KORUMA STATÜSÜ

Emsal Karar

3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun açık düzenlemesine rağmen, haklarında özel koruma statüsü devam eden personelin beş yıllık oturma süresini doldurması halinde ön puanlamaya tabi tutulacağına ilişkin TSK. Konut Yönergesi’nin Geçici 6 ncı maddesi hukuka aykırı düştüğü gibi; bu Yönerge hükmüne dayalı konuttan çıkarılma işlemi de hukuka aykırılıkla sakatlanmıştır. Davacı, 12.09.1997 tarihinde kayda geçen dava dilekçesinde özetle; özellikle Güneydo ğu Anadolu Bölgesinde terör örgütlerine yönelik istihbarat çalışmalarında görev alması nedeniyle hemen hemen tüm terörist örgütlerin hedefi olduğunu, bu örgütlerin yayın organlarında kendisi ile ilgili pek çok yazı yazıldığını, bu nedenle idarece re’sen “özel koruma” statüsüne alındığını, halen de bu koruma şeklinin 17.06.1997 tarihli İçişleri Bakanlığı onayı ile devam ettiğini, bu arada T.S.K. Konut Yönergesinde yapılan değişiklikle getirilen, korumalı konut tahs is edilen personelin (koruma kararı devam ettiği sürece ) tahsis tarihinden itibaren 5 yılı doldurunca konuttan çıkarılacağına ilişkin hüküm ge reğince 15 gün içinde konutunun tahliyesinin istendiğini, oysa kendisine korumalı o larak konut tahsisi yapıldığı tarihte bu yönetmeliğin yürürlükte olmadığını, yıllarca canı pahasına g örev yaptığı T.S.K.’nın kendisini görevi sırasında ve sonrasında korumaktan çekinmey eceğini düşündüğünü ve idarenin işlemlerinin devamlılığına inandığını, ancak son yayı mlanan yönetmeliğin tek taraflı olarak kendisine tanınan hakları elinden aldığını, bu i şlemle lojmandan çıkmak suretiyle açık hedef haline geleceğini, kendisinin ve ailesinin mağdur olacağını, idarece bir yandan koruması devam eden emekli personele lojma n yapılırken, en üst derecede korunması gerekli görülen muvazzaf personelin lojman dan çıkartılmasının Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı düştüğünü, korumanın rütbeye göre değil, ilgili personelin geçmişte yaptığı işler ve maruz kaldığı tehlikelere karşılık verildiğini, bu durum dikkate alındığında anılan yönetmelik değişikliğinin Anayasaya aykırı olduğunu, gerçekte kendisinin lojmanda oturma isteğinin tamamen can güvenli ğinin sağlanmasına yönelik olduğunu, herhangi bir sivil evde oturduğu takdirde çeşitli nedenlerle korumanın, amacı gibi gerçekleşemeyeceğini belirterek; lojmandan çıkartıl masına ilişkin idari işlemle, bunun dayanağı olan T.S.K. Konut Yönergesinin ilgili hü kmünün iptalini ve öncelikle yürütmenin durdurulmasını talep ve dava etmiştir. Davacının yürütmenin durdurulması istemleri Dairemizin 30.09.1997 ve 27.01.1998 tar ihli kararları ile kabul edilmiştir. Dosyanın incelenmesinde; davacının “korumalı personel” statüsünde iken kendisine dav alı idarece 28.08.1992 tarihinde halen ikamet etmekte olduğu konutun korumalı person el statüsünde tahsis edildiği, Koruma Hizmetleri Yönetmeliği uyarınca toplanan Merke z Koruma Komisyonunca 1997 yılı içerisinde davacı hakkında artarda (en son 17.06.1997 tarihinde ) “Özel Koruma” kararı alındığı, 1993 tarihli T.S.K. Konut Yönergesini yürürlükten kaldıran yeni T.S.K. Konut Yönergesinin 17.06.1997 tarihinde yürürlüğe girmesi ve yeni yönergenin Geçici 6 ncı maddesi ile konutta koruma kararı alan T.S.K. mensuplarına konut tahsisi uygul amasına son verilmesi, ancak evvelce bu statüde kendisine konut tahsis edilenlere - haklarında konutta koruma kararı devam etmek kaydıyla - korumalı konut tahsis edildiği tarihten itibaren beş yıllık oturma süresi doluncaya ka dar konutta oturma imkanı tanınması, yeni yönergenin yürürlüğe girmesinden sonra beş yıllık oturma süresini tamamlayacakların ön puanlamaya tabi tutulup, puanı yeterli ol mayanların 15 gün içinde oturduğu konutu tahliye etmeleri hükmünün getirilmesi sonr asında, davacının öngörülen beş yıllık oturma süresini 31.08.1997 tarihinde dolduraca ğının tespiti üzerine 01.07.1997 tarihli konut başvuru beyannameleri esas alınarak idarece yapılan ön pua nlama sonucunda, davacının 55 puanla 87 nci sırada yer aldığı, ön puanlamanın yap ıldığı 31.08.1997 tarihinde boş ve boşalması gereken konut sayısının 14 olduğu, dava cının puanının boş ve boşalması gereken konut sayısı içerisinde kalmaması nedeni yle J.Gn.K.lığının 27.06.1997 tarihli işlemiyle, davacının konutunu 31.08.1997 tarihind en itibaren 15 gün içinde tahliye etmesinin istendiği, davacının 01.07.1997 tarihli dile kçesiyle ihtiyari başvuruda bulunarak, hakkındaki işlemin geri alınması isteminde bulu nduğu, J.Gn.K.lığının 17.07.1997 tarihli işlemi ile davacının bu talebinin reddedildiği, yine J.Gn.K.lığının 29.08.1997 tarihli işlemiyle davacının en geç 15.09.1997 tarihinde konutunu boşaltmasının istendiği, davacının söz konusu menfi işlemin ve bunun dayanağı T.S.K. Konut Yönergesinin ilgili hükmünü n (Geçici 6.Maddenin ) iptali istemiyle 12.09.1997 tarihinde ve süresinde AYİM’de bu davayı açtığı anlaşıl maktadır. 12.04.1991 tarih ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun “Koruma Tedbirleri” başlıklı 20 nci maddesinin ilk fıkrasında “Terör ve anarşi ile mücadelede görev veren veya bu gö revi ifa eden adli, istihbari, idari ve askeri görevliler.... hakkında gerekli koruma tedbirleri Devlet tarafından alınır. ” denilmekte; aynı maddenin 10.03.1993 tarih ve 3871 Sayılı Kanunla değişik ikinci fıkrasında “ Bu koruma tedbirleri; talep halinde estetik cerrahi yoluyla fizyolojik görünümün de ğiştirilmesi dahil, nüfus kaydı, ehliyet, evlenme cüzdanı, diploma ve benzeri belgeleri n değiştirilmesi, askerlik işleminin düzenlenmesi, menkul ve gayrimenkul mal varlıkl arıyla ilgili hakları, sosyal güvenlik ve diğer hakların korunması gibi hususlarda düzen leme yapılır.” denildikten sonra devamla, “Korumaya alınmış emekli personelden, meskende korunmaları mutlak surette zorunlu bulunanlar; görev y aptıkları Bakanlık veya Kamu Kurum ve Kuruluşlarına ait konutlardan Maliye ve Gümrük Bakanlığınca rayiç kiralar dikkate alınarak tespit olunacak kira bedeli ile kiralama esaslarına göre yararlandırılır. ” hükmü yer almakta; nihayet dördüncü fıkrada “Koruma tedbirleriyle ilgili esas ve usuller Başbakanlıkça çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenir.” denilmektedir. Ülkemizde uzun yıllardır gündemde olan terör hadiseleri nedeniyle yasa koyucu bu konuya özel olarak eğilmiş ve yukarıda ilgili hükümlerine yer verilen Ter örle Mücadele Kanununu kabul etmiştir. Bu mücadelede görev alan tüm ilgililer bakımından da mali, sosyal ve diğer haklar ve tedbirler, aynı yasada özel olarak düzenlenmiştir.20 nci maddenin ikinci fıkrasında bu tedbirler sayılırken “tadadi” bir yöntem izlenmemiş; bazı konular örnek olmak üzere artarda sıralandıktan sonra “... ve diğer hakların kor unması gibi hususlarda düzenleme yapılır.” denilmek suretiyle, bu hallerin sınırlı olm adığı vurgulanmıştır. Dolayısıyla, maddede sayılanlar dışındaki koruma tedbirleri de dikkate alınmak durumundadır. Gerek Terörle Mücadele Kanununun bütününün, gerekse 20 nci maddesinin amaçsal yorumundan başka bir sonuç çıkarılamaz. 20 nci maddenin ikinci fıkrasında korumaya alınmış emekli personelden meskende korunmaları mutlak surette zorunlu bulunanlarla ilgili özel hükmün mefhumu muhalifinden, maddede k orumaya alınmış ve görevleri devam eden (emekli olmamış) ilgililerin bu haklarının bulunmadığı, olsaydı yasa maddesinde bunlarla ilgili olarak da açıklık getirilmesi gerektiği şeklindeki bir mantık ve savunmaya da hukukil ik atfetmek mümkün değildir. Çünkü yasa koyucu, emekli olmamış (görevde olan) kişiler yönünden bu hususu esasen doğal olarak kabul etmiş demektir ve korumaya alınmış kişiler bakımından tabii bir koruma tedbiri olan bu konu (meske nde koruma) esasen yasanın ruhunda yer almaktadır. Hal böyle olunca da, “yasada açıkça belirtilmeme” gibi bir gerekçeye dayanmak mümkün değildir. 3713 Sayılı Kanunun 20 nci maddesinin dördüncü fıkrasında, koruma tedbirleriyle ilgili esas ve usullerin Başba kanlıkça çıkarılacak bir yönetmelikle belirleneceği belirtilmesine ve buna ilişkin düzen leme 16.09.1995 tarihinde “Koruma Hizmetleri Yönetmeliği” ile yapılmasına rağmen, bu yönetmeliğin de özel ko ruma kararı verilmiş ve emekli olmamış (görevdeki) ilgililer yönünden, konut koruması ve konut tahisisi gibi hususlarda susku n kaldığı görülmektedir. Diğer bir deyişle, bu gibi personele konut tahsisi konusunda hiçbir hükme adı geçen yönetmelikte yer verilmemiştir. Ne var ki, yasanın ruhunda ve içeriğinde mündemiç olan bu konunun yönetmelikte ayrıc a düzenlenmemesi de kurulumuzca bir norm yokluğu olarak görülmemiş; ancak düzenl eyici tasarrufun bu konudaki eksikliğine işaretle yetinilmiştir. Gerçekte ise terörle mücadelede bilfiil görev alması nedeniyle hakkında “özel koruma” kararı alınan kamu görevlisinin / ilgililerin her yönüyle (konut tahsisi suretiyle konutta koruma dahil) korunmasında b üyük kamu yararının bulunduğu, kamu hizmetinin etkinliği ve devamlılığı ilkesinin de bun u zorunlu kıldığı ne kadar gerçekse; aynı görevlerinin hitamında emekli olanların konut tahsisi suretiyl e korunmalarında büyük ölçüde kişisel yararlarının ön plana çıktığı bir vakadır. Haklarında özel koruma kararı verilmiş iki kişiden, halen kamu görevinde olana konut tahsis edilmemesi, emekli olana ise konut tahsisi gerektiği gibi çarpık bir yorum ve mantık tarzı hukuka uyarlı düşmediği gibi, yasa koyucu tarafından da bu amacın be nimsendiği kabul edilemez. Aksine bir düşünce şeklinin benimsenmesi, terörle mücade lede görev alan / alacak olan kamu görevlilerinin moral değerlerinde büyük bir çöküntüye yol açabilece ği gibi, onların görev şevk ve heveslerini de tamamen kıracak bir sonuca varabilecekt ir. Herhalde, Terörle Mücadele Kanunu ile böylesine bir ikilik ve eşitsizliğin özellikle yaratılmak ve bir bölüm kamu görevlisinin kaderleriyle baş başa bırakılmak istendiği kabul edilemez. Mahkememizce de böylesine aykırı bir yoruma itibar edilmemiş, yukarıda açıklanan nedenlerle hakları nda özel koruma kararı alınmış görevliler yönünden “ konut tahsisi” nin zorunlu bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır. Konunun T.S.K. Konut Yönergesi bakımından değerlendirilmesine gelince: 1993 tarihli mülga T.S.K. Konut Yönergesinin Geçici 2 nci maddesinde “Teröre Karşı Koruma Tedbirleri Yönetmeliğine ve T.S.K. Koruma H izmetleri Yönetmeliğine göre hakkında konutta koruma kararı alınan muvazzaf person ele, puan durumuna bakılmaksızın kıdem sırasına göre, korunması daha kolay ve çal ıştığı yere yakın konut tahsis edilir.” hükmü yer almaktaydı. Bu hüküm gereğince de, bu konumdaki kişilere haklarındaki koruma kararı devam ettiği sürece T.S.K. kon utlarından konut tahsisi yapılmaktaydı ve yukarıda açıklandığı üzere, böylesine bir düzenleme ve uygulama tamamen 3713 Sayılı Kanunun amaç ve ruhuna uygun bulunmaktaydı. Ne var ki, 17.06.1997 tarihinde yürürlüğe giren T.S.K. Konut Yönergesi ile bu uygulamaya son verilmiş ve hakkında özel koruma kararı verilmiş olsa da, artık bir T.S.K. mensubuna konut tahsisi yapılmaması yoluna gidilerek, 3713 Sayılı Kanunun amaç ve ruhuna uyg un düşmeyen bir davranış biçimi sergilenmiştir. Anayasa Mahkemesinin çeşitli kararlarında belirtildiği üzere, yasa koyucu belli konularda gerekli kuralları koyma, çerçeveyi çizme ve eğer gerek görürs e bunların uygulanması için sınırları belirlenmiş alanlar bırakma yetkisine sahiptir. İda re, ancak o alanlar içinde takdir yetkisine dayanmak suretiyle, yasalara aykırı olmam ak üzere bir takım kurallar koyarak yasanın uygulanmasını sağlama durumundadır. D iğer bir deyişle, idare, bu düzenleme yetkisini kullanırken koyacağı yeni hükümlerle, kuvvet aldığı kural işlemlerin kapsamı, esprisi ve yönü dışına çıkmamak durumundadı r. Yasanın düzenleyici tasarrufa ( dava konusunda yönetmeliğe ) bıraktığı bir konu, idarenin takdir yetkisini bizatihi kullanması demek olan yönerg eye bırakılamaz. Bu şekilde bir tavır ve hareket hukuk devleti ilkesine de esaslı bir aykırılık teşkil eder. Dava konusunda da, davalı idareye düşen, 3713 Sayılı Kanunun amaç ve ruhuna uygun olan 1993 tarih li T.S.K. Konut Yönergesinin, haklarında özel koruma kararı bulunan kişiler yönünde n konut tahsisine ilişkin hükümlerini yeni yönergeye de ithal etmekten ibaret olmak gerekirken; 3713 Sayılı Kanunun kapsam, espri ve yönü dışına çıkılarak, bunun tam tersine bir düzenleme getirilmesi suretiyle hukuka uyarlı davranılmamıştır. Belirtilen sebeplerle, davacının özel koruma kararı devam etmesine rağmen, yeni T.S. K. Konut Yönergesinin Geçici 6 ncı maddesinin, bu konuda 5 yıllık oturma süresinin tamamlandığı tarihte, yapılacak ö n puanlamada kendisine konut tahsis edilemeyenlerin bu nedenle, oturmakta oldukları konutu boşaltacaklarına ilişkin hüküm getirdiği gerekçesiyle tesis edilen konuttan tahli ye işleminin hukuka aykırılıkla sakatlandığı, aynı şekilde yönergenin Geçici 6 ncı maddesinin buna ilişkin hükümlerinin hukuka aykırı olduğu kanaatine ulaşılmış v e iptalleri yoluna gidilmiştir. Açıklanan nedenlerle; Davacının özel koruma statüsü devam ettiği halde konutundan çıkarılmasına ilişkin iş lem sebep ve özellikle amaç unsurları yönünden hukuka aykırı görüldüğünden, İPTALİ NE,17.06.1997 tarihli T.S.K. Konut Yönergesinin Geçici 6 ncı maddesinin, evvelce (bu yönergenin yürürlülük tarihinden önce ) haklarında konutta koruma kararı alınan personelin, korumalı konut tahsis edildiği t arihten itibaren beş yıllık oturma süresi dolduğu tarihte ( konutta koruma kararı devam etse dahi) bu statünün sona ererek ön puanlamaya tabi tutulacağına ilişkin hükümlerinin yasaya (3713 sayılı) aykırılığı karşısında İPTALİNE (AYİM. 1.D. 17.2.1998; E.1997/717, K. 1998/278)

Avukata Sor!