Tanıma ve Tenfiz Nedir? Şartları nelerdir?
Bir mahkeme kararı ancak verildiği ülke sınırları içinde geçerlidir. Yani o
28-11-2019Emsal Karar 1
ÖZETİ : Yönetmeliğin 24’ncü maddesinde düzenlenen “katılma” usulünün, salt uygulayıcılara şekli kolaylık ve pratiklik sağlamak üzere konulduğu, sicil belgesinin bütünlüğü içinde bir üstün işleminin iptalinin diğer üst açısından aynı şekilde katılarak işaretleme olgusunu ortadan kaldırmadığı, aynı kıstaslar birebir doldurulması ile sadece katılma hanesinin işaretlenmesi bakımından belgenin varlığı ve geçerliğinde hiçbir fark bulunmadığı ortadadır.
Davacı, 04.01.2010 tarihinde AYİM’de kayda geçen dava dilekçesinde özetle; 2009 yılı sicilinden sonra kıdem sıralamasında 106’ncı sıradan 457’inci sıraya gerilediğini, 2008 - 2009 Eğitim – Öğretim yılında Piyade Okulu’nda kendisinin 4’üncü Sb. Tml. Krs. Bölüğünde kursiyer olduğunu, dolayısıyla; 2009 yılında 1’inci sicil üstü olarak 4’üncü Sb. Tml. Krs. Bl. K.’nın hakkında sicil düzenlemesi gerektiğini, ancak; Karanet’teki kendi sayfasından baktığında sicil aldığı dönemde 2’nci Bölük’te bulunduğunu gördüğünü, 1’inci sicil üstü olarak hiç birlikte çalışmadığı 2’nci Sb. Tml. Krs. Bl. K.’nın yetkisiz bir şekilde hakkında sicil düzenlediğini öğrendiğini, 2’nci sicil üstünün de 1’inci sicil üstünden etkilenerek sicil tanzim ettiğini, bu nedenlerle 2009 yılı sicil işlemlerinin hukuka aykırı olduğunu belirterek, 2009 yılı sicil işlemlerinin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Dava ve özlük dosyaları ile sicil belgelerinin incelenmesi neticesinde; 30.08.2008 tarihinde teğmen nasbedilen davacının 2009 yılı sicil döneminde 1’inci sicil üstünce “tam nota yakın çok iyi” sicil belgesinin olumsuz kabul edilen alt kıstaslarına işaretleme yapılmadığı ve ilave kanaat belirtilmediği, 2’nci sicil üstünün 1’inci sicil üstüne katıldığı, 3’üncü sicil üstünce sicil düzenlenmediği, bu sicil döneminde bir adet takdirinin bulunduğu ve cezasının bulunmadığı, mesleki safahatı süresince yedi adet takdirinin bulunduğu ve cezasının bulunmadığı görülmüştür.
Dava konusu sicil işlemleri öncelikle yetki yönünden incelenmiştir.
Dava dosyası, özlük dosyaları, sicil belgeleri ve 2009-1208 esas sayılı dosyadan alınan belgelerin de incelenmesi sonucunda; 2008 - 2009 Eğitim – Öğretim yılında kursiyer mevcutlarının artmasından dolayı 04.09.2008 tarihinden itibaren İstanbul, Tuzla P. Okl. Öğr. ve Krs. A. K.lığının kuruluşunda bulunan Sb. Astsb. Krs. Tb.’nun, Sb. Krs. Tb. ve 2’nci Atğm. Ady. Krs. Tb.’nun da, Astsb. Krs. Tb. olarak teşkilatlandırıldığı, dolayısıyla; Sb. Astsb. Krs. Tb.’nun kaldırıldığı, davacının P. Okl. Öğr. ve Krs. A. Sb. Krs. Tb. 4’üncü Sb. Tml. Krs. Bl. K.lığında kursiyer olduğu, 1’inci sicil üstünün 4’üncü Sb. Tml. Krs. Bl. K.’nın ve 2’nci sicil
üstünün Sb. Krs. Tb. K.’nın oldukları, dolayısıyla; 2009 yılı sicilinin bu görevlerdeki kişiler tarafından düzenlemesinin gerektiği, ancak; Sb. Astsb. Krs. Tb. kaldırılmasına ve davacı P. Okl. Öğr. ve Krs. A. Sb. Krs. Tb. 4’üncü Sb. Tml. Krs. Bl. K.lığında kursiyer olmasına rağmen; 2009 yılı sicilinde görev yerinin P. Okl. Öğr. ve Krs. A. Sb. Astsb. Krs. Tb. 2’nci Sb. Tml. Krs. Bl. yazıldığı ve 1’inci sicil olarak, 4’üncü Sb. Tml. Krs. Bl. K.’nın yerine yetkisi bulunmayan 2’nci Sb. Tml. Krs. Bl. K.’nın sicil düzenlediği, bu nedenle 2009 yılı 1’inci sicil üstü sicil işleminin yetki unsuru yönünden hukuka aykırı olduğu ve iptalinin gerektiği, 2’nci sicil üstü olan Sb. Krs. Tb. K.’nın, 2’nci Sb. Tml. Krs. Bl. K.’nın yaptığı değerlendirmelere katılmak suretiyle sicil tanzim ettiği, Subay Sicil Yönetmeliğinin 24’üncü maddesinde öngörülen “katılma” usulünün 2’nci sicil üstlerine sicil tanziminde kolaylık sağlayan pratik ve şekli bir yol olduğu, 1’inci sicil üstünün değerlendirmelerine katılan 2’nci sicil üstünün bunu aynen ve tekraren yazmak yerine katıldığını belirtmekle yetindiği, böyle durumlarda 1’inci ve 2’nci sicil üstlerinin sicil değerlendirmelerinin birbirinden bağımsız olduğu, 1’inci sicil üstünce düzenlenen sicilin geçersiz sayılması halinde, 2’nci sicil üstü sicilinin hukuki durumunu koruduğu, 1’inci sicil üstü işleminin iptaline karar verilmesinin tüm belgenin ve 2’nci sicil üstü sicil işleminin geçersizliği anlamına gelmediği, dolayısıyla; 2009 yılı 2’nci sicil üstü sicil işleminde yetki unsuru yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Subay Sicil Yönetmeliğinin “Sicil üstlerinin görev ve sorumluluğu” başlıklı 5’inci maddesinde; “Sicil üstleri emri altındakiler hakkında sicil düzenlerken; üstlük ve komutanlığın en önemli olan özel yetkilerinden birini kullanırlar. Sicil üstleri; bu görevin önemini göz önünde tutarak, sicil belgelerindeki nitelikleri tam bir tarafsızlık, adalet ve vicdani kanaatle değerlendirmekten sorumludurlar. Aksi durum, ehliyetli olmayanların layık olmadıkları rütbe ve makamlara yükselmelerini, dolayısıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinin yetenekten yoksun kişilerin elinde görevini yapamaz duruma düşmesi sonucunu doğurur. Hissi ve aşırı merhamet duygusuyla verilecek sicillerin, hak eden başka personelin hakkını ihlal edeceği, daima göz önünde bulundurulur…” denilmektedir.
Bilindiği üzere, özünde değerlendirme unsurunu barındırdığı ve bir değerlendirme sürecinin sonunda ortaya çıktığı için, sicil işlemleri, idarenin diğer işlemlerine nazaran takdir yetkisini yoğun olarak kullandığı işlem grubu içerisinde yer alır. Bu bağlamda sicil işlemlerinin denetimi, takdir yetkisinin eşit, adil, objektif ve hizmet gereklerine uygun olarak kullanılıp kullanılmadığı, bu yetkinin kullanımında hukuka aykırı bir durumun bulunup bulunmadığı yönünden yapılmak durumundadır. Sicil üstünün, ast’ı hakkında sicil düzenlemesi işleminin, tamamen üst’ün hareket alanı içinde kaldığını varsaymak da mümkün değildir. Zira Anayasanın 125’inci maddesinin 4’üncü fıkrasında “takdir yetkisini kaldıracak
biçimde yargı kararı verilemeyeceği” belirtilmiş, takdir yetkisinin denetlenmesi konusunda bir kısıtlama getirilmemiştir. Buna göre; yargı yerince denetlenemeyecek olan, hukuka uygun kullanıldığı tespit edilen takdir yetkisi olup, bu yetkinin kullanılma sürecindeki hukuka aykırılık halleri ise denetlenebilecektir.
Sicil işlemlerinde, takdir yetkisinin kullanılma sürecindeki hukuka aykırılık ise; uzun yıllar, belirgin bir çoğunlukla çok yüksek sicil notları ve olumlu kanaatler ile takdir edilmiş personele, genel safahatına ve uygulamaya istisna teşkil edecek ve göze çarpacak nitelikte (birden bire düşüşü izah eden makul ve kabul edilebilir nedenler öne sürülmeksizin) çok düşük sicil notları takdir edilmesi ve hakkında olumsuz kanaatler belirtilmesi durumunda ortaya çıkmaktadır.
2009 yılı 1’inci sicil üstü işlemindeki yetkisizliğin, buna aynen katılan 2’nci sicil üstü işlemine’de sakatladığı ileri sürülmüş ise de; Yönetmeliğin 24’ncü maddesinde düzenlenen “katılma” usulünün, salt uygulayıcılara şekli kolaylık ve pratiklik sağlamak üzere konulduğu, sicil belgesinin bütünlüğü içinde bir üstün işleminin iptalinin diğer üst açısından aynı şekilde katılarak işaretleme olgusunu ortadan kaldırmadığı aynı kıstaslar birebir doldurulması ile sadece katılma hanesinin işaretlenmesi bakımından belgenin varlığı ve geçerliğinde hiçbir fark bulunmadığı ortadadır.
Yukarıda belirtilen ölçütler doğrultusunda dava konusu sicil işlemleri değerlendirildiğinde, 2009 yılı sicil döneminde 1’inci sicil üstünce yapılan sicil üstü sicil işlemlerinin “yetki” unsuru açısından hukuka aykırı olduğu, 2’nci sicil üstünce yapılan değerlendirmelerin (işaretlemelerin ve bunların nota tahvil edilmesi sonucunda ortaya çıkan sicil puanının) “tam nota yakın çok iyi” seviyesinde olmakla; 2’nci sicil üstünün subjektif olarak sicil düzenlediği hususunda herhangi bir bilgi ve belgenin mevcut olmadığı, sicil notunun takdir yetkisi içinde kalınarak verildiği, dolayısıyla; 2009 yılı 2’nci sicil üstü sicil işleminde hukuka aykırı bir yön bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle;
1. Yetki unsuru bakımından hukuka aykırı bulunan 2009 yılı 1’inci sicil üstü sicil işleminin OYBİRLİĞİ İLE İPTALİNE,
2. Yasal dayanaktan yoksun bulunan 2009 yılı 2’nci sicil üstü sicil işleminin iptali isteminin REDDİNE, Üye Hâk. Alb. Mustafa OKŞAR’ın Karşı oyu ve OYÇOKLUĞU ile,
3. Davanın kısmen kabul kısmen red ile sonuçlanmış olması nedeniyle 1602 sayılı Kanunun 71’inci maddesi uyarınca yargılama giderlerinin taraflar arasında ½ oranında paylaştırılmasına,genel bütçeye dahil davalı idare 492 sayılı Harçlar Kanununun 13/j maddesi uyarınca harçtan muaf olduğundan ayrıca harca hükmedilmesine yer olmadığına,
16 EYLÜL 2010 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY GEREKÇESİ
Davacı, 2009 yılı sicil işlemlerinin iptali istemiyle dava açmıştır. Katılmış olduğum sayın çoğunluk gerekçesinde açıklandığı üzere, anılan bu talebe bağlı olarak 2009 yılı 1’inci sicil üstü sicil işleminin yetkisiz sicil üstü tarafından düzenlenmiş olması nedeniyle iptaline karar verilmiştir. Ancak, 1’inci sicil üstü tarafından yapılan takdir ve değerlendirmeye katılma yoluyla sicil kullanan 2’nci sicil üstü sicil işleminin iptal edilmemesi hukuka aykırıdır. Bu bağlamda, 2’nci sicil üstü tarafından sicil belgesinde yer alan “katılıyorum” hanesinin işaretlemesi suretiyle tesis edilen sicil işleminin, Sicil Yönetmeliği hükümleri çerçevesinde irdelenmesi gerekmektedir.
Subay Sicil Yönetmeliğinin 6’ncı maddesinde; “Birinci sicil üstlerinin kuruluş bağlantısına göre sicil düzenlenecek subayın amiri” olduğu; 7’nci maddesinde; “İkinci sicil üstlerinin, kuruluş bağlantısına göre birinci sicil üstünün, üçüncü sicil üstlerinin ise kuruluş bağlantısına göre ikinci sicil üstünün bir üst görev yerinde bulunan komutan veya amirler” olduğu düzenleme altına alınmıştır.
Aynı Yönetmeliğin İkinci Kısmının “Özel durumlarda sicil üstlerinin saptanması” başlıklı İkinci Bölümünde kimlerin yetkili sicil üstü olabileceği düzenleme altına alınmıştır. Bu bölümde yer alan 15’nci maddede; “Bir sicil üstü, asil veya her ne suretle olursa olsun vekil olarak o görev yerinde sicili düzenlenecek kimseyle beraber rütbesi değişmedikçe, o sicil dönemi içerisinde fiilen en az üç ay görev yapmadıkça sicil düzenleyemez” hükmü
belirtilmektedir. Aynı Bölümün 16’ncı maddesinde ise; “birinci, ikinci veya üçüncü sicil üstlerinin, “kıdem”, “hısımlık” ve “açıkta veya tutuklulukta bulunması” durumlarına göre şartları belirtilmiş olup maddenin son fıkrasında “yukarıda belirtilen hususlar ile başka herhangi bir nedenle sicil üstlerinden birisinin sicil düzenleyememesi halinde, sicil düzenlemeye yetkili sicil üstleri, kuruluş bağlantısı esasına göre bir üst görev yerinde bulunan sicil üstleridir.” düzenlemesi yer almaktadır.
Subay Sicil Yönetmeliğinin “Sicil Belgelerinin Düzenlenmesi” başlıklı 24’ncü maddesinin (f) bendinin ikinci fıkrasında; “İkinci sicil üstleri, birinci sicil üstleri tarafından doldurulan, maiyetindeki personele ait sicil belgelerini inceler. Birinci sicil üstünün işaretlemelerinin tamamına katılıyorsa nitelikleri işaretlemez ve “İkinci Sicil Üstü Değerlendirmesi” bölümündeki “Birinci Sicil Üstüne Katılıyorum” bölümünü işaretler ve “Sicil Üstlerine Ait Bilgiler” bölümünü doldurarak imza eder. İkinci sicil üstleri, birinci sicil üstlerinin işaretlediği niteliklerden herhangi birisine, bir kısmına veya tamamına katılmadığı takdirde; aynı bölümdeki “Birinci Sicil Üstüne Katılmıyorum” hanesini işaretler ve sadece katılmadığı nitelikleri; hiç birine katılmıyorsa tamamını işaretleyerek değerlendirmesini yapar…” düzenlemesi, takip eden üçüncü fıkrasında ise; “Aşağıda belirtilen durumlarda ikinci sicil üstü mutlaka niteliklerin tamamını işaretlemek zorundadır.: (1) Birinci sicil üstü, sicil düzenlemek için yeterli süre o personel ile çalışmamışsa / (2) Görevden ayrılmalarda kanaat değişikliği nedeniyle sicil belgelerinin tanziminde” şeklinde düzenleme mevcuttur.
Subay Sicil Yönetmeliğinin yukarıda belirtilen hükümleri çerçevesinde; yetkili sicil üstlerinin kimlerin olacağı kuruluş bağlantısına ve fiili çalışma süresine göre düzenleme altına alınmış ayrıca sicil belgesinin düzenleme usul ve şekli belirtilmiştir. Düzenlenen sicil belgelerinin “şekil”, sicil üstlerinin tespitinin “yetki” unsuru açısından irdelenmesi yararlı olacaktır.
Yönetmelik hükümlerinde; “yetki” açısından öncelikle kuruluş bağlantısına göre amir ve komutan durumu ve görev yerleri esas alınmıştır. Mevcut bu kritere ayrıca “en az üç ay fiilen birlikte görev yapma” ölçütü getirilmiştir. Başka bir anlatımla, bir personel hakkında sicil düzenlenecek ise, sicil düzenleyecek üstleri öncelikle kuruluş bağlantısına göre, personelin amir veya komutanı olması gerekmekte, bu durumun sağlanmasına ek olarak da sicil üstünün, hakkında sicil düzenlenecek personel ile en az fiilen üç ay birlikte görev yapması gerekmektedir. Kuruluş bağlantısına uygun olarak veya üç ay çalışma şartı sağlanmadan
düzenlenen sicil işlemi sicil üstünün yetkisiz kılınmasına dolayısıyla sicil işleminin “yetki” unsuru açısından hukuka aykırı olmasına neden olacaktır.
Yukarıda belirtilen düzenlemelerde getirilen diğer kriterler ise sicil belgesinin düzenlenme şekli ve usulüne ilişkin bulunmaktadır. Subay Sicil Yönetmeliğinin 24’üncü maddesinin (f) bendinin ikinci fıkrasında, 2’nci sicil üstünün “katılma” yoluyla nasıl sicil düzenleyeceği, üçüncü fıkrasında ise, hangi durumlarda mutlaka sicil belgesindeki niteliklerin tamamını işaretleyeceğine ilişkin istisna durumlar düzenlenmiştir. Sicil belgelerinin düzenleme şekli açısından üzerinde durulması gereken nokta, “yetkili” sicil üstleri tarafından tesis edilen sicil işlemlerinin varlığının hukuki bir zorunluluk olarak ortaya çıkmasıdır. Anılan madde kapsamında, 2’nci sicil üstünün niteliklerin bir kısmını veya hiçbirini işaretlememesi, bu bağlamda “katılma” usul ve şeklini kullanması, 1’inci sicil üstünün “yetkili” ve usulüne uygun sicil işlemi tesis etmesine bağlı kılınmıştır. Yetki unsuru açısından hukuka aykırı olan veya bu hukuka aykırılığı ilgili yargı yeri kararı ile tespit edilen sicil işleminin esas alınarak 2’nci sicil üstü tarafından “1’inci sicil üstüne katılıyorum” usul ve şeklinin kullanılması hukuken mümkün gözükmemektedir. Nitekim 24’üncü maddesinin (f) bendinin üçüncü fıkrasında bu durum göz önüne alınarak istisna durum düzenleme altına alınmıştır.
Subay Sicil Yönetmeliğinin 24/f maddesinin üçüncü fıkrasında ikinci sicil üstünün mutlaka niteliklerin tamamını işaretlemek zorunda kaldığı şartlardan biri “Birinci sicil üstü, sicil düzenlemek için yeterli süre o personel ile çalışmamışsa” şeklinde düzenleme altına alınmıştır. Daha önceden de belirtildiği üzere bir sicil üstünün “yetkili” olması için istisnaları bulunmak üzere (geçici görev vb.) kuruluş bağlantısı esası getirilmiş, bu esasa bağlı olarak da “en az üç ay fiilen birlikte görev yapma” kriteri öngörülmüştür. Başka bir anlatımla, sicil üstlerinin yetkili olması için öncelikle ve ilk olarak aranacak husus kuruluş bağlantısı esasına dayanmakta, bu esas yerine getirildikten sonra “en az üç ay birlikte görev yapma” kriteri dikkate alınmaktadır. Bunlardan birinin bulunmaması sicil işlemini “yetki” unsuru açısından hukuka aykırı kılacaktır.
1’inci sicil üstü işleminin “yetki” unsuru açısından hukuka aykırı bulunarak iptaline karar verilmiştir. Bu bağlamda, “yetki” unsuru açısından hukuka aykırı bulunan ve iptal edilen 1’inci sicil üstü işlemine “katılma” usulüyle sicil düzenleyen 2’nci sicil üstü sicil işlemi de, Subay Sicil Yönetmeliğinin 24/f maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları kapsamında “yetki” unsurları açısından hukuka aykırı hale gelmektedir. Yetki unsuru açısından hukuka aykırı olan 1’inci sicil üstü işleminin esas alınarak “katılma” usulüyle sicil düzenlenemeyeceği ve
Yönetmeliğin 24/f üçüncü fıkrası kapsamında mutlaka tüm niteliklerinin işaretlenmesi zorunluluğu karşısında, Yönetmelik hükümlerine aykırı olarak “katılma” usulüyle düzenlenen 2’nci sicil üstü sicil işlemi de “yetki” ve “şekil” unsuru açısından hukuka aykırılıkla sakatlanmaktadır.
Diğer yandan öğretide ve idari yargı kararlarından tartışmasız bir şekilde kabul gördüğü üzere iptal kararı hukuka aykırı bir işlemi, tesis edildiği andan itibaren bütün hüküm ve sonuçlarıyla ortadan kaldırır. İptal kararıyla hukuka aykırı işlemden önceki duruma dönülür. Başka bir anlatımla geriye yürürlük ilkesi çerçevesinde hukuka aykırı bir işlemin idari yargıda iptaliyle hukuka aykırı işlemin tesisinden önceki hukuki duruma geri dönülür ve iptal edilmiş işlem hiç yapılmamış sayılır. Bu bağlamda, yargı kararı ile iptal edilmiş bulunan ve buna bağlı olarak hukuk düzleminde hiç yapılmamış sayılan bir sicil işleminin esas alınarak tesis edilen
diğer bir sicil işleminin varlığını ve hukuki sonuçlarını sürdürdüğünü hukuken kabul etmek mümkün gözükmemektedir.
Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde; mevcut Yönetmelik hükümlerine ve iptal davasının sonuçlarına bağlı oluşan kabuller çerçevesinde, 2’nci sicil üstü sicil işleminin hukuka aykırı olduğu ve iptaline karar verilmesi kanaatinde olduğumdan bu konuda aksi yönde oluşan sayın çoğunluk kararına katılamadım. 16.09.2010
(AYİM.1.D., 16.09.2010; E. 2010/98, K. 2010/867)
Emsal Karar 2
ÖZETİ : Davacının asli görevi uhdesinde kalmak üzere görevlendirildiği için sicil üstlerinin değişmediği ve bu sicil üstleri tarafından düzenlenmeyen sicillerin yetki yönünden hukuka aykırı olduğu değerlendirilmiştir.
Davacı vekili, 03.07.2009 tarihinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kayıtlarına geçen dava dilekçesinin reddedilmesi üzerine, verdiği yenileme dilekçesinde özetle; müvekkilinin başarılı bir personel olduğunu, 2 şerit rozet ve 10 takdir aldığını, herhangi bir uyarı ve ceza almadığını, adli ve idari soruşturma geçirmediğini, kıdem sıralamasında geriye düştüğünü, bunun 2001, 2008 ve 2009 yıllarında sicil üstlerince sübjektif olarak düşük sicil verilmesinden kaynaklandığını değerlendirdiğini belirterek, 2001, 2008 ve 2009 yılları 1’inci ve 2’nci sicil üstü sicil işlemlerinin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacının talebi doğrultusunda 23.3.2010 tarihinde tarafların katılımı ile duruşmalı yapılarak Dairemizin 23.03.2010 gün ve 2010/83 - 398 E. K. sayılı kararı ile; 2001 yılı 1’inci ve 2’nci sicil üstü sicil işlemlerinin, 2008 yılı 1’inci ve 2’nci sicil üstü sicil notlarının ve 2009 yılı 1’inci sicil üstü sicil işlemlerinin iptali istemlerinin REDDİNE, 2008 yılında 1’inci ve 2’nci sicil üstlerince 43-B niteliğine yapılan olumsuz kanaat işaretlemesinin ve 1’inci sicil üstünce belirtilen olumsuz ilave kanaatlerin ve 2009 yılı 2’nci sicil üstü sicil işlemlerinin İPTALİNE karar verilmiştir.
Davacı vekili, 11.05.1010 tarihinde AYİM kayıtlarına geçen karar düzeltme dilekçesinde özetle; davacının Baştabiplik emrine atandığını, Baştabiplik tarafından asli görevi uhdesinde kalmak üzere Laboratuarlar Bölüm Şefi olarak ve Baştabibin vereceği idari görevleri icra etmek üzere görevlendirildiği, burada başka bir kuruma görevlendirme ve asıl sicil üstlerinden ayrı görev yapma halinin bulunmadığını, atandığı görev yerinin dışıda çalışmasının söz konusu olmadığını, sicil üstlerinin değişmediğini, atamalı olduğu yerdeki 1’inci sicil üstünün Baştabip ve 2’nci sicil üstünün TSK Sağ. Hiz. Komutanı olduklarını ve bu kişiler tarafından sicilerinin düzenlenmesi gerektiğini, bu nedenle 2008 ve 2009 yılları sicil işlemlerinin yetki yönünden hukuka aykırı olduğunu belirterek, Dairemizin 23.03.2010 gün ve 2010/83 - 398 E. K. sayılı kararının kaldırılarak, 2008 ve 2009 yılları sicil işlemlerinin
iptaline ve karar düzeltilmesine ilişkin yargılamanın duruşmalı yapılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanununun 67/son maddesi gereği Kurulumuzca duruşma yapılmaksızın hükme gidilmesi kararlaştırılmıştır.
Dava dosyası, özlük dosyaları ile sicil belge ve defterlerinin incelenmesi neticesinde; davacının 1987 yılından itibaren sicil almaya başladığı, genelde ortalamaları yüksek seviyede (çok iyi ve mükemmel) olan bir sicil safahatı sergilediği, dava konusu normal yıllık sicillerde sicil üstlerince niteliklere ilişkin alt kıstaslar işaretlenmek suretiyle değerlendirmeler yapıldığı, 2001 ve 2008 yıllarında 2’nci sicil üstlerinin, 1’inci sicil üstlerinin değerlendirmelerine katıldıkları, 2009 yılında ise; 1’inci ve 2’nci sicil üstlerinin farklı değerlendirmeler yaptıkları, ayrıca 2008 yılı sicil dönemi içinde 26.11.2007 tarihinde 1’inci ve 2’nci sicil üstlerinin henüz bir kanaat edinemedim şeklinde görevden ayrılma sicili düzenledikleri, yapılan değerlendirmenin nota tahvil edilmesi sonucunda ortaya çıkan 2001 ve 2008 yılları 1’inci ve 2’nci ile 2009 yılı 1’inci sicil üstü sicil notlarının “çok iyi”, 2009 yılı 2’inci sicil üstü sicil notunun ise; “çok iyiye yakın iyi” seviyesinde oldukları, 2008 yılı sicilinde 1’inci ve 2’nci sicil üstlerinin Dairemiz tarafında menfi kanaat kabul edilen 43’üncü niteliğin “B” alt kıstasına işaretlemelerde bulundukları, ayrıca Savcılık düşüncesinde belirtilenin aksine 2008 yılı sicilinde 2’nci sicil üstünün değil, 1’inci sicil üstünün ilave olumsuz kanaatler belirttiği, bunların dışında 2001 ve 2009 yıllarında sicil üstlerince niteliklere ilişkin alt kıstaslara menfi kanaat kabul edilen işaretlemeler yapılmadığı ve ilave olumsuz kanaatler belirtilmediği, dava konusu sicil dönemlerinde herhangi bir cezasının olmadığı, 2001 ve 2008 yılları sicil dönemlerinde herhangi bir ödül almadığı, 2009 yılı sicil döneminde 1 takdir aldığı, tüm safahatında ise 14’ten fazla yazılı takdir ve 2 şerit - rozet ile taltif edildiği, 1 disiplin cezasının olduğu görülmüştür.
Yetki unsuru kamu düzenine ilişkin olduğundan; davanın esasına girilmeden önce dava konusu sicil işlemlerinin yetki yönünden irdelenmesine geçilmiştir.
Davacının, 2001 yılı sicil döneminde İstanbul GATA Haydarpaşa 1000+200 Yt. Eğt.Hst. 800 Yt. Çamlıca Göğüs Hastalıkları Hst. Biyokimya Srv. Biyokimya Uzm olarak görevli olduğu, bu görevi sırasında 1’inci sicil üstünün Baştabip Yardımcısı, 2’nci sicil üstünün Baştabip oldukları, 2001 yılı sicilinin de bu görevlerdeki kişiler tarafından düzenlendiği, dolayısıyla; 2001 yılı sicil işlemlerinin yetkili sicil üstleri tarafından düzenlendiği ve bu sicil işlemlerinde yetki unsuru bakımından hukuka aykırılık bulunmadığı, K. K. K.lığının 17.05.2007 tarihli 2007 yılı genel atamaları ile; Kıbrıs, Girne Asker Hastanesi Baştabipliğinden, İstanbul, Gümüşsuyu Asker Hastanesi Baştabip Yardımcılığına atandığı, ancak; bu görevine başlamadan K. K. K.lığının 29.05.2007 tarihli mesaj emri ile; Gümüşsuyu Asker Hastanesi Baştabip Yardımcılığından, Gümüşsuyu Asker Hastanesi Baştabipliği emrine tayin edildiği, 22.08.2007 tarihinde Baştabiplik emrinde göreve başladığı, Gümüşsuyu Asker Hastanesi Baştabipliğinin 30.08.2007 tarihli emri ile; Baştabip Yardımcısı olarak görevlendirildiği, 26.11.2007 tarihine kadar Baştabip Yardımcılığı görevini sürdürdüğü, bu görevi sırasında 1’inci sicil üstünün Gümüşsuyu Asker Hastanesi Baştabinin, 2’nci sicil üstünün TSK Sağ. Hiz. Komutanının oldukları, nitekim 26.11.2007 tarihinde 1’inci sicil üstü olarak Baştabibin, 2’nci sicil üstü olarak TSK Sağ. Hiz. Komutanının davacı hakkında görevden ayrılma sicili düzenledikleri, Gümüşsuyu Asker Hastanesi Baştabipliğinin 26.11.2007 ve 27.08.2008 tarihli görevlendirme emirleri ile; asli görevi uhdesinde kalmak üzere Laboratuarlar Bölüm Şefi olarak ve Baştabibin vereceği idari görevleri icra etmek üzere görevlendirildiği, asli görevinin atandığı yer olan Baştabipliğin emrinde çalışmak olduğu, asli görevi uhdesinde kalmak üzere görevlendirildiği için sicil üstlerinin değişmediği ve yine 1’inci sicil üstünün Gümüşsuyu Asker Hastanesi Baştabibin, 2’nci sicil üstünün TSK Sağ. Hiz. Komutanının oldukları, dolayısıyla; 2008 ve 2009 yılları normal yıllık sicil işlemlerinin bu görevlerdeki kişiler tarafından düzenlenmesi gerekir iken; 1’nci sicil üstü olarak Gümüşsuyu Asker Hastanesi Baştabip Yardımcısı, 2’nci sicil üstü olarak Gümüşsuyu Asker Hastanesi Baştabibi tarafından sicillerin düzenlediği, dolayısıyla 2008 ve 2009 yılı normal yıllık sicil işlemlerinin yetki unsuru bakımından hukuka aykırı olduğu ve iptallerinin gerektiği sonucuna varılmıştır.
Subay Sicil Yönetmeliğinin “Sicil üstlerinin görev ve sorumluluğu” başlıklı 5’inci maddesinde; “Sicil üstleri emri altındakiler hakkında sicil düzenlerken; üstlük ve
komutanlığın en önemli olan özel yetkilerinden birini kullanırlar. Sicil üstleri; bu görevin önemini göz önünde tutarak, sicil belgelerindeki nitelikleri tam bir tarafsızlık, adalet ve vicdani kanaatle değerlendirmekten sorumludurlar. Aksi durum, ehliyetli olmayanların layık olmadıkları rütbe ve makamlara yükselmelerini, dolayısıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinin yetenekten yoksun kişilerin elinde görevini yapamaz duruma düşmesi sonucunu doğurur. Hissi ve aşırı merhamet duygusuyla verilecek sicillerin, hak eden başka personelin hakkını ihlal edeceği, daima göz önünde bulundurulur…” denilmektedir.
Bilindiği üzere, özünde değerlendirme unsurunu barındırdığı ve bir değerlendirme sürecinin sonunda ortaya çıktığı için, sicil işlemleri, idarenin diğer işlemlerine nazaran takdir yetkisini yoğun olarak kullandığı işlem grubu içerisinde yer alır. Bu bağlamda sicil işlemlerinin denetimi, takdir yetkisinin eşit, adil, objektif ve hizmet gereklerine uygun olarak kullanılıp kullanılmadığı, bu yetkinin kullanımında hukuka aykırı bir durumun bulunup bulunmadığı yönünden yapılmak durumundadır. Sicil üstünün, ast’ı hakkında sicil düzenlemesi işleminin, tamamen üst’ün hareket alanı içinde kaldığını varsaymak da mümkün değildir. Zira Anayasanın 125’inci maddesinin 4’üncü fıkrasında “takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemeyeceği” belirtilmiş, takdir yetkisinin denetlenmesi konusunda bir kısıtlama getirilmemiştir. Buna göre; yargı yerince denetlenemeyecek olan, hukuka uygun kullanıldığı tespit edilen takdir yetkisi olup, bu yetkinin kullanılma sürecindeki hukuka aykırılık halleri ise denetlenebilecektir.
Sicil işlemlerinde, takdir yetkisinin kullanılma sürecindeki hukuka aykırılık ise; uzun yıllar, belirgin bir çoğunlukla çok yüksek sicil notları ve olumlu kanaatler ile takdir edilmiş personele, genel safahatına ve uygulamaya istisna teşkil edecek ve göze çarpacak nitelikte (birden bire düşüşü izah eden makul ve kabul edilebilir nedenler öne sürülmeksizin) çok düşük sicil notları takdir edilmesi ve hakkında olumsuz kanaatler belirtilmesi durumunda ortaya çıkmaktadır.
Yukarıda belirtilen ölçütler doğrultusunda dava konusu sicil işlemleri değerlendirildiğinde; 2001 yılı 1’inci ve 2’nci sicil üstü sicil notlarının, davacının genel sicil
alma eğilimine uygun olduğu, bu sicil notlarında ani ve açık bir düşüşün söz konusu olmadığı, önceki sicil yıllarında daha düşük ve yakın seviyede sicil notlarının bulunduğu, bu sicil notlarının takdir yetkisi içinde kalınarak düzenlendiği, dolayısıyla yukarıda belirtilen açıklamalar ile birlikte değerlendirildiğinde; 2001 yılı 1’inci ve 2’nci sicil işlemlerinde hukuka aykırı bir yönün bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacı vekilinin karar düzeltilmesi talebinin kabulü ile AYİM 1’inci Dairesinin 23.03.2010 gün ve 2010/83 - 398 E. K. sayılı kararının KALDIRILMASINA Üye Top. Kur. Alb. Bülent ÇELİK ve Üye Kur. Alb. Yusuf DOĞRUER’in karşı oyları nedeniyle OYÇOKLUĞU İLE,
2. Yasal dayanaktan yoksun bulunan 2001 yılı 1’inci ve 2’nci sicil üstü sicil işlemlerinin iptali isteminin REDDİNE OYBİRLİĞİ İLE,
3. Yetki unsuru bakımından hukuka aykırı bulunan 2008 ve 2009 yılları 1’inci ve 2’nci sicil üstü sicil işlemlerinin İPTALİNE Üye Top. Kur. Alb. Bülent ÇELİK ve Üye Kur. Alb. Yusuf DOĞRUER’in karşı oyları nedeniyle OYÇOKLUĞU İLE,
4. Davanın kısmen kabul ve kısmen de redle sonuçlanmış olması nedeniyle, 1602 sayılı Kanunun 71’inci maddesi uyarınca yargılama giderlerinin 2/3’ünün davalı idareye yüklenmesine, geriye kalan 1/3’ünün ise davacı üzerinde bırakılmasına, OYBİRLİĞİ İLE,
5. 23.3.2010 tarihinde ilk dilekçeli talep doğrultusunda duruşmalı olarak yapılan yargılama sonucunda düzeltilmesi istenen karar verilmiş olduğundan; verilen hüküm tarihinde
yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifeleri uyarınca tespit edilen … TL. vekalet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine OYBİRLİĞİ İLE,
KARŞI OY GEREKÇESİ
Davacının K. K. K.lığının 17.05.2007 tarihli 2007 yılı genel atamaları ile; Kıbrıs, Girne Asker Hastanesi Baştabipliğinden, İstanbul, Gümüşsuyu Asker Hastanesi Baştabip Yardımcılığına atandığı, ancak; bu görevine başlamadan K. K. K.lığının 29.05.2007 tarihli mesaj emri ile; Gümüşsuyu Asker Hastanesi Baştabip Yardımcılığından, Gümüşsuyu Asker Hastanesi Baştabipliği emrine tayin edildiği, 22.08.2007 tarihinde Baştabiplik emrinde göreve başladığı, K. K. Subay ve Astsubay Atama Yönergesinin 11’inci bölüm 10’uncu maddesinde yer alan “…Emre atanan personel, atama yapılmayan kadro görev yerleri ile ihtiyaç duyulan görevlere, komutanlıkça görevlendirilir…”hükmü gereği Gümüşsuyu Asker Hastanesi Baştabipliğinin 30.08.2007 tarihli emri ile; Baştabip Yardımcısı olarak görevlendirildiği, 26.11.2007 tarihine kadar Baştabip Yardımcılığı görevini sürdürdüğü, bu görevi sırasında 1’inci sicil üstünün Gümüşsuyu Asker Hastanesi Baştabibinin, 2’nci sicil üstünün TSK Sağ. Hiz. Komutanının oldukları, nitekim 26.11.2007 tarihinde 1’inci sicil üstü olarak Baştabibin, 2’nci sicil üstü olarak TSK Sağ. Hiz. Komutanının davacı hakkında görevden ayrılma sicili düzenledikleri, Gümüşsuyu Asker Hastanesi Baştabipliğinin 26.11.2007 ve 27.08.2008 tarihli görevlendirme emirleri ile; Tbp. Kd. Alb. …’nun Baştabip Yardımcısı ve Sağlık Kurulu Başkanı olarak, davacının ise asli görevi uhdesinde kalmak üzere Laboratuarlar Bölüm Şefi olarak ve Baştabibin vereceği idari görevleri icra etmek üzere görevlendirildiği, bu görevlendirmeler sonucunda 1’nci sicil üstünün Baştabip Yardımcısı, 2’nci sicil üstünün Baştabip şeklinde değiştiği, nitekim 2008 ve 2009 yılları normal yıllık sicillerinin bu görevlerdeki kişiler tarafından düzenlenmiş olduğu, dolayısıyla; 2008 ve 2009 yılları sicil işlemlerinin yetkili sicil üstleri tarafından düzenlendiği ve yetki unsuru bakımından hukuka aykırılık bulunmadığı kanaatinde olduğumuzdan sayın çoğunluğun aksi yöndeki kararlarına katılmadık. 27.07.2010
ÜYE ÜYE
27 TEMMUZ 2010 tarihinde karar verildi.
(AYİM.1.D., 27.07.2010; E. 2010/904, K. 2010/843)
Emsal Karar 3
ÖZETİ: 2005 yılı sicil döneminde yürürlükte olan 24.06.2004 tarih ve TMK.:9-17231 A numaralı kuruluş şeması ve TMK.’ya göre Atölye İkm. Ks. A.liğinin Ürt.Pl. ve Kont.Bl.A.liğine ve bu bölümün Teknik Md.lüğe bağlı olduğu görüldüğünden; davacının 1’inci sicil üstü Ürt.Pl. ve Kont.Bl.A., 2’nci sicil üstü Tek.Md. ve 3’üncü sicil üstü Bkm.Mrk.K.dır. Bu sebeple 2004 yılı sicil döneminde 1’inci sicil üstü olarak Tek.Md., 2’nci sicil üstü olarak Bkm.Mrk.K. tarafından sicil tanzim edilmesinin yetki unsuru açısından hukuka aykırı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Davacı, 29.06.2009 tarihinde AYİM’de kayda geçen dava dilekçesinde özetle; 2001 yılında Siirt 3’üncü Komd.Tug.K.lığından Sakarya 1’inci Ana Bkm.Mrk. Des. Grp. Kh.UlşTk.K.lığına takım astsubayı olarak atandırıldığını, bu birliğe katılışından sonra hemen 1’inci Ana Bkm. Mrk. Tek. Md. Kh. Ürt. Pln. Kont. Bl. A. Atl. Ks. A.liğinde ikmal astsubayı olarak görevlendirildiğini, 1’inci sicil üstünün Ürt.Pln.Kont.Bl.Amiri, 2’nci sicil üstünün ise Teknik Müdür olduğu halde 2002 ve 2003 yıllarında atamalı olduğu fakat hiç çalışmadığı Des. Grp. K.lığındaki sıralı sicil üstlerinin sicil tanzim ettiğini, 2004 ve 2005 yıllarında ise görev yerindeki 2’inci sicil üstünün 1’inci sicil üstü sıfatıyla sicil tanzim etmiş olduğunu, bu itibarla anılan yıllardaki sicil işlemlerinin yetki unsuru bakımından hukuka aykırı olduğunu belirterek; 2002, 2003, 2004 ve 2005 yılları sicil işlemlerinin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Dava, özlük ve sicil dosyalarının incelenmesi neticesinde; davacının, 1996 yılından itibaren sicil almaya başladığı, sicil safahatı içerisinde iyi, çok iyi, tam nota yakın çok iyi ve mükemmel derecede sicil notlarının ve menfi kanaatlerinin bulunduğu, dava konusu; 2002 yılı 02.05.2002 tarihli normal yıllık sicil işleminde, 1’inci (Ds.Grp.K.) ve 2’nci (Bkm.Mrk.K) sicil üstleri tarafından ‘tam nota yakın çok iyi’’ seviyede sicil düzenlendiği, her iki sicil üstünce menfi ve ilave kanaat belirtilmediği, 3’üncü sicil üstünce sicil tanzim edilmediği, bu sicil döneminde 1 adet şerit rozetinin bulunduğu, cezasının bulunmadığı, 2003 yılı 12.02.2003 ve 03.02.2003 tarihli görevden ayrılma sicil işlemlerinde, 1’inci (Ulş.Tk.K.) ve 2’nci (Ds.Grp.K.) sicil üstleri tarafından ‘’Henüz bir kanaat edinemedim’’, 02.05.2003 tarihli normal yıllık sicil işleminde, 1’inci (UlşTk.K.) ve 2’nci (Ds.Grp.K.) sicil üstleri tarafından ‘‘tam nota yakın çok iyi’’ seviyede sicil düzenlendiği, sicil üstlerince menfi ve ilave kanaat belirtilmediği, 3’üncü sicil üstünce sicil tanzim edilmediği, bu sicil döneminde 2 adet takdirinin bulunduğu,
cezasının bulunmadığı, 2004 yılı 02.05.2004 tarihli normal yıllık sicil işleminde 1’inci (Tek.Md.) sicil üstünce ‘‘tam nota yakın çok iyi’’, 2’nci (Bkm.Mrk.K.) sicil üstünce ‘‘mükemmel’’ seviyede sicil düzenlendiği, her iki sicil üstünce menfi ve ilave kanaat belirtilmediği, 3’üncü sicil üstünce sicil tanzim edilmediği, bu sicil döneminde 4 adet takdirinin bulunduğu, cezasının bulunmadığı, 2005 yılı 02.05.2005 tarihli normal yıllık sicil işleminde 1’inci (Tek.Md.) sicil üstünce ‘‘tam nota yakın çok iyi’’, 2’nci (Bkm.Mrk.K.) sicil üstünce ‘‘mükemmel’’ seviyede sicil düzenlendiği, her iki sicil üstünce menfi ve ilave kanaat belirtilmediği, 3’üncü sicil üstünce sicil tanzim edilmediği, bu sicil döneminde 5 adet takdirinin bulunduğu, cezasının bulunmadığı, mesleki safahatı süresince 20’den fazla takdirname ve 2 adet şerit rozet ile ödüllendirildiği ve 26.01.1999 tarihli 2 gün göz hapsi cezasının bulunduğu görülmüştür.
AYİM 1’inci Dairenin 22.12.2009 tarih ve ESAS:2009/786 sayılı ara kararı gereğince; davacının 2002, 2003, 2004 ve 2005 yılları sicil işlemlerinin iptali ile ilgili davanın görüm ve çözümüne esas olmak üzere; 1’inci Ana İkmal Merkez K.lığının 2002, 2003, 2004 ve 2005 yıllarında yürürlükte olan TMK. ve Kuruluş Şemasının gönderilmesi, 2002 yılında 1’inci Ana İkmal Merkez K.lığı Ds.Grp.K.lığı UlşTk.’da atamalı Ulş.Tk.K.’nın bulunup bulunmadığı, 2004 ve 2005 yıllarında 1’inci Ana İkmal Merkez K.lığı Teknik Md.lük bünyesinde atamalı Üretim Planlama ve Kontrol Bölüm Amirinin bulunup bulunmadığı ve 2003 yılında 1’inci Ana İkmal Merkez K.lığı Teknik Md.lük bünyesindeki Atölye Ks.Amirliğinde atamalı Ks.A.nin olup olmadığının Mahkememize bildirilmesi Kara Kuvvetleri Komutanlığı’ndan istenmiştir,
K.K.K.lığının 15.02.2010 tarih ve PER.:9140-48072-10/Tyn.D.Sic. ve Kd.Ş.Dv.Ks. sayılı ‘’Bkm.Kd.Üçvş…….. (1998-Ord.36)’’ konulu cevabi yazısı ile 1’inci Ana İkmal Merkez K.lığının 2002, 2003, 2004 ve 2005 yıllarında yürürlükte olan TMK. ve Kuruluş Şemaları gönderilmiş, 2002 yılında Ds.Grp.K.lığı Ulş.Tk.K.lığında Ulş.Tk.Tk. ile 2003 yılında Tek.Md.lük bünyesindeki Atölye Ks.A.liğinde atamalı Ks.A. olup olmadığının arşiv kayıtlarının tetkiki ile yapılan inceleme ve araştırmalar neticesinde tespit edilemediği, 2004 yılında Ürt.Pl. ve Kont. bölümünün Prodüksiyon Kont. Bl. Amirliği olarak teşkil edildiği, atamalı olarak Müh.Kd.Bnb. …….. ‘nin görev yaptığı, 2005 yılında kadronun Ürt.Pl. ve
Kont.Bl. A.liği olarak değiştirildiği ve atamalı olarak Müh.Yzb. ……….’nin görev yaptığı bildirilmiştir.
Davacı; 2002, 2003, 2004 ve 2005 yılları sicil işlemlerinin yetkisiz sicil üstleri tarafından düzenlendiğini iddia ettiğinden öncelikle dava konusu işlemler yetki yönünden irdelenmiştir.
Dava, özlük ve sicil dosyaları muhteviyatı ve K.K.K.lığının 15.02.2010 tarih ve PER.:9140-48072-10/Tyn.D.Sic. ve Kd.Ş.Dv.Ks. sayılı ‘’Bkm.Kd.Üçvş………… (1998Ord.36)’’ konulu cevabi yazısından; 2001 yılında Siirt 3’üncü Komd.Tug.K.lığından Sakarya 1’inci Ana Bkm.Mrk. Des. Grp. Kh.UlşTk.K.lığına takım astsubayı olarak atanan davacının; 2002 ve 2003 yıllarında atama gördüğü yerde Ulş.Tk.Astsb. olarak görev yaptığı, davacı tarafından iddia edildiği gibi başka bir görevde bulunduğuna dair bir görevlendirme emrine rastlanılmadığı, bu nedenle; Bkm.K.lığı 1’inci Ana Bkm.Mrk.K.lığının söz konusu yıllarda yürürlükte olan 25.06.1980 tarih ve TMK.:9-90110 C numaralı kuruluş şeması ve TMK.’ya göre davacının 1’inci sicil üstü Ulş.Tk.K., 2’nci sicil üstü Ds.Grp.K., 3’üncü sicil üstü Bkm.Mrk.K.’dır. Buna gore; 2002 yılında 1’inci sicil üstü olarak Ds.Grp.K., 2’nci sicil üstü olarak Bkm.Mrk.K., 2003 yılında 1’inci sicil üstü olarak Ulş.Tk.K., 2’nci sicil üstü olarak Ds.Grp.K. tarafından sicil tanzim edilmesinde yetki unsuru açısından hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
2004 ve 2005 yıllarında davacının sicil belgesine ekli 1010’uncu Ord. Ana Tam.Fb. K.lığının 22.04.2003 tarih ve FB.:4038-294-03/PER.(Sb.Astsb.) sayılı ‘’Görevlendirme ‘’ konulu yazısıyla, davacının Teknik Müdürlük Atölye İkm.Ks.A.liğine 28.04.2003 tarihinden geçerli olmak üzere görevlendirilmiştir. Buna göre; Bkm.K.lığı 1’inci Ana Bkm.Mrk.K.lığının 2004 yılında yürürlükte olan 25.06.1980 tarih ve TMK.:9-90110 C numaralı kuruluş şeması ve TMK.’ya göre Atölye İkm. Ks. A.liğinin Teknik Md.lüğe bağlı olduğu görüldüğünden; davacının 1’inci sicil üstü Tek.Md., 2’nci sicil üstü Bkm.Mrk.K.’dır. Bu sebeple 2004 yılı sicil döneminde 1’inci sicil üstü olarak Tek.Md., 2’nci sicil üstü olarak
Bkm.Mrk.K. tarafından sicil tanzim edilmesinde yetki unsuru açısından hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
2005 yılı sicil döneminde yürürlükte olan 24.06.2004 tarih ve TMK.:9-17231 A numaralı kuruluş şeması ve TMK.’ya göre Atölye İkm. Ks. A.liğinin Ürt.Pl. ve Kont.Bl.A.liğine ve bu bölümün Teknik Md.lüğe bağlı olduğu görüldüğünden; davacının 1’inci sicil üstü Ürt.Pl. ve Kont.Bl.A., 2’nci sicil üstü Tek.Md. ve 3’üncü sicil üstü Bkm.Mrk.K.dır. Bu sebeple 2004 yılı sicil döneminde 1’inci sicil üstü olarak Tek.Md., 2’nci sicil üstü olarak Bkm.Mrk.K. tarafından sicil tanzim edilmesinin yetki unsuru açısından hukuka aykırı olduğu sonucuna ulaşılmış ve davanın esasına geçilmiştir.
Dava konusu 2002, 2003, 2004 ve 2005 yıllarında ve halen yürürlükte bulunan 28.12.1998 tarihinde 23567 No.lı Resmi Gazete‘de yayımlanan Astsubay Sicil Yönetmeliğinin Sicil Üstlerinin Görev ve Sorumluluğu başlıklı 5’inci maddesinde “Sicil üstleri emri altındakiler hakkında sicil düzenlerken; üstlük ve komutanlığın en önemli olan özel yetkilerinden birini kullanırlar. Sicil üstleri; bu görevin önemini göz önünde tutarak, sicil belgelerindeki nitelikleri tam bir tarafsızlık, adalet ve vicdani kanaatle değerlendirmekten sorumludurlar. Aksi durum, ehliyetli olmayanların layık olmadıkları rütbe ve makamlara yükselmelerini, dolayısıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinin yetenekten yoksun kişilerin elinde görevini yapamaz duruma düşmesi sonucunu doğurur. Hissi ve aşırı merhamet duygusuyla verilecek sicillerin, hak eden başka personelin hakkını ihlal edeceği, daima göz önünde bulundurulur…” denilmektedir.
Bilindiği üzere, özünde değerlendirme unsurunu barındırdığı ve bir değerlendirme sürecinin sonunda ortaya çıktığı için, sicil işlemleri, idarenin diğer işlemlerine nazaran takdir yetkisini yoğun olarak kullandığı işlem grubu içerisinde yer alır. Bu bağlamda sicil işlemlerinin denetimi, takdir yetkisinin eşit, adil, objektif ve hizmet gereklerine uygun olarak kullanılıp kullanılmadığı, bu yetkinin kullanımında hukuka aykırı bir durumun bulunup bulunmadığı yönünden yapılmak durumundadır. Sicil üstünün, ast’ı hakkında sicil düzenlemesi işleminin, tamamen üst’ün hareket alanı içinde kaldığını varsaymak da mümkün
değildir. Zira Anayasanın 125’inci maddesinin 4’üncü fıkrasında “takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemeyeceği” belirtilmiş, takdir yetkisinin denetlenmesi konusunda bir kısıtlama getirilmemiştir. Buna göre; yargı yerince denetlenemeyecek olan, hukuka uygun kullanıldığı tespit edilen takdir yetkisi olup, bu yetkinin kullanılma sürecindeki hukuka aykırılık halleri ise denetlenebilecektir.
Sicil işlemlerinde, takdir yetkisinin kullanılma sürecindeki hukuka aykırılık hali ise; uzun yıllar, belirgin bir çoğunlukla çok yüksek sicil notları ve olumlu kanaatler ile takdir edilmiş personele, genel safahatına ve uygulamaya istisna teşkil edecek ve göze çarpacak nitelikte (birden bire düşüşü izah eden makul ve kabul edilebilir nedenler öne sürülmeksizin) çok düşük sicil notları takdir edilmesi ve hakkında olumsuz kanaatler belirtilmesi durumunda ortaya çıkmaktadır.
Yukarıda belirtilen ölçütler doğrultusunda dava konusu sicil işlemleri değerlendirildiğinde; davacı hakkında; 2002, 2003 yılları sicil döneminde 1’inci ve 2’nci, 2004 yılı sicil döneminde 1’inci sicil üstleri tarafından yapılan değerlendirmelerin (işaretlemelerin ve bunların nota tahvil edilmesi sonucunda ortaya çıkan sicil puanlarının) “Tam nota yakın çok iyi” seviyede olmakla; bahse konu sicil notlarının davacının genel sicil alma eğilimi ile uyumlu olduğu, sicil safahatı içerisinde ani ve açık bir düşüş meydana getirmediği, söz konusu sicil notlarından daha düşük sicil notlarının bulunduğu, 2004 yılı sicil döneminde ise 2’nci sicil üstü tarafından yapılan değerlendirmenin (işaretlemelerin ve bunların nota tahvil edilmesi sonucunda ortaya çıkan sicil puanlarının) tam puan olması ve sicil dönemlerinde sicil üstlerince davacı hakkında olumsuz kanaat de belirtilmediği dikkate alınarak, 2002, 2003, 2004 yılları 1’inci ve 2’nci sicil üstleri sicil işlemlerinin tesisinde hukuka aykırı bir yön bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Başkan Hâk. Alb. Celâl IŞIKLAR, 2005 yılı sicil döneminde 2’nci sicil üstünce tam sicil notu ile değerlendirilip olumsuz kanaat belirtilmemesi karşısında, davacının menfaat yokluğu nedeniyle 2005 yılı sicil döneminde 2’nci sicil üstü sicil işlemleri yönünden dava ehliyeti bulunmadığından, esâstan değil, sicil işlemlerinin gizli olmasının menfi sonucunun davacıya
yüklenmemesi gerektiği de dikkate alınarak 1602 sayılı AYİM Kanunun 44/C ve 45/A maddeleri uyarınca “ehliyet yönünden davanın reddine” karar verilmesi gerektiği şeklinde karşı oy belirtmiştir.
Açıklanan nedenlerle;
1. Yasal dayanaktan yoksun bulunan 2002, 2003 ve 2004 yılları sicil işlemlerinin REDDİNE, OYBİRLİĞİ ile,
2. Yetki unsuru açısından hukuka aykırı bulunan 2005 yılı 1’inci sicil üstü sicil işlemlerinin İPTALİNE, OYBİRLİĞİ ile,
3. Yetki unsuru açısından hukuka aykırı bulunan 2005 yılı 2’nci sicil üstü sicil işlemlerinin İPTALİNE, Başkan Hâk.Alb. Dr. Celâl IŞIKLAR’ın usul yönünden karşı oyu ve esastan OYBİRLİĞİ ile,
DAVANIN ÖN ŞARTINA İLİŞKİN KARŞI OY GEREKÇESİ
1602 sayılı Kanunun 21’inci maddesi “… Askeri hizmete ilişkin işlemlerden dolayı, … hukuka aykırı olduklarından bahisle menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılacak iptal davaları … Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde çözümlenir ve karara bağlanır” hükmünü amir bulunmaktadır.
Bunun anlamı, iptal davası açılabilmesi için işlemin davacının menfaatini ihlal etmesi, yani subjektif ehliyetin varlığının gerekmesidir. Kanun’un 15’inci maddesine göre, ehliyet davanın ön şartlarındandır. Dava açıldığında ehliyetin bulunmadığı sonradan anlaşılsa dahi, esasa girilmeksizin davanın reddi gerekir (m. 44, 45/A).
Menfaat ihlali olgusunun, düzenleyici işlemlerde “ilgi” şeklinde; buna karşılık doğrudan muhatabı üzerinde sonuç doğuran birel işlemlerde “hukuki yarar” olarak anlaşılmasının gerektiği fikrindeyim.
Dava konusu 2005 yılı 2’nci sicil üstü sicil notu tam olup gizli olmasından dolayı mahiyeti bilinmediğinden iptali istenmiştir. Dava konusu öyle bir işlemdir ki, davanın ne sebeple olursa olsun reddi halinde davacının lehine, buna karşılık esasa girilerek iptali halinde davacının aleyhine sonuç doğurmaktadır. Bu sonuç iptal davasının mahiyeti ile de, hukuk mantığıyla da bağdaşmamaktadır. Davanın menfaat ihlali bulunmadığından ön şart yönünden reddi gerekirken, yetki unsurunun kamu düzenine ilişkin olmasından dolayı ya da iptal davasının objektifliğine dayanılarak davaya devamla esastan karar verilmesi mümkün değildir.
Bir ihtimal olarak, dava konusunun ve sübjektif ehliyetin bütünlük arz ettiği düşünülebilir ise de, Mahkememizin her sicil üstü işlemini ayrı bir dava konusu kabul ede geldiği ve hatta nota tahvil edilmeyen olumsuz kanaatlerin de ayrıca iptal olunduğu dikkate alındığında, ehliyetin her dava konusu için ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyim. Nitekim bazı kararlarda sadece 1’inci üstün sicil işleminin iptali istendiği halde, sirayetle 2’nci sicil üstü işleminin sadece nota tahvil edilmeyen işaretlemelerini dava konusu kabul edilip iptal edildiği görülmektedir. (Örneğin AYİM 1.D., 26.9.2006, E.2006/388, K.2006/793).
Aksinin kabulü halinde, yani esasa girildiğinde artık sadece yetki yönünden değil, diğer unsurlar bakımından da incelenmesi gerekir. Meselâ, davacının eğilim ve safahatında ani ve bariz bir sapma gösterecek şekilde çok yüksek (tam) not verildiği takdirde de bu sicilin sebep ve / veya konu unsuru yönünden iptaline karar vermek gerekecektir. Aynı şey sicil üstünün keyfi olarak siyasi vb. saiklerle özel amaç güderek tam not vermesi halinde de geçerlidir. Bu durumda da tam notun maksat yönünden iptali düşünülebilir.
Diğer taraftan, davacı işlemin objektif ve mutlak surette lehine olduğunu sadece dava açtığı anda değil, dava boyunca ve sonuçlanana kadar dahi bilmemektedir. Yani, feragat etme imkânına da sahip değildir. Esasen sicil işleminin gizliliği karşısında idari usul ilkelerine, dolayısıyla hukuk devleti anlayışına aykırı düşmekte iken, bundan kaynaklanan olumsuzluğun yine davacıya yüklenmesi hak ve nısfet kurallarıyla bağdaşmamaktadır.
Bunun yanı sıra, sicil işlemi sadece ilgiliyi değerlendirici / yararlandırıcı değil, kamu görevlisinin performansını değerlendirerek hiyerarşiyi belirleyen kamu düzenine ilişkin bir işlemdir. Bu sicile göre terfi ve kıdem alan ve sıralaması belirlenen personelin notunun uzun süre sonra iptali kamu düzeni ve hukuki güvenlikle de bağdaşmamaktadır. Bunlara, ilaveten sicilin yetki (ve şekil) unsuru yönünden iptali halinde dahi, yeniden işlem tesisinin teorik olarak mümkün olduğu, bu suretle aynı sicilin yetkili üstlerce verilebileceği, ancak aradan geçen zaman zarfında artık bunun fiilen mümkün olmadığı da gözden uzak tutulmamalıdır.
Bu sebeplerle, davanın esasa girilmeden, ehliyet ön şartı yönünden reddinin gerektiğini düşündüğümden sayın çoğunluğun aksi yöndeki usuli görüşüne iştirakim mümkün olmamıştır. Bununla beraber, davanın esasıyla ilgili olarak dava konusu sicil işlemlerinin hukuka aykırı olduğuna dair sonuç karara, aynı gerekçelerle katılıyorum. 23.02.2010
(AYİM 1.D., 23.02.2010; E. 2009/786, K. 2010/196)
Emsal Karar 4
ÖZET: Kantin Bşk.lığı kasa sorumlusu olarak görev yapmış olan davacının sicil işlemlerinin, Kantin Bşk.lığındaki yetkili sicil amirleri yerine, atamalı olduğu kadro görev yerindeki Takım ve Tabur Komutanı tarafından tesis edilmiş olması nedeniyle sicil işlemleri yetki unsuru yönünden hukuka aykırılıkla sakatlanmıştır.
Davacı, 16.01.2008 tarihinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM)’nde kayda giren dava dilekçesinde özetle; 2002 - 2007 yılları arasında İstanbul Merkez Komutanlığı Batı Garnizonu Askeri İnzibat Tabur Komutanlığında Karargah Takımı Muhabere Kısım Komutanı olarak görev yaptığını, 03.07.2006 tarihinde Bölge Komutanı emriyle Boğaz Batısı Askeri İnzibat Bölge K.lığı Kantin Bşk.lığında Kasa Astsubayı olarak görevlendirildiğini, Aralık ayında yapılan kantin seçimlerinde tekrar Kasa Astsubayı olarak seçildiğini ve 04.07.2007 tarihine kadar da bu görevi yürüttüğünü, 2007 yılında kendisine Kantin Başkanlığı tarafından sicil verilmesi gerekirken 1’inci sicil üstü olarak Takım Komutanı, 2’nci sicil üstü olarak ise Tb.K. tarafından haksız ve yetkisiz sicil tanzim edildiğini iddia ederek 2007 yılına ait sicil işlemlerinin iptalini talep ve dava etmiştir.
Dava dosyası, özlük dosyaları ile sicil belge ve defterlerinin incelenmesi neticesinde; davacının 1995 yılından itibaren sicil almaya başladığı, genel olarak sicil ortalamalarının “çok iyi” ve “mükemmel” seviyeleri arasında olduğu; dava konusu 2007 yılı sicil döneminde 1’inci sicil üstünce “Tam nota yakın çok iyi” seviyesinde normal yıllık sicil düzenlendiği, 2’nci sicil üstünce “Mükemmel” seviyesinde normal
Avukata Sor!