notu ortalamasına yakın çok iyi düzeyde sicil notu takdir edilip olumlu ve olumsuz ifadeler içeren kanaat belirtildiği, davacının bundan sonraki sicillerinin mükemmel ve çok iyi düzeylerde gerçekleştiği, hakkındaki kanaatlerin olumlu olduğu, safahatı boyunca, toplam 34 takdirname 1 Şerit Rozetinin olduğu, dava konusu sicil dönemlerine ilişkin olarak 1988 yılında 1, 1991 yılında 2, 1992 yılında 3 takdirnamesi olduğu, safahatı boyunca 1983 yılında Tevbih, 1985 yılında Şiddetli Tevbih cezalarının olduğu dava konusu sicil dönemlerinde ceza, ikaz, savunma gibi hakkında olumsuz kanaat uyandırabilecek nitelikte bir bilgi ve belge bulunmadığı görülmektedir.
Dava konusu sicillerin düzenlendiği tarihte yürürlükte olan 1972 tarihli Mülga Subay Sicil Yönetmeliğinin “Sicil üstlerinin görev ve sorumluluğu” başlıklı 4 ncü maddesinde, “Sicil üstleri emri altındakiler hakkında sicil düzenlerken; üstlük ve komutanlığın en önemli olan özel yetkilerinden birini kullanırlar. Sicil üstleri bu görevin önemini gözönünde tutarak, emri altındakiler hakkında sicil düzenlerken sicil belgelerindeki niteliklere tam bir tarafsızlık, adalet ve vicdani kanaatle not takdir etmelidirler. Aksi hal ehliyetli olmayanların, layık olmadıkları rütbe ve makamlara yükselmelerini, dolayısı ile Türk Silahlı Kuvvetlerinin yetenekten yoksun kişilerin elinde görevini yapamaz duruma düşmesi sonucunu doğurur...Sicil üstleri düzenledikleri sicillerdeki isabet derecesine göre kendileri hakkında da hüküm verileceğini gözden uzak tutmamalıdırlar.” denilmektedir.
Bilindiği gibi, sicil işlemleri, idarenin diğer işlemlerine göre takdir yetkisinin yoğun olarak kullanıldığı bir işlem grubu olması nedeniyle farklılık arzetmekte olup, bunların denetimi, takdir yetkisinin eşit, adil, objektif ve hizmet gereklerine uygun olarak kullanılıp kullanılmadığı, bu yetkinin kullanımında hukuka aykırı bir durumun bulunup bulunmadığı yönünden yapılmak durumundadır. Sicil üstünün astı hakkında sicil tanzim etmesi işleminin, tamamen üstün hareket alanı içinde kaldığını varsaymak mümkün değildir. Zira, Anayasanın 125/4 ncü madde ve fıkrasında, “takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemeyeceği” belirtilmiş, takdir hakkının denetlenmesi konusunda bir kısıtlama getirilmemiştir. Buna göre yargı yerince denetlenemeyecek olan husus hukuka uygun kullanıldığı tespit edilen takdir hakkı olmakla bu yetkinin kullanılma sürecindeki hukuka aykırılık halleri saptanmak suretiyle denetlenebilecektir.
Bütün bu açıklamalar ışığında dava konumuza döndüğümüzde davacıya 1986 yılında 1 nci ve 2 nci sicil üstlerince geçmişteki sicil notu ortalamasından büyük bir düşüşle iyi düzeyde sicil notu takdir edilip, 1 nci sicil üstünce menfi kanaat belirtildiği, davacının sicilindeki bu denli düşüşü açıklayacak haklı kılacak, davacının görev ve disiplin performansında düşme olduğunu gösterecek nitelikte bir bilgi ve belge bulunmadığı, bu nedenle sicillerin Subay Sicil Yönetmeliği esaslarına ve objektif kriterlere uygun düzenlenmemiş olduğu, dava konusu 1988 yılında 2 nci sicil üstünce, 1991 ve 1992 yıllarında 1 nci ve 2 nci sicil üstlerince davacının safahatına uyumlu sicil notu ile takdir edilmiş olduğu, bu sicillerde herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığı anlaşılmıştır.
Davacı dava dilekçesinde 1986 yılında salt 1 nci sicil üstünce düzenlenen sicilin iptali isteminde bulunmuşsa da Dairemizce 1986 yılında 2 nci sicil üstünce düzenlenen sicilin de iptali yoluna gidilmiştir. İdare hukuku kuramı yönünden sicil mahiyeti ile bir birleşme işlem olup iptal davasına konu olabilme bakımından normalde iptali istenen yılın ortalama sicilinin esas alınması gerekli bulunmaktadır. Ne var ki ayrılabilir işlem kuramını benimseyen ve uygulayan mahkememiz, bu yöndeki talepler üzerine münferit olarak birinci ikinci yada üçüncü sicil üstlerince verilen sicillerin ve/veya kanaatlerin gruplar halinde ya da ayrı ayrı dava konusu yapılmasını kabul etmektedir. Ancak dava konusunda olduğu gibi, eğer davacı yalnız 1 nci sicil üstünün düşük not verdiği düşüncesiyle salt bu sicillerin iptalini talep etmekte ise ve 2 nci sicil üstünce verilen sicil de 1 nci sicil üstünce düzenlenen sicil gibi sübjektif mahiyette ise Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ayrılabilir işlemlerin salt iptali ile yetinmemekte ve kamu düzeni açısından bizzat tespit ettiği bu açık hukuka aykırılığı da çözümlemekte ve iptal kararını o yıl ki sicilin tamamına (birleşme-işleme) sirayet ettirmektedir. Bu davada da aynı yerleşik uygulamayı benimseyen Dairemiz 1986 yılında 2 nci sicil üstünün düzenlediği düşük sicili 1 nci sicil üstünden etkilenmek suretiyle ve somut sebep ve gerekçeleri ortaya konulmaksızın verilmiş ve objektif olarak nitelendirilmeyecek bir sicil olarak değerlendirdiğinden bu sicilinde iptali yoluna gidilmiştir.
Açıklanan bütün bu nedenlerle;
1- 1986 yılında 1 nci ve 2 nci sicil üstlerince düzenlenen sicillerin İPTALİNE Oyçokluğuyla,
2- 1988 yılı 2 nci, 1991 ve 1992 yıllarında 1 nci ve 2 nci sicil üstlerince düzenlenen sicillerin iptali isteminin REDDİNE Oybirliğiyle,
KARŞI OY GEREKÇEMİZ
Yerleşik AYİM içtihatlarına göre takdir hakkının yoğun olarak kullanıldığı bir işlem türü olan sicildeki hukuka aykırılığın tespiti için kullanılan ölçüt uzun yıllar boyunca çok yüksek sicil notları ve olumlu kanaatler ile takdir edilen personelin, hizmet safahatine ve uygulamaya istisna teşkil edecek şekilde göze çarpacak nitelikte, ayrıca birdenbire düşüşü izah eden makul ve kabul edilebilir nedenler öne sürülmeksizin çok düşük sicil notları ile takdiri edilmesi ve hakkında olumsuz kanaatler kullanılması halidir.
Davacı hakkında 1986 yılında 1nci ve 2nci sicil üstlerinde düzenlenen sicillerin davacının genel safahatıyla uyumlu olduğu, bu nedenle bu sicillerde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığı, bu sicillerin iptali isteminin reddine karar verilmesi gerektiği görüşüyle çoğunluk görüşüne katılmadık. 6.11.2002
(AYİM 1.D., 6.11.2002; E.2002/1222, K.2002/1492)
Emsal Karar 4
SİCİLDE SİRAYET
ÖZETİ: Davacının iptali isteminde bulunmadığı, ancak aynı sicil yılında diğer sicil üstlerince düzenlenen sicilden etkilenerek subjektif şekilde tanzim edildiği kanaatine varılan sicil üstünce düzenlenen sicilin de iptali yoluna gidilmektedir.
Davacı, 27 Ağustos 2001 tarihinde AYİM’de kayda geçen dava dilekçesinde özetle; 1981 yılında Kara Harp Okulu mezuniyetinin ardından bu güne kadar her rütbede farklı birliklerde çalışıp değişik amirlerinden sicil aldığını ve çok başarılı bir safahatı olduğunu, çok sayıda taktir aldığını, 1994 yılında birlikte görev yaptığı 1nci sicil üstünün kendisinden birliğinde görevli bir eri usulsüz olarak izne göndermesini istediğini, kendisinin bu talebi kabul etmediğini, bu olay nedeniyle kendisine düşük sicil verildiğini, 1994 yılında aldığı sicil nedeniyle kıdem sırasında geriye kaydığını tahmin ettiğini belirterek, 1994 yılı 1nci sicil üstü sicil notu ve olumsuz sicil kanaatinin iptalini talep ve dava etmiştir.
Dava dosyası ile özlük ve sicil dosyalarının incelenmesi neticesinde; 1981 yılında teğmen nasbedilen davacının 1982 ile 1993 yılları arasındaki sicil notu ortalamalarının çok iyi derecede olduğu, 1994 yılı 1nci sicil üstü sicil notunun iyi derece, önceki yıllar sicil notu ortalamasının yaklaşık 20 puan altında olduğu, hakkında olumsuz kanaat takdir edildiği, 2nci sicil üstü sicil notunun iyi derecede, önceki yıllar sicil notu ortalamasının yaklaşık 10 puan altında olduğu, hakkında olumlu kanaat takdir edildiği, 1995 ile 2001 yılları arasındaki sicil notu ortalamalarının mükemmel derecede olduğu, ceza ve ikazının bulunmadığı, 1994 yılı sicil dönemi dışında olmak üzere 24 kez yazılı takdir, 2 kez para ödülü, 1 kez Üstün Cesaret ve Feragat Şerit Rozeti, 1 kez Muharebe Harekatı Şerit Rozeti ve 1 kez de yurtdışına gönderilme şeklindeki ödül ile taltif edildiği, iptalini istediği sicil döneminde 4 Şubat 1994 tarihinde yurt içi kurs başvurusu üzerine doldurulan nitelik belgesinde aynı sicil amirince 10 puan üzerinde not ile taktir edildiği ve müspet kanaatler yazıldığı, hiçbir ikaz yada ceza almadığı anlaşılmıştır.
Sicil işlemleri, idarenin diğer işlemlerine nazaran takdir yetkisinin yoğun olarak kullanıldığı bir işlem grubu olması nedeniyle farklılık arz etmekte olup bunların denetimi takdir yetkisinin eşit, adil, objektif ve hizmet gereklerine uygun olarak kullanılıp kullanılmadığı, bu yetkinin kullanımında hukuka aykırı bir durumun bulunup bulunmadığı yönünden yapılmak durumundadır. Sicil amirinin ast hakkında sicil tanzim etmesi işleminin, bunun tamamen amirin hareket alanı içinde kaldığını varsaymak mümkün değildir. Zira Anayasanın 125/4ncü madde ve fıkrasında” takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemeyeceği” belirtilmiş, ancak takdir hakkının denetlenmesi konusunda bir kısıtlama getirilmemiştir. Buna göre yargı yerince denetlenemeyecek olan husus hukuka uygun kullanıldığı tespit edilen takdir hakkı olmakla bu yetkinin kullanılma sürecindeki hukuka aykırılık halleri tespit edilip denetlenecektir.
Sicil işlemlerindeki hukuka aykırılığın kendisini gösterdiği durum ise; uzun yıllar boyunca belirgin bir çoğunlukla çok yüksek sicil notları ve olumlu kanaatler ile takdir edilen personelin, genel gidişata ve uygulamaya istisna teşkil edecek ve göze çarpacak biçimde, ayrıca birden bire düşüşü izah eden makul ve kabul edilebilir nedenler öne sürülmeksizin çok düşük sicil notları ile takdir edilmesi ve hakkında olumsuz kanaatler belirtilmesi halidir.
Yukarıda belirtilen ölçütler ile dava konusu edilen 1994 yılı sicil işlemi değerlendirildiğinde; 1994 yılı sicil döneminde ceza ve ikazı bulunmayan davacının 1nci sicil üstü sicil notunun
önceki yıllar sicil notu ortalamasının yaklaşık 20 puan altında olmasının ve hakkında olumsuz kanaat takdir edilmesinin ve 2nci sicil üstü sicil notunun önceki yıllar sicil notu ortalamasının yaklaşık 10 puan altında olmasının hiç bir belge ile izah edilemediği, dolayısıyla söz konusu sicil notları ile olumsuz kanaatin sübjektif nitelikte olduğu vicdani kanaatine varılmıştır.
Öte yandan, davacı dava dilekçesinde salt 1994 sicil yılında 1nci sicil üstünce veri len sicilin iptali isteminde bulunmuşsa da; Dairemizce aynı sicil yılında 2nci sicil üstünce takdir edilen sicilin de iptali yoluna gidilmiştir. Bilindiği üzere İdare H ukuku kuramı yönünden sicil, mahiyeti itibariyle bir birleşme - işlem olup; iptal davasına konu olabilme bakımından, normalde iptali istenen yılın ortalama sicilinin esas alınması gerekli bulunmaktadır. Ne var ki, ayrılabilir işlem k uramını benimseyen ve uygulayan Mahkememiz, bu yöndeki talepler üzerine, münfer it olarak birinci, ikinci ya da üçüncü sicil üstlerince verilen sicillerin ve/veya kanaatle rin gruplar halinde ya da ayrı ayrı dava konusu yapılmasını kabul etmektedir. Ancak dava konusunda olduğu gibi, eğer davacı yalnızca bir sicil üstünün düşük not verdiği düşü ncesiyle salt bu sicilin iptalini talep etmekte ise ve diğer sicil üstlerince verilen si ciller de bu sicil üstünce düzenlenen gibi sübjektif mahiyette ise Askeri Yüksek İd are Mahkemesi; ayrılabilir işlemlerden salt birinin iptali ile yetinmemekte ve kamu düzeni açısından bizzat tespit ettiği bu açık hukuka aykırılığı da çözümlemekte ve iptal kararını o yıl ki sicilin tamamına (birleşme - işleme) sirayet ettirmektedir. (Bu yöndeki AYİM kararları : AYİM 1nci D.26 Mayıs 1992 gün ve E.1991/2185, K.1992/885; AYİM 1nci D.14 Ocak 1992 gün ve E.1991/1582, K.1992/208; AYİM Drl.Krl.17 Kasım 1996 gün ve E.1996/40, K.1996/74; AYİM 1nci D.16 Eylül 1997 gün ve E.1997/183, K.1997/564) Bu davada da aynı yerleşik uygulamayı benimseyen Dair emiz, 1994 yılı 2nci sicil üstünün düzenlediği düşük sicilin, 1nci sicil üstünden etkil enmek suretiyle ve somut sebep ve gerekçeleri ortaya konulmaksızın verilmiş ve objektif olarak nitelendirilemeyecek bir sicil olarak değerlendirdiğinden, bu sicilin de i ptali yoluna gidilmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; davanın kabulü ile davacının 1994 yılı 1 ve 2nci sicil amirlerince tanzim edilen sicil notları ile 1nci sicil amirince yazılan menfi kanaatlerin İPTALİNE,
(AYİM.1.D.12.3.2002;E.2001/937,K.2002/377)Emsal Karar 5
Davacının iptalini istediği ve subjektif olarak verilen I.sicil üstü sicilinin dışında, II. Sicil üstünce de subjektif şekilde sicil tanzim edildiği anlaşıldığından; yerleşik uygulama doğrultusunda, iptali istenmeyen bu sicilin de iptali gerekir.
Davacı, 11.7.2000 tarihinde kayda geçen dava dilekçesinde özetle; dokuz yılı aşkın bir süredir devam eden kıt'a görevlerinde üstün bir gayret ve özveri ile çalıştığını, 1996 ile 2000 yılları arasında 105 nci Top.Alay Komutanlığındaki görevi sırasında, 1999 yılında kendisine 1 nci sicil amiri olarak Top.Bnb....................'nın sicil verdiğini, o sicil döneminde de üstün bir gayret göstermesine rağmen, bu performansının siciline yansıdığını sanmadığını, bu yılda Atatürkçülük dershanesinin yapımı nedeniyle Kara Kuvvetleri Komutanı tarafından kol saati ile ödüllendirildiğini, bu performansını yansıtmayan sicil notunun hukuka aykırı olduğunu ifade ederek, 1999 yılında birinci sicil üstü tarafından verilen sicilin iptali istemiyle bu davayı açtığı görülmektedir.
Dava dosyası, Kuvvet Komutanlığı ve Kıt'a özlük dosyaları ile sicil belge ve defterlerinde yapılan incelemede; 30.8.1990 tarihinde Topçu Teğmen rütbesi ile Türk Silahlı Kuvvetlerinde göreve başlayan davacının sicil almaya başladığı 1991 yılından itibaren çok iyi ve mükemmel derecede siciller aldığı ve verilen yüksek sicil notlarının müsbet kanaat ve takdirlerle takviye edildiği, iptali istenen 1999 yılı 1 nci sicil üstü sicil notunun ise iyi derecede gerçekleştiği ve bu dönem 5 takdir verildiği, 2000 yılı sicilinin ise mükemmel derecede olduğu ve 6 kez takdir verildiği görülmektedir.
Subay Sicil Yönetmeliğinin “Sicil üstlerinin görev ve sorumluluğu” başlıklı 5 nci maddesinde, “Sicil üstleri emri altındakiler hakkında sicil düzenlerken; üstlük ve komutanlığın en önemli özelliği olan özel yetkilerinden birini kullanır. Sicil üstleri bu görevin önemini göz önünde tutarak, emri altındakiler hakkında sicil düzenlerken sicil belgelerindeki niteliklere tam bir tarafsızlık, adalet ve vicdani kanaatle not takdir etmelidir...” denilmektedir.
Bilindiği üzere; askerlik müessesesinde her türlü yükselme, taltif, yurtiçi ve yurtdışı kurs, öğrenim ve görevlendirmelerde personelin sicilleri büyük önem arz etmektedir. Bu nedenle sicil üstleri üstlük ve komutanlığın en önemli özel yetkilerinden olan sicil verme yetkisini kullanırken mutlaka objektif olmak durumundadırlar. Ayrıca her ne kadar sicil işlemlerinin idarenin diğer işlemlerine göre takdir yetkisinin daha yoğun olarak kullanıldığı işlemler grubunda olması ve T.C.Anayasa'sının 125/4 ve 1602 sayılı Kanunun 21/2 nci maddelerinde belirtildiği üzere, takdir yetkisini ortadan kaldıracak biçimde yargı kararı verilemeyeceği göz önünde tutulsa da, burada denetlenemeyecek olan husus hukuka uygun kullanıldığı tespit edilen takdir hakkı olup, bu hakkın hukuka aykırı ve yanlış kullanıldığının anlaşılması halinde, idarenin sicil tanzimi konusundaki takdir yetkisi de denetlenebilecektir.
Sicil işlemlerindeki hukuka aykırılığın kendisini gösterdiği durum ise; uzun yıllar boyunca belirgin bir çoğunlukta çok yüksek sicil notları ve olumlu kanaatler ile takdir edilen personelin, genel gidişata ve uygulamaya istisna teşkil edecek biçimde ve göze çarpacak nitelikte, ayrıca birden bire düşüşü açıklayan makul nedenler öne sürülmeksizin düşük sicil notları ile takdir edilmesi ve hakkında olumsuz kanaatlerin belirtilmiş olmasıdır.
Bu açıklamalar çerçevesinde dava konusuna dönüldüğünde; iptali istenen 1999 yılı 1 nci sicil üstü sicilinin davacının daha önceki ve daha sonraki dönemlere ait sicillerine aykırılık teşkil edecek şekilde düşürüldüğü, ancak bu düşüşün verilmiş ceza veya bu nitelikte bir belge ile hukuki bir temele dayandırılmadığı, bu nedenle de Subay Sicil Yönetmeliği hükümlerine ve hukuka uyarlı olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Öte yandan dava dilekçesinde salt 1999 yılı 1 nci sicil üstü sicilinin iptali isteminde bulunulmuşsa da; Dairemizce aynı yıla ait 2 nci sicil üstü sicilinin de iptali yoluna gidilmiştir.
Bilindiği üzere, İdare Hukuku kuramı yönünden sicil, mahiyeti itibariyle bir birleşme - işlem olup; iptal davasına konu olabilme bakımından, normalde iptali istenen yılın ortalama sicilinin esas alınması gerekli bulunmaktadır. Ne var ki, ayrılabilir işlem kuramını benimseyen ve uygulayan Mahkememiz, bu yöndeki talepler üzerine, münferit olarak birinci, ikinci ya da üçüncü sicil üstlerince verilen sicillerin ve / veya kanaatlerin gruplar halinde ya da ayrı ayrı dava konusu yapılmasını kabul etmektedir. Ancak dava konusunda olduğu gibi, eğer davacı yalnızca bir sicil üstünün düşük not verdiği düşüncesiyle salt bu sicilin iptalini talep etmekte ise ve diğer sicil üstlerince verilen siciller de bu sicil üstünce düzenlenen gibi subjektif mahiyette ise Askeri Yüksek İdare Mahkemesi; ayrılabilir işlemlerden salt birinin iptali ile yetinmemekte ve kamu düzeni açısından bizzat tespit ettiği bu açık hukuka aykırılığı da çözümlemekte ve iptal kararını o yılki sicilin tamamına (birleşme - işleme) sirayet ettirmektedir (Bu yöndeki AYİM Kararları:AYİM.1.D.26.05.1992;E.1991/2185,K.1992/885; AYİM.1.D.14.01.1992, E.1991/1582, K.1992/208; AYİM Drl.Krl. 17.11.1996; E.1996/40, K.1996/74; AYİM.1.D.16.09.1997; E.1997/183, K.1997/564; AYİM.1.D.20.6.2000; E.2000/22, K.2000/685). Bu davada da aynı yerleşik uygulamayı benimseyen Dairemiz, 1999 yılı 2 nci sicil üstünce düzenlenen düşük sicilin de somut bir sebep ve gerekçe gösterilmeksizin düşürülmüş olması nedeniyle, bu sicilin de iptali yoluna gitmiştir. Ayrıca KKK.Sicil Değerlendirme ve Denetleme Kurulunun 11.8.1999 tarih ve 1999/861 nolu kararla sözkonusu 1999 yılı 1 nci ve 2 nci sicil üstü sicil notlarının iptaline OYBİRLİĞİ ile karar verdiği, ancak Kuvvet Komutanının uygun görmemesi nedeniyle, iptal işleminin gerçekleşmediği görülmektedir.
Açıklanan nedenlerle, davacıya 1999 yılında 1 nci ve 2 nci sicil üstlerince verilen sicillerin İPTALİNE,
(AYİM.1.D.10.4.2001;E.2001/425,K.2001/493)
Emsal Karar 6
ÖZETİ:Sicilin yalnız görev performansına yönelik dört maddesinin iptali istenmiş ve bu sicil niteliklerinin objektif olmadığı saptanmış olmakla beraber; aynı sicilin diğer nitelikler hanelerinin de subjektif olduğunun saptanması karşısında, iptal kararı sicilin tümüne sirayet ettirilmiştir.
Davacı vekili, 28.7.1999 tarihinde kayda geçen dava dilekçesinde özetle; davacının S.G.Kdz.Böl.K.lığı Onarım Destek Komutanı iken, ara tayin ile Gölcük Deniz Ana Üs K.lığı Tek.Şb.Md.lüğüne atandığı ve 8.3.1999 tarihinde ilişiğini keserek yeni birliğine katıldığı ve yeni birliğine katıldıktan takriben 3 ay sonra eski sicil amiri Alb.tarafından “1999 sicil yılı görev performansına yönelik nitelik tebellüğ belgesinin” 34, 35, 36 ve 37 numaralı niteliklerine (C) bölümlerinin işaretlenerek yeni birliğine gönderildiği ve bu belgenin davacı tarafından 2.6.1999 tarihinde imzalandığı ve bu tebellüğ belgesinin hukuka aykırı olduğu, zira bu belgenin öncelikle yüze karşı tebliğinin gerekli olduğu ve geri beslemeden beklenen amaca uygun olarak davacının geçmiş bir yılı değerlendirilmiş, varsa eksik yönlerini düzeltmesi için bizzat kendisine söylenmiş olacağı, ayrıca bu belgenin normal sicil düzenleme tarihinden yani 2 Mayıs tarihinden önce doldurulması gerekirken, sicil düzenleme tarihinden önce ve davacının ilişiği kesildikten sonra düzenlendiği, bunun dışında S.G.Kdz.Böl.K.lığı Satın Alma Komisyonunun kimi uygulamada ihaleye fesat karıştırmak suçunu işlediği ortaya çıkınca ve bu kişiler hakkında kamu davası açılması üzerine, birliğinde işlenen bir suçun örtbas edilmeyip yetkili adli makamlara duyurulmasında, hiçbir etkisi olmadığı halde, birinci sicil amiri yanlış ve kasdi davranarak bu olayın davacı tarafından üst makamlara duyurulmasında etkisi olduğu düşüncesine kapıldığı ve bu nedenle menfi tutum ve davranışa girerek 1999 yılı sicil dönemi Görev Performansına Yönelik Nitelikleri Teğmen-Albay Tebellüğ Belgesini hukuka aykırı biçimde doldurmuş olduğu belirtilerek, iptaline karar verilmesi amacıyla bu davanın açıldığı görülmektedir.
Davacının özlük ve sicil dosyalarında yapılan incelemede; 30.8.1973 tarihinde Dz.Teğmen olarak subay nasbedildiği ve sicil almaya başladığı 1974 yılından 1991 yılına kadar genelde yeterli ve iyi seviyede siciller aldığı, bu dönemde bazı sicillerinin de çok iyi derecede olduğu, 1992 yılından itibaren de sicillerinin çok iyi dereceye yükseldiği ve müsbet kanaatlerle takviye edildiği, dava konusu edilen “1999 Yılı Sicil Dönemi Görev Performansına Yönelik Nitelik Belgesine” verilen ve tebliği zorunlu 34 ncü maddedeki görevdeki sorumluluk durumuna (C) zaman zaman sorumluluktan kaçar, 35 nci maddedeki görev bilgisine (C) geliştirilmeye muhtaçtır, 36 ncı maddedeki görevine hakimiyetine (C) görevine hakimiyette zaman zaman zaafiyet gösterir, 37 nci maddedeki görevini yerine getirme durumuna (C) görev tanımında belirtilen vazifeleri vasat bir şekilde yapar şıklarının işaretlendiği, bu belgenin davacının gördüğü ara tayin nedeniyle birliğinden ilişiğini kestiği 8.3.1999 tarihinde tanzim edildiği, ancak davacıya ayrılış sırasında tebliğ edilmeyerek yeni birliğine gönderilerek tebliğinin sağlandığı ve bu nedenle de ancak 2.6.1999 tarihinde tebliğ edilebildiği anlaşılmaktadır.
Davacıya ait 1999 yılı sicil belgesinin bir bütün olarak incelenmesinde, bu sicilin aslında ayrılış sicil belgesi olmasına rağmen ve tüm hanelerinin eski birliği olan Samsun Sahil Güvenlik Karadeniz Bölge Komutanlığındaki sıralı sicil üstlerince tanzim edilmesine rağmen, 1999 yılı sicili gibi değerlendirildiği, aslında ayrılış sicili olan bu sicile birinci sicil üstünce verilen kanaatlerin nota çevrilmesinde sicil tam notunun %60’ının altında menfi bir not verildiği, 2 nci sicil üstünce 1 nci sicil üstü tarafından verilen notlara iştirak edilmeyerek iyi
derecede nota tekabül eden kanaat hanelerinin işaretlendiği, bu sicil döneminde davacıya birinci sicil üstünce 16.11.1998 tarihinde bir uyarı yazısı verildiği görülmektedir.
Yukarıda da ifade edildiği gibi özellikle 1992 yılından itibaren sicilleri çok iyi seviyede seyreden ve müsbet kanaatlerle takviye edilen davacıya birinci ve ikinci sicil üstünce bir önceki sicil döneminde çok iyi derecede sicil verilmesine rağmen, ayrılış sicili olarak yaklaşık 40 puan aşağıda sicil verilmesi, verilmiş olan bir uyarıya rağmen, objektiflikten uzak ve hukuka aykırı olarak değerlendirilmiştir. Kaldıki Subay Sicil Yönetmeliğinin “Geri Beslenmenin Yapılması” başlıklı 31 nci maddesinde, subayların o sicil yılı içerisinde durumlarını öğrenmeleri, eksikliklerini gidermeleri ve iyi olan yönlerini geliştirmeleri maksadıyla geri beslenmenin yapılacağı belirtilmiştir. Buna rağmen ve yine bu maddede belirlenen 34, 35, 36 ve 37 nci maddeler davacıya sicil tanziminin son tarihi olan 2 Mayıs tarihinden sonraki bir tarih olan 2.6.1999 tarihinde yapılmış olup, bu konu da Yönetmeliğin amacına aykırı bulunmuştur.
Öte yandan, davacı vekilince dava dilekçesinde, 1999 yılı sicilinin 34, 35, 36 ve 37 nci maddeleriyle ilgili bölümün iptali istenmişse de, Dairemizce sözkonusu ayrılış sicilindeki 1 nci ve 2 nci sicil üstü sicillerinin de iptali yoluna gidilmiştir. Bilindiği üzere, idare hukuku kuramı yönünden sicil, mahiyeti itibariyle bir birleşme işlem olup, iptal davasına konu olabilme bakımından, normalde iptali istenen yılın ortalama sicilinin esas alınması gerekli bulunmaktadır. Ne varki, ayrılabilir işlem kuramını benimseyen ve uygulayan mahkememiz, bu yöndeki talepler üzerine münferit olarak birinci, ikinci ya da üçüncü sicil üstlerince verilen sicillerin ve/veya kanaatlerin gruplar halinde ya da ayrı ayrı dava konusu yapılmasını kabul etmektedir. Ancak dava konusunda olduğu gibi, eğer davacı yalnızca sicilin belli bir bölümüne ilişkin kısmın iptalini talep etmekte ise de, diğer haneler ve diğer sicil üstünün verdiği siciller de sübjektif mahiyette ise, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi, ayrılabilir işlemlerden salt birinin iptali ile yetinmemekte ve kamu düzeni açısından bizzat tespit ettiği bu açık hukuka aykırılığı da çözümlemekte ve iptal kararını o sicilin tamamına (birleşmeişleme) sirayet ettirmektedir. (Bu yöndeki AYİM kararları: AYİM.1.D.16.9.1997 gün ve E.1997/183, K.1997/564, AYİM.1.D.26.5.1998 gün ve E.1997/591, K.1998/560)
Bu davada da aynı yerleşik uygulamayı benimseyen Dairemiz 8.3.1999 tarihinde düzenlenen ve 1999 yılı sicili gibi değerlendirilen sicildeki 1 nci ve 2 nci sicil üstü sicillerini, somut sebep ve gerekçeler ortaya konmaksızın verilmiş ve objektif olarak nitelendirilemeyecek bir sicil olarak değerlendirdiğinden, iptali yoluna gitmiştir.
Açıklanan nedenlerle;
Davacıya 1999 yılı ayrılış sicili olarak 1 nci ve 2 nci sicil üstlerince verilen sicil not ve kanaatlerin hukuka aykırılıkla sakatlanması nedeniyle İPTALLERİNE,
(AYİM.1.D.7.3.2000;E.1999/809,K.2000/310)
Emsal Karar 7
ÖZETİ:Davacı tarafından iptali istenmemekle beraber, subjektif şekilde düzenlendiği ve iptali istenen I.sicil üstünden etkilendiği anlaşılan II.sicil üstünce düzenlenen sicilinde iptali gerekir.
Davacı vekili, 10.12.1999 tarihinde kayda geçen dava dilekçesinde özetle; davacının öğrenim maksadıyla 18 ay Mısır Akademisinde bulunduğunu, davacının sicilleri incelendiğinde, 1994 yılında Mısır Kara Ataşesi olan 1 nci sicil üstünce çok düşük sicil verildiğini, ancak bu dönem kendisine yazılı veya sözlü bir uyarıda dahi bulunulmadığını, aynı sicil üstünün bir sene önce 1993 yılında davacıya tam sicil notu takdir ettiğini, bunun da 1994 yılı 1 nci sicil üstü sicilinin sübjektifliğini ortaya koyduğunu ifade ederek, 1994 yılı 1 nci sicil üstü sicil notunun iptali amacıyla bu davanın açıldığı görülmektedir.
Dava dosyası ile özlük ve sicil dosyasında yer alan bilgi ve belgelerden, 30.8.1978 tarihinde P.Teğmen rütbesi ile Türk Silahlı Kuvvetlerinde göreve başlayan davacının, sicil almaya başladığı 1979 yılı sicilinin iyi, bundan sonra gerçekleşen diğer sicillerinin ise çok iyi ve mükemmel derecede olduğu, 23.1.1993 tarihi itibariyle MISIR MAC Komuta Kurmay Kolejinde kursa gönderildiği, 1993 yılı ayrılış sicilleri ile Mısır Askerî Ataşelerince düzenlenen 1993 yılı sicilinin ise mükemmel derecede olduğu, ancak iptali istenen 1994 yılı 1 nci sicil üstü sicilinin iyi derecede olduğu, bu dönem 1 nci sicil üstünün Mısır Kara Askerî Ataşesi, 2 nci sicil üstünün ise Gnkur.Bşk.lığı İst.D.Bşk.olduğu, bundan sonra günümüze kadarki sicil safahatının tamamına yakınının ise mükemmel derecede olduğu ve müsbet kanaatlerle takviye edildiği görülmektedir.
Subay Sicil Yönetmeliğinin “Sicil üstlerinin görev ve sorumluluğu” başlıklı 4 ncü maddesinde, “Sicil üstleri emri altındakiler hakkında sicil düzenlerken; üstlük ve komutanlığın en önemli özelliği olan özel yetkilerinden birini kullanır. Sicil üstleri bu görevin önemini gözönünde tutarak, emri altındakiler hakkında sicil düzenlerken sicil belgelerindeki niteliklere tam bir tarafsızlık, adalet ve vicdani kanaatle not takdir etmelidir...” denilmektedir.
Bilindiği üzere; askerlik müessesesinde her türlü yükselme, taltif, yurtiçi ve yurtdışı kurs, öğrenim ve görevlendirmelerde personelin sicilleri büyük önem arzetmektedir. Bu nedenle sicil üstleri üstlük ve komutanlığın en önemli özel yetkilerinden olan sicil verme yetkisini kullanırken mutlaka objektif olmak durumundadırlar. Ayrıca her ne kadar sicil işlemlerinin idarenin diğer işlemlerine göre takdir yetkisinin daha yoğun olarak kullanıldığı işlemler grubunda olması ve T.C.Anayasa’sının 125/4 ve 1602 sayılı Kanunun 21/2 nci maddelerinde belirtildiği üzere, takdir yetkisini ortadan kaldıracak biçimde yargı kararı verilemeyeceği gözönünde tutulsa da, burada denetlenemeyecek olan husus hukuka uygun kullanıldığı tespit edilen takdir hakkı olup, bu hakkın hukuka aykırı ve yanlış kullanıldığının anlaşılması halinde, idarenin sicil tanzimi konusundaki takdir yetkisi de denetlenebilecektir.Sicil iptal davası dilekçe örneği
TSK sicil iptal davası
https://alptekinisik.av.tr/sicil-iptal-davasi.html
Avukata Sor!